Karne vakti
Öğrenimde karne zamanı. Tesadüf, TÜSİAD Brüksel Ofisi de bu hafta, “AB karnemiz”i yayınlamış. Hani AB’ye katılmak için görüşmeler yapıyorduk ya? başlık açılıyor, açtırmıyorlar falan, işte o! Bugüne kadar “Bilgi Toplumu ve Medya”nın da aralarında olduğu 12 başlıkta müzakereleri tamamlamışız, siyasi irade öyle isterse bunlar “olumlu” olarak kapatılabilir. Kapatılan tek başlık (geçici olarak) “Bilim ve Araştırma”, etti 13. Güney Kıbrıs, 15 başlığın açılmasını engelliyor. Fransa da bunlardan biri ve 2 ayrı başlığın daha açılmasını engelliyor. “Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Eşgüdümü” başlığının açılması AB Bakanlar Konseyi’nde görüşülmekte. Engellenmeyen 3 başlık daha var.
Karne böyle.
Sözüm 7 yıl önce kapatılmış olan Bilim ve Araştırma başlığına. Gelmek istediğimiz ve geleceğimizi öngördüğümüz yerden çok uzaktayız. Bilim ve araştırmayı değerlendirirken, ölçüt olarak hep para ölçeğini kullandık. Kanımca bu, iki yönlü aldatıcı: birim parayla yapacağınız araştırma ve ortaya koyacağınız bilim, sizin veriminize bağlı. Ölçütün para olması, en önemlisi, “parasını verir yaptırırım” yaklaşımını da birlikte getiriyor, en büyük yanılgı da burada.
Geçen hafta ODTÜ, Çankaya, Atılım ve TOBB üniversiteleri, Ankara EMO’nun çağrısı ile bir “ilk bildiriler konferansı” çağırdı. Üç günlük etkinlikte yüzden fazla bitirme projesi de sergilendi. Bu etkinliğe katılan gençler önümüzdeki yıllarda bilim ve araştırmada çalışacak olan insanlar. Projelere baktım, gençlerle konuştum. Ortak beklenti, “yarın şirketimi kurayım, üç günde ürünümü yaparım, haftaya zengin olurum”. Hattâ, patenti “öğleden sonra alınabilecek bir nesne” olarak görenler bile var. Çoğunun buluşu bir yanı ile ticari olmaya uygun değil, bir kısmının çalışması ise mümkün değil. Siz şimdi buraya parayı akıtsanız ne olacak?
Gençlere araştırma nasıl yapılır, teknoloji nasıl yaratılır, üründe nasıl kullanılır, birilerinin göstermesi gerek. Teknoloji Transfer Ofisleri’nin çoğu da günümüzdeki durumu ile bunu sağlayacak durumda değil. Eee, ne yapacağız?