Kripto para ve dijital varlıkta vergi gündemi izlenmeli
EY (Ernst & Young) kripto para birimleri ve dijital varlıklarla ilgilenen yatırımcı kişi ve kurumların bu alana yönelik vergi düzenlemelerini dikkatle izlemeleri gerektiğini vurguluyor. EY tarafından yayımlanan “Kripto para birimleri ve dijital varlıklara yönelik vergiler yakın gelecekte nasıl şekillenecek?” başlıklı özel makalede, geleneksel aracıları devreden çıkararak işlem sürelerini büyük ölçüde hızlandıran, maliyetleri düşüren ve inovasyonu destekleyen dijital varlıklar alanındaki küresel yatırımların toplam büyüklüğünün son 13 yıllık sürede 3 trilyon doları aştığına dikkat çekiliyor.
Bu alanda hizmet sağlayıcılar ve müşteriler için vergi riski artarken vergi otoriteleri için de yeni zorlukların ortaya çıktığına dikkat çeken EY uzmanları, tüm dünyada dijital varlıkların kaydettiği baş döndürücü gelişimin vergi otoriteleri için giderek daha dikkat çekici hale geldiğini vurguluyor. Vergi otoritelerinin bu alandaki gelişimi kavrama çabalarının yanında, ülkelerin yaklaşımlarında dijital varlıklar alanındaki satın alma, mülkiyet ve satış işlemlerinin vergisel etkileri açısından farklılıklar söz konusu.
Halihazırda dijital varlıklar için geleneksel yatırımlar ile aynı vergi raporlama yükümlülüklerinin mevcut olmayışı vergi otoriteleri için bir tür kör nokta oluşturuyor. Dolayısıyla, bu alandaki yatırımlardan elde edilen ciddi miktardaki kazançlar ya hiç bildirilmemiş ya da eksik bildirilmiş olarak görünüyor. Bu alanda tüm dünyada hem bireylerin hem de kurumsal vergi ekiplerinin başa çıkması gereken belirsizlik, karmaşıklık ve risklerin mevcut olduğunu ortaya koyan makalede vergi otoritelerinin yakın gelecekte daha fazla vergi raporlama yükümlülüğünü devreye almasının beklenebileceği belirtiliyor.
Bu çerçevede, OECD, kripto varlıklar ile ilgili yeni bir vergi şeffaflığı çerçevesi ve Ortak Raporlama Standardında (“CRS”) oluşturulan değişiklikleri kamuoyunun değerlendirmesine açtı. Bu çalışmalar sonrasında vergi şeffaflığı amaçlı “otomatik bilgi değişimi” kapsamına kripto varlıklar da girmiş olacak. EY uzmanları, CRS’in uygulamaya geçmesi uzun zaman almışken, mevcut ortamda kripto varlıkların raporlamalar kapsamına alınmasının da uzun sürmeyebileceğini vurguluyor.
Türkiye’de ilgili düzenlemelerin 2022’de yasalaşması bekleniyor
Kripto para birimleri ve token’lar gibi dijital varlıklara yapılan yatırımlar çok yüksek oranlarda artmış durumda ve bunların nasıl vergilendirileceği konusu gündemde önemli yer tutuyor. Dünya genelinde birçok vergi otoritesi, kripto para yatırımlarını servet olarak sınıflandıran ve sermaye kazancı vergisine tabi tutan ABD ve İngiltere’nin yaklaşımını benimsiyor.
Blok zinciri üzerinde depolanan, akıllı kontratlarla desteklenmiş benzersiz yazılım parçaları olarak tanımlanabilecek NFT’ler de (Non-Fungible Token), halihazırda en popüler dijital varlık sınıflarından biri durumunda. Şirketlerin, marka topluluğu oluşturma ve geliştirmede benzersiz fırsatlar sunan NFT’lere giderek daha fazla yöneldiği bir dönemde vergisel açıdan NFT’ler, hem doğrudan hem de dolaylı vergilerle karşılaşabilir. EY Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı Abdulkadir Kahraman, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dijital varlıklar endüstrisi, dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla gelişimini sürdürüyor. Vergilendirme açısından ise bu alanda belirsizlikler söz konusu. İnovasyon ve büyüme hızının, vergi tarafında olası bir ortak küresel anlayışın gelişim hızını geride bıraktığını söyleyebiliriz ve bu alanda birçok ülke, dijital varlıkların vergilendirmesine ilişkin kendi bakış açılarını henüz resmileştirmiş değil. Yatırımcılar ve hizmet sağlayıcılar karmaşık vergi uyumu risklerine karşı mevcut ve olası düzenlemeleri dikkatle izlemeli. Dijital varlıklara ilgi ve katılım hangi düzeyde olursa olsun, temel ilke olarak gelir ve kazançların her zaman için vergiye tabi olduğu en başta bilinmeli. Son dönemde gündemde yer alan açıklamalar nedeniyle, Türkiye’de kripto varlıklarla ilgili düzenlemelerin 2022 yılında yasalaşması bekleniyor. Kamuoyuna yansıyan bazı teklif taslakları incelendiğinde kripto varlık düzenlemelerinin 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na (SPK) eklemelerle yapılacağı anlaşılıyor. Teklif taslağında SPK’nun 3’üncü maddesindeki tanımlara, “cüzdan, kripto varlık, kripto varlık alım satım platformu, kripto varlık hizmet sağlayıcı ve kripto varlık saklama hizmeti” tanımları ekleniyor. Ayrıca kripto varlıklar ile ilgili Kanuna eklenen maddelerle “Kripto varlık alım satım platformları”, “Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının usulsüz işlemlerinde uygulanacak tedbirler”, “İzinsiz kripto varlık hizmet sağlayıcılığı faaliyeti”, “Zimmet”, “Kripto varlıklara ilişkin şahsi sorumluluk” ve “Kripto varlıklara özel soruşturma usulleri” gibi daha çok “kripto varlık alım-satım platformları” ile ilgili şartlar ve kötüye kullanıma ilişkin düzenlemeler yapılıyor. Tüm dünyada piyasa değerleri ve işlem hacmi ciddi boyutlarda artan bir varlık türü ile ilgili düzenlemenin AB örneğinde olduğu gibi (Markets in Crypto Assets, “MiCA” ve Digital Operational Resilience Act, “DORA”) daha kapsamlı olması hem ‘Türkiye’de oluşan ve küresel ile entegre’ ekosistemin korunması hem de İstanbul Finans Merkezi (“İFM”) projesine katacağı ivme nedeniyle önem arz ediyor.
Yapılacak vergi düzenlemelerde “verginin yansızlığı” ilkesinin gözetilmesi de önemli. Örneğin, AB ülkelerinde kripto varlıkların KDV’den istisna olması, Türkiye’nin ise benzer ihraçları KDV’ye tabi tutma politikası benimsemesi Türkiye’deki ihraçların AB ülkelerine kaymasına neden olabilir. Yapılacak düzenlemeler ile kripto varlıkların niteliği net bir şekilde tanımlandıktan sonra bu varlıklara dayalı işlemlerin; “varlık ihracı/oluşturma”, “madencilik”, “alım-satım” ve “aracılık” gibi faaliyet bazında ele alınarak yapılması da önem taşıyor. Türkiye’de dolaysız yani gelir üzerinden veya dolaylı yani harcama üzerinden gündeme gelebilecek vergilendirme düzenlemelerinin diğer ülke düzenlemeleri ile paralel olmasının ve böylece “verginin yansızlığının” sağlanması önemli. Aksi takdirde Türkiye’deki işlemlerin yurt dışına kayması ve Türkiye’de mevcut ekosistemin zarar görmesi söz konusu olabilir. Bu da Türkiye’nin mali suçlarla mücadele gücünü zayıflatabilir.”