Kriz Durumlarında Başarılı Şirketler Neyi Farklı Yapıyor
“Bir yılı daha geri bıraktık…” cümlesi, daha önce hiç kadar anlamlı ve etkili olmamıştı. 2020 yılı hem Dünya’da hem Türkiye’de şirketlerin, stratejilerini ve onlara dayalı planlarını neredeyse baştan sona değiştirmelerine sebep oldu. Covid-19 Salgını Dünya’nın orta yerine düştü ve resmen bomba etkisi yarattı. Düşünsenize, kurulmuş ve saat gibi işleyen bir düzeniniz var ve asla öngöremediğiniz bir virüs geliyor; insan hayatını, insan sağlığını, iş devamlılığını, üretimi, ekonomiyi ve ülkeleri tehdit ediyor.
Aralık ayında sadece Çin’de vakaları izlediğimiz ve ne kadar yayılacağını öngöremediğimiz Covid-19 Salgını, sınırların ötesine geçmeye başladığı Ocak ayı itibari ile, sanırım hepimiz, Çin’nin yaşadıklarına daha dikkatli bakmaya başladık. Devlet politikalarından, şirket politikalarına ve kişisel hayatımıza dokunabilecek her alan için acil durum planlarımızı, buna yönelin stratejilerimizi gözden geçirmeye başladığımızdan eminim. 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Küresel Salgın ilan edildi ve daha sıkı tedbirler için tüm Dünya aynı anda düğmeye bastı.
Hedef; beklenmedik bu durumu yönetecek, olumsuz etkilerini kontrol altına alacak ve azaltacak, mümkün olan en kısa sürede en az hasarla atlatılmasını sağlayacak çözüm yollarını bulmaktı.
Ülkeler de şirketler gibi kurumsal yapılara sahiptir; onların da temellerine, başarı ve başarısızlık sonuçlarına bakarken şirket yapısını inceler gibi incelemek gereklidir.
Başarılı şirketlerin yapılarına bakıldığında;
- Bağlı oldukları, şirketin her bireyinin benimsediği ve asla değişmez değerleri,
- Onları yüzyıllarca ayakta tutmaya yarayan tutkulu amaçları,
- Açık ve net tarif edilmiş hedefleri, vizyonları,
- Uzun, orta ve kısa vadeli oluşturulmuş stratejileri,
- Beklenmedik durumlar için oluşturulmuş sürdürülebilirlik planları bulunduğunu ve her duruma hazır olduğunu görürsünüz.
Salgın hastalık beklenmedik durumlar listesinde muhtemelen deprem, sel, yangın, savaş ve terör gibi olayların ardında yeralır. Değerlendirmelerde de bölgesel, şehirsel gibi belirli sınırlar ile değerlendirilmiştir, bu denli Dünya’yı etkisi altına alacak bir salgın için hazırlık planları yapılmadığını düşünüyorum. Fakat böylesi bir salgın için senaryosu olmasa da sürdürülebilirlik bakış açısı olan şirketler, başkaca beklenmedik durum senaryolarını çalışırken belirledikleri planlara bakıp onları hayata geçirerek yollarına devam ettiler.
Başımıza neler geldi:
- Sokağa çıkma yasakları,
- Yaş gruplarına göre sokağa çıkma kısıtlamaları,
- Pozitif ve temaslı karantina süreçleri,
- İşyeri ve ofislerin kapatılması,
- Eğitimin durdurulması,
- Can kayıpları,
- Sağlık sistemindeki yüksek kapasite ve yüksek verimlilik çalışma modeli,
- Üretim ve satışın durması,
- Ek ödenekler, destek paketleri,
- Bomboş kalan binalar,
- Dolup taşan evler ve aynı yerde çalışmaya, yaşamaya adapte oluşlar,
Neler yaptık:
Bu aşamayı sanırım üçe bölmekte fayda var.
- Çin’deki salgından önce hazırlıklarını yapanlar,
- Çin’de salgın başladığı anda süreç ile ilgili tedbirlerini almaya başlayanlar,
- Salgın ülkesinde görülene kadar “Bize gelir mi? Gelmez, gelirse bakarız” demiş olanlar.
Bu süreçten en az zarar görenlere bakıp, incelersek yukarıdaki gibi bir sıralama ile karşılacağımızı düşünüyorum. ‘Ne demek istiyorum’ konusunu biraz açıp, sıralamadaki detayları ele alalım:
Salgından önce hazırlık yapmak:
Bilişim sektörü ve teknoloji ile tanışmam, yani; televizyon, radyo, çevirmeli ev telefonu, walkman, kaset çalar dışında yeni bir elektronik cihaz görmem ve onu araç olarak kullanarak birşeyler yaratacağımı farketmem 1993 yılına dayanıyor. Doğumumdan 14 yıl sonra… 1994 yılında Tansu Çiller ve Süleyman Demirel’in yaptığı ilk cep telefonu görüşmesi, işletim sistemlerinin web tabanlı hale gelmesi -window 3.1- internet diye birşeyin hayatımıza girerek dünya ile iletişimimizin artmasını sağlaması ile en azından benim hayatım da 1998 yılına kadar geçen 5 yılda çok şey değiştirdi.
Bir de iş dünyasını düşünün, şirketlerin iş yapış şekillerini, teknolojinin işe kattığı verimliliği, kaliteyi, katmadeğerli yaklaşımları nasıl değiştirdiğini ve etkilediğini.
Bugün artık bambaşka bir dünyadan bahsediyoruz; teknolojinin merkezde olduğu ve bireyden kuruma kadar herkesin dijital dönüşümü konuştuğu bir çağı yaşıyoruz. Uzayda yaşama hayalleri kuruyoruz, daha katmadeğerli ve insanlığın faydasına, yüksek teknolojinin var olduğu işler geliştirmekten bahsediyoruz.
Eğer bunlardan bahseden şirketlerdenseniz birkaç şeyi mutlaka ele almış ve yöntemlerinizi belirlemiş olmanız gerekir.
- Her nereden olursa olsun şirketin ağına bağlanabilmek,
- Uzaktan bağlanarak işi beklenen kalitede yapabilmek,
- İşi birlikte yaptığınız iş ortaklarınız ile kesintisiz iş devamlılığı sağlayabilmek,
- Ürün/hizmetlerinizi tedarikçisi/satıcısı konumunda olduğunuz pazarlara/kişilere ulaştırabilmek,
- İşin sonuçlarını uzaktan yönetim mekanizmaları ile takip edebilmek,
- Olası ortaya çıkabilecek sorunları hesaplayarak önlem, müdahale, çözüm planları oluşturabilmek,
- Ve tabiki bunların hepsini hayal edebilecek, süreçlerini belirleyip hayata geçirebilecek, devam ettirip geliştirebilecek nitelikli insan kaynağını, güçlü beyin takımını kurmuş ve onlarla çalışıyor olmak.
Stratejilerini, insan kaynakları gücünü, altyapısını, teknolojisini&dijital dönüşümü, data ve bağlantı güvenlik politikalarını, çalışan/iş ortaklarının hazırlıklarını, pazarın ihtiyaçlarını, pazardaki konumlanmasını, finansal gücünü, gelecek tahminleme yetilerini, pazardaki ürün çeşitliğini, sürdürülebilirlik politiklarını çoktan ele almış ve hazırlıklarını yapmış bir şirketlerin bu salgında güçlü ayakta durması şaşırtıcı değildir. Hatta güçlenerek çıktıklarını bile duyarsınız.
Onlar sadece insanlarını korumak için Dünya Sağlık Örgütünün yayınladığı hijyen, maske, mesafe gibi kuralları uygulamak ve insanlarını evlerinden çıkmalarına ihtiyaç olmadan çalışmalarını sağlayacak konforlu alanı yaratmak için dokunuşlar yapmaya odaklandılar, çünkü zaten işlerini her yerden bağlanarak devam ettirebilme kabiliyetine sahiptiler.
Salgın ile birlikte hazırlık yapmak:
Geç değildi, Çin’den sonra ilk vakanın başka bir ülkede görülmesi yaklaşık 2 aylık bir süreydi; hızlı kararlar ve varsa alternatif sürdürülebilirlik ve kriz yönetim planlarını hemen hayata geçirmek de yeterli oldu.
Salgın kendisine ulaşınca hazırlık yapmak:
Yine de geç değildi, doğru hareket planları ile kriz durumu yönetildi.
Bireyler, kurumlar/şirketler, ülkeler, Dünya… ayrılmaz bir bütünün ve aslında benimsenmesi gereken ortak değerler ve politikaların simgeleri. İster kendi hayatımızı, ister şirketi/kurumu, istersek Dünya’yı konuşalım hepsi için bakış açısı ve yol çok belirgin; değerlerini belirle, amacını belirle, strateji ve hedeflerini belirle, olası krizlerde hayatını iademe ettirecek yolların olsun ve sürekli geliş.
Sonuç olarak;
Nedere yer almak istediğinize karar vermek için hala fırsat var, çünkü farketmemiz gereken artık bambaşka bir dünyada ve küresel krizlere dahiliz. Hayatta kalmak için oyun planını gözden geçirmek ve belki de tamamen değiştirmek şart.
Kendi öğrenmem;
Yaşam amacımın peşinden gitmeye devam etmek için; değerlerimin rehberliğinde, her daim stratejik planlar yapmaktan, olasılıkları ve bunlar karşısındaki yollarımı belirlemekten, kendimi sürdürülebilir kılmak ve çevreme fayda sağlayabilmek için çalışmaktan ve mutlu olabileceğim yollarda yürümekten asla vazgeçmeyeceğim.
Keyifle okumanız ve değerlerinizi bulmanız dileğiyle, görüşmek üzere…