Küçük işletmeler üzerinde salgının etkileri: Teknolojiye yönelik tutumları değiştirmenin zamanı geldi mi?
Milyonlarca çalışanı istihdam eden küçük ve orta ölçekli işletmeler, küresel ekonomiye büyük katkı sağlayan; pek çok ülkede de varlığı çok değerli olan şirketler olarak görülüyor. Genel olarak, dünya genelinde iş nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ını ve istihdamın yüzde 50’sinden fazlasını temsil ediyorlar. Öyle ki, sektörün tanınmasıyla, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 27 Haziran’ı “sürdürülebilir kalkınmaya katkıları konusunda halkın bilinçlendirilmesi” için Mikro, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Günü ilan etmişti.
Bu tür girişimler, özellikle pek çok küçük ölçekli firmanın zor zamanlar geçirdiği bu pandemi sürecinde daha çok önem kazanıyor. Küçük işletmelerin yeni başlangıçlar yapmak istedikleri bu dönemde, pandemi süreci boyunca kazanılan tecrübeler hesaba katılarak bu organizasyonların gelişimi için iyileştirmeler yapmanın tam sırası.
Yeniden ayağa kalkabilmek için en önemli araçlardan biri: Teknoloji
Yeni gerçekliğe uyum sağlayabilmek adına işletmelerin COVID-19 karantina sürecinde etkin şekilde çalışmaya devam edebilmeleri için yeni teknolojileri benimsemeleri ve özümsemeleri şiddetle tavsiye edilmişti. Bu, iş birlikçi çalışma için yeni dijital araçları hayata adapte etmek veya çevrim içi satış gibi ihtiyaçlar için birtakım araçlar kullanarak üretkenliği en üst düzeye çıkarırken uzaktan çalışmayı etkili bir şekilde sürdürmek anlamına geliyordu. Gerçekten de, Connected Commerce Council (Bağlantılı Ticaret Konseyi) tarafından yapılan bir araştırmanın sonucu, ABD’deki küçük işletmelerin yüzde 76’sının dijital araçları pandemi süreci öncesine kıyasla çok daha fazla kullandığını ve bu araçlar olmasa bu işletmelerin üçte birinin kısmen veya tamamen kapanmak durumunda kalacağını gösterdi.
Bunun yanı sıra, teknolojinin uygulanmasına yönelik tutumlar farklılık gösteriyor: Bazı şirketler, dijital hizmetleri kabul etmeye hazır hissetmeyebiliyor ve normal şartlar altında çalışırken bile değişiklikleri kabul etmek konusunda isteksiz davranabiliyorlar. Herhangi bir olağanüstü durum veya kriz, yeni teknolojilerin yayılmasının önemini vurgulayabilir. Burada yapay zekanın veya Nesnelerin İnterneti’nin uygulanması gibi keskin yeniliklerden değil, bulut tabanlı veya daha uygun yazılımlar gibi kolaylık sağlayan teknolojileri kullanmaktan bahsediyorum.
Bulut sisteminin benimsenme beklentisi ve gerçeklik
Her ne kadar “bulut” ve “SaaS” kelimeleri popülerliğini sürdürse ve benimsenme oranları yüksek sayılsa da; sayısı 250’yi bulan çalışana sahip pek çok küçük işletme, hâlâ kurumun kendi veri merkezleri içerisinde yer alan (on-premise) çözümler kullanıyor. Analysys Mason’ın yaptığı bir araştırmaya göre bu işletmeler için bulut tabanlı uygulamalar en önemli öncelik ve bunların yüzde 60’ı bulut hizmeti yatırımlarını artırmayı planlıyor. Bunun yanı sıra anket; aynı zamanda verimlilik, tedarik ve iş yönetimi yazılımı dahil olmak üzere tüm hizmet türlerinde kurumun veri merkezi dahilinde tutulan çözümlerin hâlâ revaçta olduğunu gösteriyor.
COVID-19 karantina süreci, şirketlerin tamamen uzaktan çalışmaya ne derece hazır olduğunu gösterdi. Yalnızca kurum içi (on-premise) altyapıya sahip olan firmalar, BT yöneticilerinin çalışanların masaüstlerini uzaktan yönetmek için gerekli araçlara ve altyapıya sahip olmaması sebebiyle zorluklar yaşadı.
Belirsizlik, riskler, uyumluluk sorunları ve kaynak eksikliği; bulut çözümlerine geçmemenin yaygın sebeplerinden biridir. Küçük ve orta ölçekli şirketlerin BT karar vericilerin, şirketin BT altyapısını genellikle çok sınırlı veya sıfır bütçeyle yönetmek zorunda kalmaları, özetle kaynak yetersizliği temel sebepler olarak gösterilebilir. Şu anda işletmelerin çoğu daha acil talepleri karşılamaya odaklanmış olduğu için, stratejik vizyonların şimdilik beklemeye alınmış olması anlaşılabilir bir durum. Ancak kriz biter bitmez bu süreçte yaşanan aksiliklerden alınan derslerle BT süreçlerinde öncelik ayarlamalarının yapılması son derece önemli.
Değişime direniş
Bazen kullanımı basitleştirmek için tasarlanmış yazılım geliştirmeleri gibi ufak değişikliklere karşı dahi şüpheyle yaklaşılıyor. Size Kaspersky’deki deneyimimizden bir örnek vereyim. Güvenlik yönetimini basitleştirmek ve kullanıcı deneyimini geliştirmek için (işlemleri manuelden otomatik hale getirme gibi) ürün özelliklerimizi ve işlevlerimizi düzenli olarak güncelliyoruz. Ancak, müşteriler manuel işlemlere alışkın olduklarından destek ekibimiz genellikle özelliklerin eski haline dönmesini talep eden geri bildirimler alıyor.
Örneğin; Windows için uç nokta güvenliği ürünümüzün eski sürümlerinde, bir güvenlik uygulaması güncelleştirmesini manuel olarak yönetme, çalıştırma ve durdurma seçeneği vardı. Daha sonraki sürümlerde, BT yöneticileri için manuel işlem sayısını azaltmak amacıyla sorunsuz bir yükseltme yapıldı, yani artık “güncelleme” düğmesi yoktu. Güncellemeler, gerektiğinde ve cihaz kullanımda olmadığında dahi otomatik olacak şekilde ayarlandı.
Ürün destek ekibimiz, bu güncellemeyle ilgili ürünün yanlış çalıştığını düşünen müşterilerden onlarca talep aldı. Taleplerin çoğu; manuel işlevin nerede bulunduğu, yeni sürümde nasıl kullanılacağı, neden kaybolduğu ve nasıl geri getirileceği gibi soruları içeriyordu. Değişim isteksizliğinin yanı sıra, bu geri bildirimler bir satıcı olarak bizim için önemli bir noktayı da vurguluyor: Tüm iyileştirmeler müşterilere çok dikkatli bir şekilde açıklanmalı ki ancak böylece avantajları anlayıp kabul edebilirler.
Değişim korkutucu olduğu kadar kaçınılmazdır
COVID-19 birçok küçük işletme için büyük zorluklar getirdi. Ancak, bu durumdan çıkartılacak olumlu bir ders varsa o da değişikliklere hazır olmanın önemidir. Yukarıda vurgulanan örnekler, yalnızca buluta geçme konusunda alınacak karar veya yeni bir çalışma yöntemini benimsemeyle alakalı değil. Genel olarak bakış açısını değiştirmekle alakalı. İşletmeler, özellikle işlerini basitleştiriyorsa, yeniliklere açık olmalı. Mutlaka büyük değişiklikler olması şart değil; günlük rutinleri biraz daha kolaylaştıran küçük değişiklikleri vurgulamak istiyorum. İşletmeler, zor zamanlarda (deneyimlediğimiz bu süreç gibi) hayatta kalmak için hızlı bir değişime adım atmak zorunda kaldıklarında, yenilikçi bakış açıları onlara yardımcı olacaktır. Kişisel olarak mevcut krizin asla tekrarlanmamasını umuyorum, ancak yolunuza çıkabilecek herhangi bir şeye hazırlıklı olmak her zaman daha iyidir.
Alexander Moiseev, Kaspersky Ticari Faaliyetler Yöneticisi (CBO)