‘Kullandıkça Öde’, ‘Kapasiteyi Ölçekle’ gibi uygulamalar iş dünyasının sürdürülebilirlik ihtiyaçlarına kapsamlı bir şekilde cevap veriyor
SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan, “Kurumların olduğu kadar endüstrilerin de daha sürdürülebilir olmasına yardımcı olmak için çalışıyoruz. Dünyanın en sürdürülebilir yazılım şirketi olarak, iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada müşterilerimiz için sadece örnek değil aynı zamanda kolaylaştırıcı da olmak istiyoruz” dedi.
2022 yılına sayılı günler kala dünya ve Türkiye’deki teknoloji alanındaki gelişmeler ve yeni eğilimler konusunda SAP Türkiye Genel Müdürü Uğur Candan sorularımızı şöyle yanıtladı:
-
Dünyadaki teknoloji alanındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu açıdan bakıldığında 2022 yılı ve sonrası dönemde hangi teknolojiler ön plana çıkacak?
Pandemi, iklim krizi gibi küresel krizler ve bunların yarattığı belirsizlikler; iş dünyası için dayanıklılığın, verimliliğin ve sürdürülebilirliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bugün içinde yaşadığımız gezegenin durumu en önemli sorun olarak karşımızda duruyor. Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlı tutabilmek için küresel emisyonları daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte ve derhal azaltmalıyız. Yeşil ve dijital dönüşüm kavramını uzun bir zamandır konuşuyor olsak da özellikle bulut bilişim, makine öğrenmesi, yapay zekâ gibi yenilikçi teknolojilerin, CO2 emisyonlarını azaltmaya doğrudan etkisini bugün çok daha iyi biliyoruz. Artık sürdürülebilirliği kârlı, kârlılığı da daha sürdürülebilir yapmak zorundayız. Özellikle bulut bilişim, sağladığı hazır altyapı ve “Kullandıkça Öde” ‘Kapasiteyi Ölçekle’ gibi özellikleri ile iş dünyasının sürdürülebilirlik ihtiyaçlarına kapsamlı bir şekilde cevap veriyor. Biz de SAP olarak, tüm iş alanlarını kapsayan 100’den fazla bulut çözümümüz ile müşterilerimize en geniş bulut portföyünü sunuyoruz. Dünya genelinde 237 milyona yakın bulut kullanıcımız bulunuyor. SAP Türkiye olarak da amacımız, ülkemizde de kurumların buluta geçişini kolaylaştırmak.
Bugün erişilebilirlik en önemli konulardan biri. Kovid döneminde gördük ki, ofise gitmeden, her yerden sistemlere hızlı bir şekilde erişebilmek çok önemli. Bununla birlikte, sürekli tekrar eden rutin işlerin otomasyona bağlanması önümüzdeki dönemin trendlerinden olmaya devam edecek. Robotlar bir süredir hayatımızda yer alıyor. Yapay zekâ teknolojisi sayesinde artık robotlar, öğrenen robotlara dönüşüyor. Rutin işleri yapmalarının yanı sıra öğrenen ve öneri sunabilen robotları önümüzdeki dönemlerde hayatımızda çok daha fazla alanda görmeye başlayacağız.
Pandemiyle birlikte iş yapış tarzımız hızlı bir şekilde değişti. Tedarikçilerimiz değişti, tüketici ihtiyaçları değişti, bu doğrultuda ürettiğimiz ürünler bile değişti. Bu dönemde işletmeler farklı kanallara yöneldiler, segmentasyon arttı. Pazaryerlerine olan ilgi de arttı. Önümüzdeki dönemde pazaryerlerinin daha fazla yükselişine şahit olacağız.
-
Bu teknolojiler iş ve sosyal hayatı nasıl etkileyecek?
Şu an dünyanın en öncelikli sorunu küresel ısınma. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, ülkemizde de son dönemde küresel ısınmanın etkilerini yaşamaya başladık. Avrupa, “Yeşil Mutabakat” ile düşük karbonlu ekonomiye geçişe hazırlanıyor. Yüzde 50 ihracatımızı oluşturan Avrupa Birliği, yeşil dönüşümü büyüme stratejisi olarak belirleyerek bu strateji için 10 senelik dönemde 1 trilyon Euro bütçe ayırdı. Türkiye de hem toplumsal olarak hem de sektörel olarak bu stratejiden etkilenecek. Şirketlerin artık sürdürülebilirliği stratejilerinin merkezine koymaları gerektiği ve dijital teknolojilerin, hızlı ve başarılı bir adaptasyonun anahtarı olacağı konusunda hemfikiriz. Birlikte ve zamanında hareket edersek, Dijital ve Yeşil bir Türkiye yolculuğunda önümüzde önemli fırsatlar var. Yapıcı ve onarıcı olarak tanımlanan döngüsel ekonomiye geçişte en büyük yardımcımız yüksek teknolojiler olacak.
Sosyal hayatımız da bir değişim içerisinde. Dijitalleşmenin hızlanması ve yaygınlaşmasıyla sürekli online ve erişilebilir olduk. Bu durum aile ve sosyal hayatı da etkiliyor. Önümüzdeki dönemde bu konuda yeni düzenlemelere ihtiyacımız olacaktır. Çalışan deneyimini ölçmek ve iyileştirmek de kurumların öncelikleri arasında üst sıralarda. SAP olarak bu alanda sunduğumuz Successfactors ve Qualtrics çözümlerimiz kurumlara önemli açılımlar sağlıyor.
-
Türkiye pazarının gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu pazarın gelişiminde önemli temel taşlar hangileri olacak?
Bugün bilişim sektörünün de iş dünyasının da gündeminde olan en önemli konulardan biri bulut teknolojileri. Pandemiyle birlikte Türkiye’de de bulut tabanlı teknolojiler hızla yaygınlaştı. Bulut teknolojilerine yönelik IDC’nin Türkiye’deki araştırmasına göre, bulut bilişim artık şirketlerin ihtiyaç listesinde ilk sırada yer alıyor. Araştırmaya göre ülkemizde üst düzey BT yetkilileri, kurumlarında 2021 itibarıyla geliştirilecek yeni uygulamaların yüzde 80’nin bulut üzerinde geliştirileceğini belirtiyor. Dolayısı ile bulut bilişim önümüzdeki dönemde de odağımız olmaya devam edecek. SAP Türkiye olarak bulut bilişimde son yıllarda yüzde 100’e varan bir büyüme elde ettik. Bulutun sağladığı avantajlardan daha fazla kurumun faydalanmasına destek olmaya devam edeceğiz.
SAP olarak en büyük yatırımımız her zaman insan. Bugün iş dünyasının uçtan uca dijital dönüşümde karşılaştığı en büyük engellerden biri de teknik ve nitelikli işgücü eksikliği. Gartner’a göre, işletmelerin %64’ü yeni teknolojileri benimsemenin önündeki en büyük engelin yetenek eksikliği olduğunu söylüyor. Ülke olarak hızla dijitalleşirken bir yandan da dijital teknolojiler alanında yetkinliğe sahip genç nesiller yetiştirmemiz büyük önem taşıyor. SAP Türkiye olarak, bu konudaki sorumluluğumuzun bilinciyle 2018 yılından bu yana SAP Genç Profesyoneller Programımız ile yeni mühendisler yetiştiriyoruz. Mezun olan gençlerin neredeyse tamamı SAP ekosisteminde çalışmaya başladı. Yeni nesil teknolojiler odağında, ülkemizdeki öğrencilerin ve genç profesyonellerin dijital yetkinliklerini ve becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaya ve uzman genç mühendisler yetiştirmeye devam edeceğiz.
-
SAP Türkiye olarak bu dönemde hem teknoloji hem de pazarın gelişimine yönelik ne tür çalışmalar yapacaksınız?
Tüm sektörlerde her ölçekten kurum ile hayata geçirdiğimiz teknoloji projeleri ile Türkiye’de 20 yıldır dijital dönüşümün tam merkezinde yer alıyoruz. Teknopark İstanbul’da yer alan SAP Yazılım Geliştirme Merkezi ile Türkiye’de inovasyon merkezi kuran ilk global yazılım şirketiyiz. 1400’ü aşan kurumun dijital dönüşüm yolculuğunda en yakın yol arkadaşıyız. SAP olarak en büyük hedefimiz, ülkemizin bulut teknolojilerinde coğrafyaya örnek teşkil etmesine destek olmakve ülkemizin 2053 taahhüdü olan net sıfır emisyon hedefini yakalayabilmek için kamunun ve özel sektörün yeşil dönüşümünde rol almak. Geliştirdiğimiz teknoloji ve iş uygulamaları üreticiden tüketiciye değer zinciri yaratan, her sektörde her ölçekten kurumun birer akıllı işletmeye dönüşerek çevresel faktörlere ve pazardaki değişimlere hızla yanıt vermelerini sağlıyor. Çözüm portföyümüzü ihtiyaçlara göre sürekli güncelliyor ve yeniliyoruz.
SAP Türkiye olarak “kurumsal vatandaşlık” bilinciyle hareket ediyor ve iş dünyası kuruluşlarındaki üyeliklerimiz ve çalışma grubu/komite/komisyon çalışmalarına katkılarımız ile teknoloji ekosisteminin gelişimine katkı sağlıyoruz. TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği), YASED (Uluslararası Yatırımcılar Derneği), TÜBİSAD (Bilişim Sanayicileri Derneği) ve AHK Türkiye (Almanya-Türkiye Ticaret ve Sanayi Odası) gibi önde gelen kuruluşların üyesiyiz. Bilgi ve iletişim teknolojileri, dijital dönüşüm, sanayide dönüşüm gibi alanlara ek olarak perakende, enerji, sağlık, gıda gibi pek çok başlıkta 33 farklı çalışma grubuna 27 temsilcimiz katılıyor.
-
Yeni hedef ve stratejileriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
SAP olarak bugün yaşadığımız dünyadan daha yeşil, daha temiz ve daha eşit bir gelecek hayal ediyoruz. Bu gelecek; SIFIR emisyon, SIFIR atık ve SIFIR eşitsizlik dünyası. Bu vizyonu gerçeğe dönüştürmek için gereken teknoloji ve yeniliklerimizle; iş dünyasına ve topluma güç vermek istiyoruz. Teknolojiyi bir amaç değil, insanlığın daha iyi bir geleceğe ulaşabilmesi için bir araç olarak görüyoruz. Sürdürülebilirliği yalnızca olumsuz etkileri azaltmak için değil, aynı zamanda yenilikçi sistemler oluşturmak için de faaliyetlerimizin ve çözümlerimizin merkezine koyuyoruz. Kurumların olduğu kadar endüstrilerin de daha sürdürülebilir olmasına yardımcı olmak için çalışıyoruz. Dünyanın en sürdürülebilir yazılım şirketi olarak, iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada müşterilerimiz için sadece örnek değil aynı zamanda kolaylaştırıcı da olmak istiyoruz. Bir katalizör olarak müşterilerimizin “yeşil çizgilerini” koymalarına, uçtan uca karbon emisyonlarını izlemelerine, tüm değer zincirlerinde sürdürülebilir iş uygulamalarını teşvik etmelerine yardımcı olmaya devam edeceğiz.
-
2022 yılında sektör olarak en çok konuşacağımız konulardan bir tanesi de 5G teknolojileri olacak. Bu altyapının hayata geçmesiyle birlikte teknoloji dünyasının nasıl şekilleneceğini öngörüyorsunuz?
5G, çalışma şeklimizde ve çoğu durumda yaşama şeklimizde temel bir değişikliği temsil ediyor. 5G hızı, önceki 4.nesil kablosuz bağlantının 10 katına kadar çıkabiliyor ve daha fazla bağlantı ve kolaylık sağlıyor. 5G, yüksek veri hızlarının ötesine geçerek, daha hızlı karar vermeyi sağlamanın yanı sıra verimliliği de artıracak. Özellikle üretim ve perakende alanında sunduğu esneklikle büyük faydalar sağlayacak. Örneğin çiftçilerin, ürünlerinin bozulmadan pazara sunulmasını sağlamak için mahsul verimini takip etmede 5G’yi kullanmasıyla tüm tedarik zincirinin uçtan uca izlenebilirliği ve şeffaflığı artacak.