KÜRESEL
KÜRESEL DEĞİŞİMİ ŞEKİLLENDİREN GÜÇLER
Araştırmacı siyasetçiliğiyle dikkat çeken Al Gore, 2000 yılındaki ABD seçimlerinde çoğunluğun oyunu aldığı halde ABD başkanlığını Bush’a kaptırdıktan sonra politikayı bırakıp çevre ve iklim değişikliği üzerine yaptığı çalışmalarla 2007’de Nobel ödülü aldı (belki bunda siyasi nedenlerin ne katkısı vardır). Gore, sekiz yıldır üzerinde düşünüp araştırdığı “Küresel değişimi hangi güçler şekillendiriyor? Bu güçlerin bize sunduğu seçenekler, riskler ve olanaklar karşısında daha iyi bir gelecek için neler yapmalıyız?” sorularının yanıtlarını geçtiğimiz Ocak sonunda yayımlanan “The Future: Six Drivers of Global Change” (Geleceğimiz: Küresel Değişimi Şekillendiren Altı Güç) adlı kitabında topladı.
Al Gore’a göre bu altı güç şöyle sıralanıyor:
1. Güçlü bağlarla birbirine bağlanmış küresel ekonomi. Sermaye hareketleri, işgücü, tüketici pazarları ve hükümetler geçmişten çok farklı ilişkilerle birbirine bağlanarak bir bütün oluşturuyor.
2. Gezegenimizin tamamını kapsayan iletişim ağı. Bu ağ sadece milyarlarca insanın düşünce ve duygularını birbirine bağlamakla kalmıyor, nesneleri, akıllı aygıtları hatta düşünen makineleri de içeriyor.
3. Dünyada 20. yüzyılın ikinci yarısındaki dengelerden tamamen farklı, yepyeni siyasi, ekonomik ve askeri güç odakları ve dengeleri oluşuyor.
4. Çok hızlı ve sürdürülemez bir büyüme her alanda kendini gösteriyor. Hızla artan nüfus, kentleşme ve kaynak tüketimi nedeniyle toprağın üst tabakası (humus), kullanılabilir su ve canlı türleri azalıyor.
5. Biyoloji, biyokimya, genetik ve malzeme bilimlerinde devrim niteliğinde gelişmeler oluyor. Bunlar, canlı ve cansız her türün tasarımını, özelliklerini, niteliklerini değiştirebilmenin ötesinde, yeni türlerin yaratılmasına da olanak sağlayabiliyor.
6. Beşeri uygarlığın toplam gücüyle gezegenimizin ekolojik sistemi arasındaki ilişkide radikal bir değişim yaşanıyor. Enerji, endüstri, tarım ve inşaat teknolojileriyle insanlığın yaşam kaynağı olan atmosfer ve iklim arasındaki dengeler ciddi bir şekilde sarsılıyor.
Bu altı gücün geleceğimizi nasıl şekillendireceği, her bir gücün yarattığı seçenekler karşısında insanların yapacağı tercihler ve alacağı kararlarla belirlenecek. Bu tercihleri ve kararları kimler, nasıl alacak sorusu ise doğrudan demokrasinin ve ekonominin nasıl işleyeceğiyle ilgili. Günümüzde ekonominin ve demokrasinin kontrolünü geniş toplumsal kitlelerin değil, güç sahibi seçkinlerin elinde tutmasını şiddetle eleştiren Gore, durumu çarpıcı bir cümleyle özetliyor: “Kapitalizm ve demokrasi hacklenmiştir!” (Kapitalizm, Gore’a göre en doğru ve geçerli ekonomik sistem olduğu için bu cümlede ekonomi anlamında kullanılmış.)
Karar alma süreçlerini içeren demokrasinin nasıl işleyeceği, geleceğimizin nasıl olacağını belirleyecek. Al Gore burada ilginç bir tez, hatta kuram öneriyor. 100 yıl önce H.G. Wells’in önerdiği gibi, tüm insanların erişebileceği dünyadaki tüm enformasyonun karşılaştırmalı ilişkilerle depolandığı bir “Dünya Beyni”. Bunun internet ve ilgili teknolojiler sayesinde gerçekleştiğini iddia eden Gore’a göre, bireyleri ve akıllı nesneleri içeren sanal bir “Küresel Zihin” (Global Mind) de mevcut. Bunun yanında yine internet, ilgili teknolojiler ve otomasyon sayesinde gelişen uluslarüstü (transnational) şirketler ve tedarik zincirleri de “Yerküre A.Ş.”yi (Earth Inc.) oluşturuyor.
Arap Baharı acaba internet sayesinde mi gerçekleşti?
İnternetin sadece katılımcı demokrasiye hizmet eden bir kaldıraç olduğunu, Arap Baharı’nın internet sayesinde gerçekleştiğini iddia edenlerin düştüğü yanılgıya Al Gore düşmüyor. Otoriter ülke yöneticilerinin de kaldıracı olduğunu görüyor.
Bu saptamayı yapmış, fakat internetin ve ilgili teknolojilerin katılımcı demokrasiyi, dolayısıyla “Küresel Zihni” güçlendirmesinin koşul ve gereklerini anlamlı bir şekilde işlememiş. Gerçi, internet üzerinde kurulacak geniş katılımlı forumlarda zor tercihler üzerine katılımcı karar almayı bir dilek olarak sunuyor, ama daha iyi bir geleceğin gerçekleşmesi için alınacak kararlarda liderlik gereğini vurgulayarak adeta bir paradoksa düşüyor.
Ekonomiye ilişkin katılmadığım bazı iddiaları dışında bence kitabın en zayıf tarafı, geleceğimizi belirleyecek kararların alınmasında geniş kitlelerin katılımcılığının sağlanabilmesi için gerekli bireysel nitelikler ve bunların gelişmesine ilişkin kısımlar. Bunları yazımın “Bireysel” kısmında kısaca özetliyorum.
Geleceğimizin nasıl belirleneceği konusunda Nisan’da çıkacak diğer bir kitap da şimdiden dikkat çekiyor. Yazarı Silikon Vadisi’nin önemli liderlerinden ve Google’ın kurucularından Eric Schmidt ve teknoloji dünyasının saygın düşünürü Jared Cohen. Bu ikilinin beraber yazdığı “The New Digital Age: Reshaping the Future of People, Nations and Business” (Yeni Dijital Çağ: Toplumun, Ülkelerin ve İş Dünyasının Yeniden Şekillenmesi) isimli kitap, Al Gore’un “Küresel Zihin” ve “Yerküre A.Ş.” kavramlarına katkıda bulunacak gibi görünüyor. Kitap yayımlanır yayımlanmaz burada özetini ve eleştirisini yazacağım.
BİREYSEL
İNSAN DOĞASI VE BİREY OLABİLMEK
Bunlar çok genel saptamalar. Bireyin kendi geleceğini belirleyecek tercihlerin yapılmasında ve kararların alınmasında katılımcı olabilmesini sağlayacak bilgi, bilinç ve iradesinin nasıl gelişebileceğine ışık tutmuyor. Oysa, Gore’a göre geleceğimizi belirleyecek olan “Küresel Zihin” ile “Yerküre A.Ş.” arasındaki mücadelede, “Küresel Zihnin” ağır basması için, bireyin katılımcılık için gerekli bilgi, bilinç ve iradeye sahip olması en önemli unsur.
İnternet ve ilgili teknolojilerin bu yönde bireye etkisi nedir? Bu soruya kitapta değinilmemiş. Sadece bireyin en önemli enformasyon kaynağının “Yerküre A.Ş.” kontrolündeki televizyon olması sonucu, “hacklenmiş” demokrasi ve ekonomi karşısında gereken tepkiyi göstermediğini söylemiş. Fakat zamanla internetin televizyonun yerini alabileceğini ve bireyler arasında etkileşimli iletişimin gerçekleşebileceğini, böylece ortaklaşa karar alma süreçlerinin gelişebileceğini anlatmış.
Al Gore’un bu iyimser öngörünün önündeki ciddi tehlikenin farkında olmadığı anlaşılıyor. Bu tehlike, Eli Parisier’in kitabının başlığı olan “Filtre Baloncuğu” (Filter Bubble) etkisidir. Birey, örneğin Google’da bir arama yapınca karşısına öncelikli olarak çıkan enformasyon, bireyin kendi düşünce, tercih ve eğilimiyle uyumlu olanlardır. Ayrıca, birey sosyal ağlarda da daha çok kendi benzerleriyle iletişim içerisindedir. Dolayısıyla sahip olduğu düşünce, tercih ve eğilimleri paylaşıp pekiştirenlerle beraber, farklılıkların olmadığı bir “baloncuk” içerisinde kalabilir. Böylece, internet nedeniyle oluşan “Filtre Baloncuğu,” farklı görüşlerin tartışılabileceği bir forum oluşturmanın ve ortaklaşa karar almanın önünde ciddi bir tehdit haline gelebilir, kutuplaşmaları keskinleştirebilir.
Bu da Al Gore’un değinmediği ama “Küresel Zihni” zayıflatacak olumsuz bir gelişme.