Küresel ekosistem, yerel iş birlikleri ile pekişiyor
SAP’nin dünyadaki 20 önemli geliştirme merkezinden biri Teknopark İstanbul’da yer alıyor. Büyük Veri alanında çalışmalar yürüten SAP Yazılım Geliştirme Merkezi ülkemizde inovasyon ve Ar-Ge kültürünün yerleşmesine katkı sağlarken, Türkiye’nin bu alanda küresel konumunu güçlendiriyor. SAP Türkiye, Turkcell gerçekleştirdiği iş birliği ile SAP çözüm ve destek hizmetlerini Türkiye’den sağlayabiliyor. Bu sayede kamu kurum ve kuruluşlarının maliyet etkin ve sürdürülebilir altyapılar kurarak SAP projelerinin hayata geçirmesine olanak sağlanıyor.
SAP’nin dünya genelinde sadece 20 ülkede yazılım geliştirme merkezi var, bunlardan biri de Teknopark İstanbul’da bulunuyor. 28 binden fazla mühendise sahip bir ağın parçası olan SAP Yazılım Geliştirme Merkezi, günümüzde artık teknolojinin yakıtı olarak görülen ve adeta “petrol” gibi değerli hale gelen “Büyük Veri” yönetimi alanında çalışmalar yapıyor. Bu merkezde genç Türk mühendisler tarafından geliştirilen çözümler SAP’nin global ürün portföyüne ekleniyor ve tüm dünyaya ihraç ediliyor. Türkiye’de bu alandaki ilk uluslararası teknoloji şirketi olduklarının altını çizen SAP Türkiye Stratejik Endüstrilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Nalbantoğlu: “SAP Data Intelligence, bu merkezde 40’ı aşkın mühendisin çalışmalarıyla geliştiriliyor. Türk mühendislerinin bu alandaki katkılarından gurur duyuyoruz.”
Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi gibi yenilikçi teknolojileri içinde barındıran SAP Data Intelligence, SAP ürün ailesi içinde önemli bir yere sahip. Günümüzde verinin yapısal olması veya olmaması gibi unsurları da göz önünde bulundurursak, çok farklı veri kaynaklarında farklı formatlarda bulunan veriyi analiz edebilmek kurumlar icin oldukça kritik bir hale geldi. Gökhan Nalbantoğlu’nun belirttiği gibi, her şeyi veri üzerinden anlamaya ve yorumlamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla SAP Data Intelligence çözümü kurumların büyük veriyi daha verimli ve güvenli yönetmelerini, veri içinde tekrar eden anlamlı desenleri keşfetmelerini ve makine öğrenimi sayesinde iş süreçlerini daha akıllı hale getirebilmelerini sağlıyor. Bu etkili ürünü Türkiye’de geliştirmekten büyük bir mutluluk duyduklarını belirten Gökhan Nalbantoğlu, sorularımızı yanıtladı:
Bir platform olan SAP Data Intelligence yapısına başka hangi yetkinliklerin eklenmesi gündemde olacak?
Veriyi olduğu yerden almaktan başlayarak bu verinin analiz edilmesi, yorumlanması ve ilgili tüm aksiyonların alınmasını bir döngü olarak ele alırsak, içerisinde çok fazla katman olduğunu görürüz. Teknolojinin nereye gidecegini yine müşterilerin talep, beklenti ve ihtiyaçları veya hangi altyapıları kullanacakları gibi faktörler belirliyor. Biz bu noktada olabildiğince esnek olmaya çalışıyoruz. Ürün katmanlarını hem kendi becerilerimizi hem de başka harici unsurları bir araya getirerek analiz etmeye odaklanıyoruz. Bu nedenle inovasyonlarımızı da yine müşterilerimizi merkeze alarak kurguluyoruz. Bu çözümü bizimle beraber geliştiren farklı coğrafyalardaki diger beş SAP gelistirme merkezi ile birlikte en iyi hizmeti sunmaya ve aynı zamanda bir yol haritası çıkarmaya odaklanıyoruz.
Türkiye’nin yerli teknolojileri geliştirmek bağlamında gitmek istediği bir yol var. SAP bu tabloyu nasıl değerlendiriyor?
SAP olarak, Türkiye’nin genç nüfusu ile dinamizmine ve büyüme potansiyeli ile ekonomisine her zaman güvendik. Bugün tüm dünyaya sunduğumuz bulut çözümlerinin içerisinde Türkiye’de yazılan kodlar var. Somut bir ürünün hammaddesinin Türkiye’de üretilmesinin onu milli ve yerli yapmasının yanı sıra Türk sermayeli şirketlerin global pazarda yarattığı hacme ulaşmasındaki katkımız ve desteğimiz, o ürünün en az piyasa değeri kadar kıymetli. Ayrıca SAP olarak bu potansiyelin artmasi için önemli projeler hayata geçirdik. Genç yeteneklerin keşfi, genç profesyonellerin yetiştirilmesi ve onların BT istihdamına dâhil edilmesi için eğitim programları yürütüyoruz. Bir diğer konu ise Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz veri merkezi iş birlikleri. Yerlileşme ve millileşme sürecinde verinin ülkede kalması konusunda Turkcell ile yaptığımız iş birliği sayesinde belirli bulut çözümlerimizi Türkiye’den sağlayabiliyoruz. Verinin yurt dışına çıkmasını istemeyen kurumlar için bunu ilk sağlayan teknoloji şirketlerinden biriyiz. Bunun yanı sıra Türkiye’de 60’dan fazla yerel iş ortağımızın yer aldığı geniş bir ekosisteme sahibiz. İş ortaklarımızın global standartlarda sunduğu yenilikçi uygulamaları ise bir B2B platformu olan sapappcenter.com üzerinden tüm SAP müşterilerinin ulaşımına açarak onların global pazara ulaşmasını sağlıyoruz. Konuya yazılım ihracatına katkı açısından bakarsak; ekosistemimizde bulunan iş ortaklarımız, nitelikli Türk mühendislere istihdam sağlamakta, SAP kullanan çokuluslu büyük şirketlerin sistemlerinin bakım ve destek hizmetlerini Türkiye’den vermekte ve hizmet ihracatı yapmaktadırlar.
Turkcell ile gerçekleştirdiğiniz veri merkezi iş birliği, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarını nasıl hedefliyor? Bu veri merkezinde ne gibi avantajlar söz konusu?
2019 Temmuz’unda yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesi doğrultusunda kamu kurumlarının verilerini yurt dışında tutmaması konusundaki karardan önce bu alanda çalışmalarımıza başlamıştık. Temel nokta aynıydı, yani verisinin Türkiye’de kalmasını isteyecek müşterilerin önem arz ettiğini düşünüyorduk. Bunu yaparken, elbette SAP’nin bulut hizmetlerini Turkcell’de ya da başka bir yerde kullanan müşterimiz olabilecekti. Ama biz tüm yönetim hizmetlerini müşteri adına uçtan uca sağlayabileceğimiz bir ortamı kurmak; SAP’nin standartlarında, SAP’nin verdiği taahhütler ve servis yaklaşımı ile sunmak istedik. İşte bu doğrultuda bir bulut ERP hizmetini Türkiye üzerinden sağlama çalışmalarına girdik ve 2019 Mart’ında veri merkezimizi açtık. Böylece ERP’sini SAP’ye teslim etmek isteyen bir müşterimiz için, gönül rahatlığıyla Turkcell’in biri İstanbul’da, diğeri İzmir’de olmak üzere iki veri merkezini kullanarak ERP’lerini onların adına yönetebilir, işletebilir olacağız. Bu, hem genelgeye uygunluk açısından büyük bir avantaj yaratıp olası sorunların önüne geçiyor hem de SAP kalitesinde bir hizmeti yine direkt olarak SAP’den alma imkânı veriyor. Bu açıdan güzel bir iş birliği hayat buldu. Olabildiğince bu beklentileri karşılayabilecek, gerekiyorsa yurt dışından içeriye ya da içeriden dışarıya her türlü çözümü sağlamaya çalışıyoruz. Bu veri merkezini açarken birinci hedefimiz Türkiye’deki müşterilerin beklentilerini karşılamaktı. Ama buna karşılık, verisini Türkiye’de konumlandırmak isteyen birçok ülke olduğunu da duyuyoruz.
Yerli şirketlerin uluslararası arenaya açılması konusundaki destek ve çalışmalarınız konusunda biraz bilgi verebilir misiniz?
Bugün müşterilerimizde ve iş ortaklarımızda görev alan 10 binin üzerinde SAP danışmanı var. Bu danışmanlarla birlikte Türkiye’de geniş bir ekosistem oluşturuyoruz. Dijital dönüşüm noktasındaki SAP S/4HANA ERP ürünümüz, müşterilerimizin kaynak ihtiyacını da göz önünde bulundurduğumuzda, son derece önemli itici bir güç. Türkiye’deki danışmanlarımız gerek bilgi ve beceri seti, gerekse de yabancı dile yatkınlığı açısından bakıldığında, hem Türkiye’de hem de komşu ülkelerde çok önemli dijital dönüşüm projelerine imza atıyorlar. İş ortaklarımızın, SAP ürünlerinin üzerinde yaptıkları geliştirmelerle ortaya çıkardıkları ürünleri pazarlayabilecekleri diğer platformlar bunun bir örneği. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde, SAP’nin kurduğu altyapı sağladığı bilgi ve yetenek, ürün üzerindeki geliştirmeler ve bir ortam sağlaması doğrultusunda bence en büyük artı değer. İş ortaklarımızın da bu yönde ilerlediklerini ve önemli başarılar elde ettiklerini görüyoruz. SAP’nin dünya genelinde 440 binin üzerinde müşterisi bulunuyor ve iş ortaklarımız da geliştirmiş oldukları yazılımları dünyanın çeşitli bölgelerindeki bu müşterilere ulaştırma şansına sahip oluyor. Tüm bunları topladığımızda muazzam fırsatlar yarattığını görebiliyoruz.
Yönetilen hizmetler başlığında SAP, ne gibi yeni çözümler ortaya koymayı planlıyor?
Yönetilen hizmetler kapsamında SAP’nin bakış açısını açmak önemli. Bizler yönetilen hizmetlere sadece ”yazılımın çalıştığı ortamın yönetilmesi” olarak bakmıyoruz. SAP’nin bakış açısıyla yönetilen hizmetler; uçtan uca donanımı, onun üzerindeki platformun ve yazılımın yönetilmesi ve bunlarla ilgili hizmetlerin kusursuz verilmesini kapsıyor. Bu yönüyle “Software as a Service (SaaS)” benzer bir yapıdan bahsediyoruz. Bunu yaparken, yani müşterilere taahhütleri verirken, özellikle “Service Level Agreement (SLA)” konseptini sadece donanım ya da yazılım olarak değil, tamamı için veriyoruz. Çünkü müşterimiz herhangi bir sıkıntı veya ihtiyaç halinde kiminle konuşabileceğini, taahhütleri kimin verdiğini biliyor. Dolayısıyla yönetim ve hizmetler anlayışımızda önemli bir değer yarattığımızı düşünüyorum. Bu değer sayesinde müşteri de tek bir muhatapla uçtan uca ve gönül rahatlığıyla sistemlerini çalıştırabiliyor.
Özellikle kamu tarafından baktığınızda Türkiye’deki dijital dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birkaç aşamalı bakmak lazım. Kamu açısından SAP ve dijital dönüşüm konuşulduğunda gerekli olan altyapıdan bahsettik ancak, diğer taraftan, kamudaki dijital dönüşüm yolculuğu da oldukça uzun bir zamandır devam ediyor. SAP’nin Hava Kuvvetleri ile 2005’ten, TCDD ile 2007’den, Aselsan ile 2014’ten, Türk Kızılayı ile 2018’den bu yana kurumsal kaynak planlaması odaklı çalışmaları var ve bunlar canlı kullanımda. Keza, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Siber Suçlar ile Mücadele Daire Başkanlığı’nın Büyük Veri Analiz Platformu’nu da 2019 yılında hayata geçirdik. Vergi Denetim Kurumu’nda 2011’den bu yana raporlama çözümlerini geliştirdik. Birçok sektördeki önde gelen şirketlerde büyük dönüşüm projelerimiz var. Bunlar, bizim başladığımız, uzun zamandan beri devam eden ve gurur duyduğumuz projelerimiz. Bitti mi, hayır. Her zaman yolun başındayız. Birçok kurumda yeni projeler yapılabilir ve yeni adımlar atılabilir ama iyi bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Ülkemizin dijital dönüşümüne katkı sağlamak için bu çalışmalarımızı artırmaya çalışıyoruz.
Kamu kuruluşları kapsamında bir tarafta da yerel yönetimler, 30 tane büyükşehrimiz var. Bunlar hedeflerinizde nasıl bir konumda?
Temel amacımız vatandaşlara hizmetin daimi bir şekilde verilebilmesini sağlamak olduğu için gerek savunma anlamında gerek merkezi hükümet anlamında ürünlerimizin tamamının yerel yönetimler için de faydalı olabileceğini görüyoruz. İstanbul, Ankara gibi farklı illerde çalışmalarımız var. Bu, bizim için yeni başlayan bir yolculuk ve bunu yapmak için kendi organizasyonumda önemli bir girişimde bulundum. SAP’nin organizasyon yapısında belirli coğrafyalarda belirli müşterilerle ilişikleri yönetirsiniz. Türkiye’de ise bir arkadaşımızı sadece belediyecilikten sorumlu olarak atadım. Kendisi sadece yerel yönetimlerle yürüttüğümüz ilişkilerle ilgileniyor çünkü küresel bazda İngiltere ve ABD başta olmak üzere birçok ülkede belediyelerle yapılmış çok sayıda proje var. Bu projeleri anlamak, detaylarını yerel yönetimlerimize aktarmak, bunlardan birtakım faydalar çıkarıp hayata geçirmek önceliklerimiz arasında yer alıyor.
Koronavirüs süreci dijital dönüşüm algısını nasıl etkileyecek, nasıl değiştirecek sizce?
Koronavirüs, hayatımızı radikal bir şekilde değiştirdi. SAP olarak nasıl çözüm üretebiliriz konusunda birçok çalışma yaptık. Öncelikle kendi çalışanlarımıza, müşterilerimizin çalışanlarına, müşterilerimizin müşterilerine hangi konuda nasıl destek olabiliriz, onların beklentilerini, ihtiyaçlarını nasıl anlayabiliriz gibi daha fazla ön plana çıkan konular olduğunu düşünüyoruz. Bu doğrultuda müşterilerimize çözümler sağlamaya başladık. Örneğin SAP’nin geçen sene satın aldığı Qualtrics’in Remote Work Pulse (Uzaktan Çalışma Durumu) çözümünü, çalışanlarıyla kesintisiz ve güvenilir ilişki kurmak isteyen tüm firmalar için ücretsiz kullanıma açtık. Bu çözümümüz çalışanlarının durumunu ve yeni çalışma ortamlarına uyum sağlarken ne tür desteklere ihtiyaç duyduklarını anlamalarına yardımcı oluyor. Bu çözüm sayesinde şirketler çok hızlı bir şekilde çalışanların ruh halini, evden çalışma kültürüne nasıl adapte olduklarını, bu alandaki eksiklikleri soru setleriyle ortaya çıkarabiliyor. Sadece dört gün içinde binlerce şirket bu ücretsiz Deneyim Yönetimi çözümünü kullanmaya başladı. Türkiye’nin önde gelen şirketleri de ücretsiz sunduğumuz bu çözümümüzü kullandı. Diğer taraftan, uzaktan çalıştığımız ortamlarda öğrenebilmek, bilgi edinebilmek, bunu daha uzun süre kullanabilir hale getirmek çok önemli. Bu noktada SAP Litmos çözümümüzü de ücretsiz kullanıma açtık. İzlemeye hazır video içeriklerine dayalı dersler, uzaktan çalışmaya yönelik en iyi uygulamaların ortaya çıkmasına, çalışanlar için hijyen ve zihinsel sağlık koşullarının en yüksek düzeyde korunmasına, değişim dönemlerinde ve zorlu zamanlarda liderliğin geliştirilmesine yardımcı oluyor.
Yine salgın dönemine tedarik zincirinin sorunsuz bir şekilde işleyebilmesi için SAP Ariba Discovery çözümümüzü tüm kurumların ücretsiz olarak erişimine açtık. Bu çözümümüz sayesinde, satın alım yapmak isteyen herkes acil ihtiyaçları olan ürün ve servisleri sistem üzerinden paylaşabildi ve ürünlerine yeni pazar ve müşteri bulmak isteyen tedarikçiler de teslimat gerçekleştirebileceğine dair yanıt verebildi. Bu sayede alıcıların ve tedarikçilerin hızlı ve etkili şekilde iletişim kurmalarına yardımcı olarak kriz dönemlerinde sevkiyattaki gecikmelerden, kapasite sorunlarından ve artan tüketici talebinden kaynaklanan aksaklıkları en aza indirmeyi hedefledik. Örneğin; Amerika’da bir hastane 500 yatak ihtiyacını 30 dakika içinde SAP Ariba Discovery sayesinde hızlıca karşıladı. Bu örnek projeden kısaca bahsedecek olursak; ABD’de covid-19 için acil bir hastane yapılıyor. Hastane yataklarına ihtiyaç var ama tedarikçi yok. Bu kısıtlı koşulların olduğu günlerde SAP Ariba Discovery’de bir arama ile 30 dakika içinde uygun tedarikçiyi bulup yönlendiriliyor ve yatak ihtiyacı karşılanıyor. Yine bu dönemde dünya genelinde sınırlandırılan seyahatler sebebiyle yolcular ülkelerine dönme konusunda zorluklarla karşılaştı. Almanya Dışişleri Bakanlığı için ülke vatandaşların geri dönebilmelerini sağlamak ve bu süreci koordine edebilmek için 24 saatten az bir zaman diliminde bir web uygulaması hazırladık. Benzer şekilde Almanya hükümeti için Deutsche Telekom ile birlikte korona temas takip uygulaması geliştirdik. Bu uygulama sayesinde koronavirüs bulaşan hastaları yakından izlemek ve hastalığın seyrini takip edebilmek mümkün olacak.
Bu çözümlerimizi ücretsiz sunarken önceliğimiz sistemin ayakta kalmasını sağlayabilmek. Tüm kurumların faaliyetlerine devam edebilmeleri, çalışanları ile iletişim kurabilmeleri veya müşterilerinden geribildirim alabilmelerini sağlamak oldu. Özetle her zaman olduğu gibi bu süreçte de tüm kamu kurumlarımızın dijital dönüşüme dair ihtiyacı olan teknolojileri ve çözümleri sağlamak için hazırız.