Kurumlar, Sanayi 4.0 stratejilerini belirlemeli
Sanayi 4.0 olarak da adlandırılan yeni sanayi evresinin, hem üretim hem de tüketim alışkanlıklarında farklılıkları beraberinde getirecek. İş modellerine dijitalleşmeyi getiren bu gelişim, üretim teknolojilerindeki değişikliklerle birlikte doğrudan ekonomiyi, çevreyi, istihdamı, kamuyu ve dolayısıyla toplumun tüm kesimlerini etkileyecektir. Sanayi 4.0 ile ürün ve hizmet geliştirme süreçleri, anlık olarak müşteriye özel ürün geliştirmeyi mümkün kılacak şekilde değişiyor ve müşterilerin de sürece dahil olduğu bir açık inovasyon ağı kuruluyor. “Bu noktada Sanayi 4.0’ın en öncelikli ve hassas unsurlarından birinin insan kaynağı olduğunu söyleyebiliriz” diyen CLPA (CC Link Partner Association) Ülke Müdürü Tolga Bizel, şunları kaydetti:
“Özellikle genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkemizde, geleceği inşa edecek gençlerimizi Sanayi 4.0’ın gereksinimleri doğrultusunda yetiştirmemiz son derece önem kazanıyor. Böylelikle yeni dünya düzeninin farklı ihtiyaçlarına cevap verebilecek iş gücüne sahip olma fırsatını değerlendirebilir ve oluşan yeni iş olanaklarıyla gençlerimize istihdam imkanı sunarak ekonomiye katma değer sağlayabiliriz. Dolayısıyla kamu kurumlarının belirleyeceği Sanayi 4.0 stratejileri kapsamında, eğitim sistemine yeni sanayi evresine uygun parametreler eklenmesinin faydalı olacağı görüşündeyiz. Aynı şekilde özel sektörün de çalışanlarını yeni yetkinliklerle donatması gittikçe daha fazla önem kazanıyor.
Günlük yaşantımızı etkileyen hizmetleri, sistemleri, çözümleri düzenleyen ve yöneten kamu kurumlarının teknolojik gelişmeler ışığında gerekli altyapıyı sağlayabilmelerinin de daha değerli hale geleceğini öngörüyoruz. Bilgi teknolojilerinin çok daha yoğun olarak kullanılmasıyla performans ve verimlilik artışı sağlayabilecek uygulamaların geliştirilmesi ve mevcut uygulamaların bu doğrultuda iyileştirilmesi son derece önemli olacaktır görüşündeyiz.”
Sanayi 4.0’ın gerekliliklerini yerine getirmek için kamu, özel sektör ve kamuoyunun ortak bir uygulama ve geliştirme planı üzerinde anlaşmış olmalarının önem kazandığını dile getiren Tolga Bizel, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Ülkemizin yapabilecekleri göz önüne alınarak, eldeki kaynakların gerekirse kamu tarafından hareketlendirilmesinin olumlu etkiler yaratacağını düşünüyoruz. Bu yeni sanayi evresinde mevcut üretim gücümüzün güvenli bir şekilde korunması ve geliştirilmesi için destek ve teşvikler oluşturulmasının faydalı olacağına inanıyoruz.
Türkiye’nin çok güçlü bir üretim kapasitesine sahip olduğu gerçeğinden hareketle yüksek potansiyelinin doğru kullanılabilmesi için hem insan gücüne hem de özel sektör ve yeni pazarlara yönelik yeni kamusal planların yapılmasını çok değerli buluyoruz. Ayrıca uzun yıllardır kamu tarafından desteklenerek bugünkü gelişim seviyesine ulaşan KOBİ yapılanmalarının korunmasının yanı sıra, büyük işletmelerin Sanayi 4.0’a adaptasyonu konusunda planlanan çalışmalara KOBİ’lerin de eklenmesi gerektiği görüşündeyiz. Türkiye ekonomisinin itici gücü KOBİ’lerin, gelecekte daha da önem kazanacak küçük, verimli ve dinamik üretim merkezlerine dönüştürülmesi ve global dijital üretim zincirine bağlanmaları konusunda gerekli adımların atılmasının yoğun rekabet ortamında ülkemiz için olumlu sonuçlar yaratacağına inanıyoruz.
Yüksek üretim kabiliyeti olan Türkiye’nin robotlu otomasyon sektöründe de oldukça büyük bir potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz. Bu üretim kabiliyetin sürdürülebilir olması için rekabet edebilir olmak, rekabet edebilmek için de üretim kalitesini artırırken maliyetleri düşürmek gerekiyor. İnsanla birlikte çalışan robotlu sistemler tüm bu gereklilikleri bir arada sunabilecek ideal çözümlerden biri olarak nitelendirilebilir. Robotları kullandığımız işler genelde insanların bir zaman sonra yapmaktan sıkılabildikleri tekrarlayıcı veya insan eliyle sağlanamayacak hassasiyetlere ihtiyaç olan işler olarak karşımıza çıkıyor. Bu işlerde robotların rol alması, ilgili departmanlarda çalışanların üretim hattında farklı bir bölüme transfer edilerek yeni bir görev alabilmelerini sağlıyor. İşletmeler yetişmiş insan gücünü kaybetmek istemedikleri için birçok fabrikada bu tür uygulamaların yapıldığını görüyoruz. Ayrıca robotların sağladığı kapasite artışı ve hız sayesinde büyüyen işletmelerde farklı fırsatların da ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz.
Dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi olan güçlerin gelecek vizyonlarına baktığımızda; bilim ve teknolojiye hakim, yeni teknolojiler üretebilen ve bilinçli kullanabilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir yapıdan söz edebiliriz. Dolayısıyla yatırımların da ağırlıklı bir şekilde robotlar, makinalar ve tüm bu sistemler arasında kesintisiz haberleşme sağlayan açık ağlar üzerine olacağı görüşündeyiz.”
Kurumlarda, yapıların derin farklılıklar içeriyor gibi görünmesine rağmen aslında benzer süreçlerin yaşandığını belirten Tolga Bizel, şunları kaydetti: “Her kurum yapısı gereği kendi kuralları içinde hareket ediyor olsa da tüm kurumların ortak paydası olan insan kaynağından en verimli şekilde yararlanmaları gelecek için bir avantaj sağlayabilir. Dolayısıyla her kurumun kalifiye insan kaynağına karşılıklı olarak erişebiliyor olması, Sanayi 4.0 süreciyle birlikte yaşanacak dijital dönüşüm için oldukça gerekli diye düşünüyoruz. Bu noktada güncel gelişmelerin geçmişte olmadığı kadar esnek bir teknoloji içereceğini söyleyebiliriz. Üretim süreçlerindeki ağırlığı hızla değişen dijital teknolojinin yeniden geliştirilmesi için yeterli zaman olmadığından tam bir takım oyunu oynanması gerektiği görüşündeyiz. Bu çerçeveden baktığımızda, kurumlar arasında benzer çalışmaların kullanılarak zaman kazanılmasının ve hedeflerin ortak bir şekilde kurgulanması için acilen bir işbirliği geliştirilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.
CC-Link Partner Association, Sanayi 4.0 sürecinde kesintisiz haberleşmeyi sağlayan CC-Link açık otomasyon ağı teknolojilerinin desteklenmesini ve teknik olarak geliştirilmesini sağlamayı amaçlıyor. Bu doğrultuda CLPA’nın dünya genelinde 2 bin 300’den fazla üye şirketi bulunuyor. CLPA olarak bir ülkenin iktisadi ve sosyal kalkınma gerçekleştirebilmesi için en büyük gerekliliğin yatırım olduğu bilincindeyiz. Özellikle bazı büyük kamu yatırımları özel sektörü de destekliyor ve önünü açıyor. Kamu yatırımları arasında da en başta alt yapı yatırımlarının CC-Link için önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bu yatırımlar mevcut teknolojiyi daha da geliştirmek ve katma değerli projelere imza atmak konusunda bizleri teşvik ediyor. Bu yatırımlara örnek olarak İstanbul’un ulaşımda kritik önem taşıyan projesi Marmaray’ı verebiliriz. Marmaray’da; havalandırma, ışıklandırma, voltaj kontrol sistemleri gibi pek çok sistem CC-LINK ile kontrol ediliyor. İstasyonlar arasında bir fiber haberleşme protokolü kullanılıyor ve her server PLC’ler ve kontrol odalarıyla CC-Link sayesinde haberleşiyor. Dolayısıyla aslında CC-Link’in hepimizin hayatının içinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Geleceğin haberleşme üzerine kurulacağını düşündüğümüzde şimdi ve gelecekte Sanayi 4.0’ın ihtiyaçlarının desteklenmesi için CC-Link büyük önem taşıyor. Şu anda fiilen en büyük bant genişliğine sahip ve gigabit hızlarında çalışan tek açık endüstriyel ethernet protokolü olarak öne çıkan CC-Link sayesinde, büyük miktarda veri, bilinen endüstriyel haberleşme sistemlerinden 10 kat daha hızlı ve doğru bir şekilde yönetilebiliyor. Bu noktada, önceliği insan konforunu sağlamak olan kamu yatırımlarının hedeflerine ulaşmasında, CC-Link alt yapısıyla kurulan otomasyon çözümlerinin yüksek katma değer sağlayacağını söyleyebiliriz.”