Kurumsal çözümler ile dijital dönüşüm
Bilişim Zirvesi’nin ilk günü Kurumsal Dönüşüm Platformu işbirliği ile “Kurumsal Çözümler ile Dijital Dönüşüm” oturumu da gerçekleştirildi. Sunum ve panellerden oluşan oturumun açılış konuşmasını yapan Kurumsal Dönüşüm Platformu Koordinatörü M. Göker Sarp, Türkiye’de Dijital Dönüşüm ve Endüstri 4.0 başlıklı sunumunda şunları kaydetti:
“Kurumsal Dönüşüm Platformu olarak bu sene 12 bin kişiye ulaştık. Kurumsal çözümler pazarında geçtiğimiz dönemlerde hızlı gelişmeler oldu. Şirket satın almalara, birleşmelere şahit olduk. Bu satın almalar sonucunda aslında yapılmak istenen pazara bütünleşik veya daha çevrimsel hizmet sunabilmek. Hep karşımıza çıkan ise değişime direnç oldu. İnsanlar, bilişimle birlikte karşısına değişimin de çıktığını görünce önce bu değişimin farkına varıyorlar, sonra algılamaya çalışıyorlar. Bu değişimi pozitif olarak algılarlarsa her şey daha iyi oluyor. Negatif algılandığında ise direnç ortaya çıkıyor. Bu kırılımı negatif olarak algılamama elimizde diye düşünüyorum. Türkiye olarak satranç kültürümüz yok ama tavla kültürümüz var. Bunun nedeni ise stratejiden çok şansa değer vermemizden kaynaklanıyor. KOBİ düzeyindeki firmalarının en önemli silah olarak gördükleri konuları içeren bir araştırmaya baktığımızda en güçlü silah olarak yüzde 53 ile finans gücü görülüyor. Bunu yüzde 23 ile insan kaynağı ve yüzde 16 ile de marka değeri izliyor. En düşük oranda ise yüzde 8 ile teknolojik altyapı yer alıyor. Yazılım satın alınırken ise en çok fiyata dikkat ediliyor. Bunun ardından ise yaygınlık, destek ve güven geliyor.”
Daha sonra söz alan Dokuz Eylül Üniversitesi Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hilmi Yüksel ise sunumunda şu bilgileri verdi:
“Ege bölgesindeki işletmelerin Endüstri 4.0’a farkındalığı için bir çalışma yaptık. Şirketlerin yüzde 31’inin dijital dönüşümle ilgili bir planlarının olmadığını gördük. Yüzde 47’si planlama aşamasında. Endüstri 4.0’dan en büyük beklenti ise verimlilik artışı olarak ortaya çıktı.
Endüstri 4.0’ın uygulanmasında önemli engeller olarak işletme içindeki teknik beceri ve uzman eksikliği görülüyor. Endüstri 4.0 için herhangi bir kurumla iş birlikleri sorulduğunda yaklaşık 25 işletme bunun teknoloji sağlayıcılarla olacağını belirtmiştir. Endüstri 4.0 tamamıyla teknoloji ile ilgilidir ifadesine işletmeler büyük ölçüde katılıyor.”
Türkiye ERP Pazarı ve Geleceği
Kurumsal Dönüşüm Platformu oturumu kapsamında Türkiye ERP pazarı ve geleceği de bir panelde değerlendirildi. Gazeteci Fatih Sarı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak IAS Genel Müdürü Cüneyt Ömer Günaydın, Microsoft İş ve Üretkenlik Çözümleri Direktörü Ozan Öncel, CPM Genel Müdürü Serdar Öner ve Logo İcra Kurulu Üyesi Tolga Gören katıldı.
Bu yıl sektöre geri dönüş yaptığını ve bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten Serdar Öner, “Tahsilat problemleri gibi bir sürü konuyla yüz yüze kaldım. CPM açısından baktığımızda ekonomik problemle başlayan süreçte biraz zorlandık. Herkes önünü görmek istedi. Şartların nereye gideceğini kestiremedikleri için bütçesi olan da olmayan da durdu. Mevcut müşterilerimizle çok yeni proje yaptık. Onlarla beraber çalışırken bu dönemi biz gelirler açısından baktığımızda mevcut müşterilerimizle yaptığımız işlerle yaptık. Ar-Ge çalışmalarımızı hızlandırdık. Bilimsel metodolojiyle ya da bilimsel proje yaklaşımıyla iş yapmayı öğrendik. Gaza basacağımız dönem için gerekli altyapı çalışmalarımızı tamamladık” dedi.
2018 yılını değerlendirirken, çok olumlu bir tablo çizmeyen Cüneyt Ömer Günaydın ise şunları kaydetti:
“Çok olumlu bir tablo yok maalesef. Dolayısıyla biz de bu olumsuz tablodan etkilendik. Bizim de en iyi yaptığımız yatırım şu oldu. Önümüzdeki yıllarda olası olumlu ya da olumsuz tablolara nasıl entegre oluruz konusunda çalışmalar yaptık.Bu konudaki planlarımızı hazırladık. Bunun sağladığı bir güveni de kazandık. Geçmiş yıllara göre daha az yeni proje kazandık ama ciro olarak yüzde 30-35 seviyesinde bir artışımız var. Satış rakamlarındaki bu artışın nedenleri, yaptığımız yılbaşındaki lisanslama modeli. Aynı zamanda yine sektörün çok önemsediği sektörel çözümler yıllardır üzerinde yatırım yaptığımız ve meyvelerini aslında bu yıl almaya başladığımız alanlar oldu.”
Aynı gemide oldukları için rakipleri ile benzer durumları yaşadıklarını belirten Tolga Gören de şu açıklamalarda bulundu:
“Logo 34 yıllık bir firma. Bu sene çok zor geçti. Özellikle dövize bağlı dalgalanma herkesi uğraştırdı. Biz uzun zamandır TL üzerinden fiyatlama yaptığımız için ilk 9 ayda satış gelirlerimizi önceki yıla göre yüzde 25 artışla kapatmış durumundayız. Bunun yanında ilk 9 ayda 3 bin yeni müşterimiz Logo ailesine katılım gösterdi. Kamu kurumlarından artan ilgiyle karşılaştık. Aynı zamanda 2016 yılında satın aldığımız Romanya merkezli şirketimizin de gelirlerinde ciddi bir oranda artış oldu. Orada da yatırımlara devam ediyoruz. Hindistan pazarına girdik. Tabi ki mevcuttaki Endüstri 4.0 ile beraber gelen değişim bizleri de etkiliyor. Çok uzun zamandır Ar-Ge’ye yatırım yaptık. Bu çalışmaların da meyvelerini topluyoruz. Önümüzdeki dönem daha çok faydasını göreceğimizi düşünüyorum. Bu kriz dönemleri aynı zamanda fırsatların doğduğu zamanlardır. Biz de her türlü yeniliği sistemlerimize katmaya devam ediyoruz. Günümüzde teknoloji konusundaki farkındalık her geçen gün artıyor. Ama bu farkındalığın yeterli olmadığını düşünüyoruz. Her geçen gün yeni iş modelleri hayatımıza giriyor. Dolayısıyla işletmelerin geleneksel üretim ve tedarik süreçleri ile hayatta kalmaları çok mümkün görülmüyor. Logo’nun önümüzdeki dönem için iki tane önemli altyapı projesi var. Bunlardan birincisi Logo kendi platformunu geliştiriyor. İş yapış şekillerini birtakım servisler haline getireceğiz. Bunun önümüzdeki dönem için işletmelere kolay erişim sağlayacağını düşünüyoruz. Diğer projemiz de makine öğrenmesi üzerine. Burada da ERP’nin içindeki karar mekanizmalarına nasıl yerleştireceğimize yönelik çalışma yapıyoruz. Aynı zamanda yakın dönemde özellikle yatay entegrasyon konusunda alt başlığında işletmelere daha fazla esneklik ve kabiliyet kazandıracağını düşünüyoruz.”
Belirsizlik dönemlerinde şirketlerin maliyetlerini kontrol altına almalarının önlerini açacağını belirten Ozan Öncel de şu bilgileri verdi:
“Benim Türkiye pazarı ile ilgili söyleyeceğim ekonomiden ziyade özellikle bulut tabanlı teknolojilerin gelişimi konusuna değinmek istiyorum. Yerel yazılımları destekleme, güvenlik gibi konuların yarattığı kafa karışıklığı dolayısıyla bu konu dünyada gelişirken biz de aynı oranda gelişme olmuyor. Yurtdışındaki şirketler çok hızlı ilerken bizim muhafazakâr kalıyor olmamız bizi gerçekten geri bıraktığını görüyoruz. Yerel yazılımı destekliyor olmak çeşitli alternatiflerin önünü kesmekle olmuyor. Türkiye’ye yatırım çekme konusunda, gündeme dahi girebilmek konusunda çok büyük zorluk çekiyoruz. Microsoft olarak çok ciddi dönüşüme girdik. Bütün ürünlerimizi iş yapışımızı değiştirdik. 365 platformuyla bir deneyim sunmaya çalışıyoruz. Burada iş uygulamalarının en temelinde yapay zekâ var. Ar-Ge bütçemiz 11 milyar doların üstünde. Buna ek olarak 5 milyar dolar daha yapay zekâya yatırım yapıyor olacağız.”
Yazılım Varlık Yönetimi
Kurumsal Dönüşüm Platformu’nun organize ettiği birinci panelin ardından düzenlenen “Yazılım Varlık Yönetimi” oturumuna ise Penta Teknoloji İş Geliştirme Sorumlusu Efe Yavuzer LC Waikiki BT Donanım ve Lisans Uzmanı Safter Yalçın Atay konuşmacı olarak katıldılar. Yazılım varlık yönetiminin birçok yerde Excel dosyaları üzerinden takip edildiğini belirten Safter Yalçın Atay, artan döviz kurları, çoğalan yazılımlar ve yazılım teknolojilerinin değişmesinden dolayı artık bunun bir yönetiminin yapılması gerektiğine karar verdiklerini kaydetti. Efe Yavuzer’in, bu karar sonrası nasıl bir arayış içine girdiniz şeklindeki soruyu ise Atay, süreci şöyle anlattı:
“İhtiyaçlarımızı belirlemek amacıyla bir araştırma yaptık. Belli kriterler oluşturduk, firmalarla görüştük, Yaklaşık 4-5 ay sürdü. Farklı departmanlarda çalışan yaklaşık 100 taneye yakın kullanıcı üzerinde çalışmalar yaptık. Seçmiş olduğumuz firma ise bize altyapının olarak nasıl olması gerektiği konusundaki taleplerini belirttiler. İki gün içinde de kurulumu gerçekleştirdik. Kullanım kolaylığı da çok önemliydi. Desteğin nasıl verilmesi gerektiğini çok iyi bildiğim için karşımdaki firmadan da bunu bekledim. Ve firmadan da bunu gördük. Devamlı taleplerimiz oldu, isteklerimizi karşıladılar. Hala da ben ne zaman bir şey istesem en kısa sürede dönüş yapıyorlar.”
e-Dönüşüm Uygulamaları ve Geleceği
Son dönemin önemli gündem maddeleri arasında yer alan e-dönüşüm uygulamaları da zirve kapsamında konuşuldu. M. Göker Sarp’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma konuşmacı olarak eLogo Genel Müdürü Başak Kural, Uyumsoft, Genel Müdürü Hüseyin Şahin, Foriba CEO’su Koray Gültekin Bahar ve EDM İcra Kurulu Başkanı Özcan Ermiş katıldılar.
Elektronik faturayla arşiv faturanın yükümlülüğünün beraberli olmasının gerekliliğinin altını çizen Özcan Ermiş, şunları kaydetti:
“Benim hayatımın yüzde 80’i sahada geçiyor. Elektronik fatura bir eziyetti başlangıçta. E-arşiv faturaya geçince rahatlama oldu. E-fatura e-arşiv fatura beraber olmalı. Elektronik imza tarafında bence acele ediliyor. Onun da tek başına çıkması doğru değil. Serbest meslek makbuzunun bir an önce geçmesi lazım. Biz bunların bir an önce geçmesini istiyoruz. Avrupa pazarlarına baktığımızda, kuzey Avrupa buna çalışmış. Bir tane kâğıt gitti mi canı acıyor. Orada mükemmel duruma gelmiş. Ama güney Avrupa’ya bakıyorum, İtalya’ya bakıyorum bizim kadar büyük boyutta değiller. Bizim hem kamu hem de özel tarafta çok iyi ekiplerimiz var. Avrupa’da şunu yapmışlar. Kamu faturalarını elektronik ortama geçirmişler. Bizim de bunu yapmamız lazım. Hiç de korkulacak bir şey değil. Kamuda elektronik faturaya geçme gönüllülük esasına dayalı. Alanlar memnun gönderenler memnun. Kamunun önderlik yapması lazım. Biz İtalyan KOBİ’lerde ciddi anlamda işler yaptık. 500’ü aşan müşterimiz oldu. Çok büyük pazar. Türk firmaları olarak hepimiz Avrupa’ya gittiğimiz zaman iş yapabiliyoruz. Avrupa, Türkler için yazılım sektöründe, entegratörlük alanında iyi bir pazar.”
eDönüşüm pazarının tam anlamıyla hareket görmesi için dünyada olduğu üzere Türkiye’de de regülasyonun büyümesi gerektiğini belirten Başak Kural, şunları kaydetti:
“Bilindiği gibi 10 milyon TL üzeri ciro yapan firmaların elektronik fatura kesme zorunluluğu var. Bunun getirdiği bir avantaj da oldu. Bir sürü müşteriye hizmet veriyoruz. Konuya da biraz insan ve müşteri merkezli yaklaşıyoruz. Konuya sırf entegratörlük diye bakmıyoruz. Ülke için çok değerli ama buradan başlayan bir seri var. Kestiğiniz faturayı karşı tarafa göndermek, tahsilatı arttırmak, o tahsilatla ilgili mutabakatı yapmak. Dolayısıyla aslında dijital dönüşüm biraz sadece bir şeyleri elektronik ortama taşımanın ötesinde bunları anlamanın üzerinden geçiyor. Müşteriyi merkeze alıp farklı sektörlerde entegratörlük çerçevesinde başka neler yaratabiliriz diye baktık. Dolayısıyla pazardaki büyümenin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdik. Yurt dışında da operasyonlarımız var bizim. Bunların üzerinden bu hizmeti vermeye çalışıyoruz. Yasal dönüşüm süreçlerinde bütün hizmetleri barındırıyoruz. Yurt dışına açılmak adına hepimiz adına önemli fırsat.”
“Bu sene yaklaşık 10 bin civarında şirket e-fatura kullanmaya başladı. 70 bin e-fatura kullanan şirket var. 72-75 bin civarında e-defter kullanan şirket var. Bu seneki regülasyon beklentimiz 2019’un Temmuz ayına ertelenmiş oldu. 2020 başına kadar Türkiye’deki pazarın adetsel olarak 4 katına çıkacağını bekliyoruz” diyen Koray Bahar yurtdışı açılımları konusunda ise şu bilgileri verdi:
“Türkiye’de Maliye Bakanlığı, sektörümüzü oldukça eğitti. Türk şirketleri olarak buradan çıkıp İtalya’ya gittiğimizde, İtalya’daki Amerikan şirketinden çok daha iyi bu işi bildiğimizi gördük. Türkiye’deki mühendislerimiz gerçekten çok iyi. O yüzden de Türkiye’de üretip Avrupa’ya satmak hayal değil. Önceleri ‘Satsak satsak Ortadoğu’ya satarız’ diyorduk ama gördük ki ürünümüz o kadar iyi ki Avrupa’da iş yapmamak için hiçbir sebep yokmuş. Bu sene Avrupa’da bir adım attık. Ciromuzun yüzde 25’ini Avrupa’dan elde ediyoruz. Önümüzdeki sene ise bu oranı yüzde 40 seviyelerine çıkarmayı hedefliyoruz.”
eDönüşümde kritik sürecin bulut ile başladığını belirten Hüseyin Şahin de pazardaki gelişmeler hakkında şu yorumlarda bulundu:
“Bulut, esasen e-dönüşüm süreçlerinde dijital dönüşümün en temel sürükleyicisi. Yüksek derecede bir kâğıt ve zaman tasarrufu sağlıyor. Maliye Bakanlığı’nın kendi içinde aldığı karar var. Daha doğrusu tüm bakanlıkların benzer çalışmaları var. Bunu hızlandıran bulut oldu. Şimdi bulutta her geçen gün biz de rakiplerimiz de bir şeyler yapma yarışındayız. Eskiden biz uygulamalarla işletmenin içindeki süreçleri kısaltmaya çalışıyorduk. Bulut ile işletmenin dışındaki süreçler kısaltılmaya çalışılıyor. Onlarca bulut servisini biz de arkadaşlarımız gibi bu yıl servise sunduk. En önemlisi bu servislerin geleceği açısından kendi bulut altyapılarımızı oluşturduk ve ciddi bir yatırım yaptık. O tarafta ciddi bir deneyimimiz oluştu. Gelecek yıllarda eko sistemimizle yani eskiden rekabet ettiğimiz şimdi ise ortak iş birliği yaptığımız bu yapıyı kullanacağımızı düşünüyorum.”
ETK ve KVKK Uyumlu Elektronik İzin Toplama
Panelin ardından söz alan ve kişisel verileri koruma kanunu kapsamında bir konuşma gerçekleştiren Figensoft CEO’su İsmail Bayraktar, “Bizim dünyamız mesaj dünyası. 15 yıldır bu işin içindeyiz. Türkiye’deki en eski toplu SMS firmasıyız. Türkiye dışında Azerbaycan, Gürcistan ve Kırgızıstan’da şubemiz var. Tüm dünyanın SMS’lerini göndermekteyiz. Türkiye’de hayatımıza yeni giren kanunlar çerçevesinde kurumlara daha çok SMS attırmak yerine hukuka uygun mesaj attırmaya çalışıyoruz” dedi.
Endüstri 4.0 ve Akıllı Şirketlerin Yol Haritası
Kurumsal Dönüşüm Platformu’nun organize ettiği bu oturumun son paneli ise Endüstri 4.0 ve Akıllı Şirketlerin Yol Haritası oldu. Milenyum Danışmanlık, Yalın Üretim Danışmanı Kenan Berkdemir’in yönettiği panele konuşmacı olarak
Ali Aytekin – Antodis Genel Müdürü Ali Aytekin, Projesis Genel Müdürü Hasan Kemahlı ve İletişim Yazılım Genel Müdürü Tuncer Hatunoğlu katıldılar.
Panelde ilk sözü alan Aytekin, şunları kaydetti:
“Biz farklı alanlarda IoT tarafında dijital dönüşümün en önemli bacaklarından bir tanesini yapıyoruz. Farklı cihazlardan gelen verileri dijitalleştiriyoruz. Sonrasında bu verileri, kendi geliştirdiğimiz yerli ve yazılımlarımız ile büyük veriye işliyoruz ve farklı platformlarda saklıyoruz. Bu veriler ERP sisteminden de geçiyor ve dolayısıyla sistemi uçtan uca birleştirmiş oluyoruz. Otonom araç üreticileriyle, bulut üreticileriyle beraber projeler geliştirmeler yapıyoruz. Aynı zamanda makina üreticileriyle beraber projeler, bunları beraber geliştiriyoruz.
Bursa merkezli bir firma olduklarını belirten Tuncer Hatuoğlu da şunları kaydetti:
“Bilgisayar sektörünün Türkiye içindeki gelişimi içinde sistem entegratörlüğü yaptık, yazılımlar geliştirdik. Yıllar sonra yaptığımız çalışmalarda aynı şeyi yapmaya başladığımızı fark ettik ve 2007 yılında bizim farklı bir yazılıma ihtiyacımız olduğunu hissettik. Buna da fabrika üretim sistemi dedik. Yazılımlarını yapmaya başladık. Eski müşterilerimizden bir iki tanesinde uygulamaya geçerken literatürü araştırdığımızda yaptığımız şeyin MES olduğunu fark ettik. Yaptığımız işler hep benzerdi aslında. Ta ki Almanlar Endüstri 4.0 diye bir programı ortaya çıkarana kadar. Biz yıllardır ne yaptığımızı anlatamadık ama Almanlar sayesinde biz de sahadaki müşterilerimize bunu anlatabilir olduk. Endüstri 4.0’ın temelini verimlilik projesi olarak görüyorum. Verimliliği arttırmak için projedir. Verimliliği konuşuyorsak önce verimliliği ölçebilmek gerekir. Yaptığım bir düzenleme benim verimliliğimi nereye getirir gibi soruların cevabı, fabrika içindeki MES sistemini kurmaktan geçiyor”
Türkiye’de verimlilik oranlarının yükseltilmesi amacıyla çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Hasan Kemahlı ise şunları kaydetti:
“2005 yılında kurulduk ve MES üretiyoruz. Biz bu işe başlarken verimliliği artırmak üzerine yola çıktık. Çünkü dünya çapında üreticiyim diyebilmek için verimlilik seviyesinin yüzde 85’in üzerinde olması gerekiyor. Biz de bu rakam yüzde 55’ler seviyesinde. Bizim aslında üç bilim dalına dayanıyor yaptığımız iş. Elektronik, endüstri ve yazılım mühendisliği. Artık şirketimizde bizleri fersah fersah aşmış arkadaşlarımız var. Eğer bu oranı hep birlikte yüzde 85’lere çıkartabilirsek, ülkemizde yıllık 6 milyar avro kazandırmış oluruz ama bu sadece bizlerin de yapabileceği bir şey değil. Türkiye’de 10 bin firmanın böyle sistem kullanması lazım. Pazarın yüzde 95’i böyle ürün kullanmıyor.”