Kurumsal dönüşüm sürdürülebilir olmalı
İş dünyasının önemli sorunlarından birisi işletmelerin kalıcı, sürdürülebilir ve büyüyebilir olmalarıdır. Bu kavramları uygulayabilmek için de kurumların ciddi bir dönüşüm sürecinden geçmeleri gerekiyor. Türkiye’nin dünya ekonomisi ile entegrasyonunun 2000’li yılların başına kadar sınırlı kalması, henüz endüstri topluluğu yolculuğumuzun başlarında olmamız, Türkiye’deki mevcut dış kaynaklı sermayenin azlığı, şirketlerin finansal kaynaklarının sınırlı olması, Türkiye’de Kurumsal dönüşümü geciktiren belli başlı nedenler olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’de birçok kurum ve kuruluş, teknolojideki gelişmelere ayak uydurarak önemli bir dönüşüm süreci yaşıyor. Ülkemizdeki küçük ve orta boyuttaki birçok işletme alanlarında çok başarılı olmalarına rağmen kurumsallaşma sürecinde zorlanabiliyorlar. Bunun yanında büyük ölçekli şirketler de satın alma ve birleşme gibi nedenlerle dönüşüm süreçlerine girebiliyorlar.
Artık tüm şirketler verimlilik sağlamak, daha hızlı kararlar alabilmek ve rekabeti artırarak analitik boyuta taşımak istiyorlar. Bunun temel sebebi ise bu şekilde karlılıklarını ve verimliliklerini kolay biçimde denetleyebilmelerinden kaynaklanıyor. Bu noktada özellikle rekabetin yoğun olduğu telekomünikasyon, finans (bankacılık, sigortacılık) ve perakende sektörleri başta olmak üzere verinin çok hassas ve hacim olarak büyük olduğu firmalarda da kurumsal çözümlerin yoğun kullanımı kaçınılmaz oluyor. Bu çözümlerin entegrasyonuyla birlikte iş süreçleri tekrardan şekilleniyor ve şirketler dijital dönüşümlerinde çok daha hızlı yol kat ediyorlar.
Şirketlerin teknolojiye giriş noktasını kurumsal kaynak planlama (ERP) yazılımları oluşturuyor. ERP sistemleri her geçen gün yeni modüller ile genişliyorlar. 2000’li yıllara doğru başlayan ERP sistemlerine geçiş süreci artık büyük kurumların bu yatırımlarını tamamlamaları ve güncelleme süreçleri ile devam ediyor. Kurumsal dönüşüm sürecindeki şirketlerde genelde Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP) veya benzeri kurumsal çözümlerle birlikte yeni rotalar çiziliyor. Bu dönüşüm sürecindeki önemli aktörlerin başında ise orta yönetim kademesi geliyor. Eğer bu katmanda dönüşümü destekleyici bir yaklaşım gelişmezse, kurumsal dönüşüm süreçleri yavaşlıyor. Dönüşümün sürekliliği için yönetimlerin kendi içindeki tutarlılığı büyük önem taşıyor.
İş süreçlerini teknolojiyle şekillendirmek başarı getiriyor
Son yıllarda birçok şirket kendi bünyelerinde iş süreçleri departmanları oluşturmaya başladı. Bu departmanlar iş süreçlerinin tanımlanarak ihtiyaçların belirlenmesi konusunda çalışıyorlar. Bu sayede danışmanlar ve şirketler arasında önemli bir ara katman oluşturuyorlar. Sürece hakim ve teknolojiyi bilen bu ara katman sayesinde iş alanındaki bilgi seviyesi artmakla birlikte yapılan yatırımdan daha kısa vadede sonuç alınması mümkün oluyor. Danışmanlar ise temel iş süreçleri modellerinden başlayarak, zaman içinde şirketin politikası ve iş yapış şekline göre iş süreçlerinin gelişmesi sağlıyorlar.
Kurumsallaşmanın temel amacı uzun vadede sürdürülebilir bir verim elde etmek. Şirket geliştikçe organizasyon yapısı, mevcut kaynakları ve buna bağlı olarak iş süreçleri de değişiyor. İş süreçlerini teknolojiyle şekillendiren şirketler, kişilerle yürütülen iş süreçlerini akıllı sistemlerle yer değiştirerek getirerek uzun vadede verim ve sürdürülebilirlik sağlıyorlar. Şirket içindeki bütün değişiklikler bu akıllı sistemlere kolayca adapte edilebiliyor. Bu da iş sürekliliği sağlıyor.
Bulut bilişim iş süreçlerini farklı bir boyuta taşıyor
Günümüz iş dünyasında rekabetin artan önemiyle birlikte şirketlerin başarı için dinamik bir yapıya ve ekibe sahip olması gerekiyor. Bu dinamik yapıyı oluşturabilmek için kurumların önünde birçok teknolojik seçenek yer alıyor. Etkili bir kurumsal kaynak planlaması sürecinden sonra bulut özellikle bilişim ve mobil teknolojilere yoğunlaşan şirketlerin yapıları daha da dinamik bir noktaya doğru eviriliyor. Bulut bilişim sayesinde esneklik kazanan ve hafifleyen iş süreçleri mobil cihazların da katkısıyla her noktadan 7/24 ulaşılabilir hale geliyor. Kesintisiz hizmetin kapılarını açan bu teknolojiler sayesinde hem iş süreçleri hızlanıyor hem de kurumun sahip olduğu kaynakların kullanımı en verimli şekilde düzenlenebiliyor. Özellikle bulut teknolojisi ve sanallaştırma uygulamalarıyla birlikte, sunucuların ve depolama cihazlarının paylaşımı mümkün oluyor. Bu sayede tüm BT katmanları tam verimlilikle kullanılabiliyor. Var olan sanal makine üzerindeki veriler kolaylıkla farklı bir makine üzerine transfer edilebiliyor.