Madrid, nehrini hatırladı
Aslında bir nehri vardı Madrid’in, ama şehir merkezinde değildi. Madrid bu bakımdan tuhaf bir Avrupa şehriydi. Nehri, içinden değil, kenarından geçiyordu. Oysa Avrupa şehri dedin mi, hele Madrid gibi çok zarif ve gösterişli bir şehirde, ortasından şar şar nehir akmalıydı. Üzerinde müthiş köprüler olmalıydı.
Madrid’in kenarındaki nehrin de üzeri yer yer –tam bizim usul- bir güzel kapatılmış, viyadükler, otoyollar falan. Nehrin adı da Türkçeymiş gibi: Manzanares. Sanki “manzara” diyeceklermiş de olmamış gibi.
Şimdi bakın, elin oğlu, umursamadığı nehri nasıl yeniden ortaya çıkarttı: Bol şeritli otoyolu ve viyadükleri nehrin altına aldılar tünelle. Üstte kocaman bir alanı park yaptılar. Nehir ortaya çıktı.
Fatura? 400 milyon avro. 33 bin ağaç dikildi. 470 bin bitki ve maki dikildi. 17 oyun sahası yapıldı. Bunların bazısı bizdeki türden yere sabitlenmiş egzersiz aletleriyle donatıldı. Çocuklara parklar. Koşma ve bisiklet parkurları. 30 metre yüksekliğinde tırmanma duvarı. Çocuklar için halattan tırmanma duvarı. 100 metrelik bir varagele. Bu arada, eski mezbaha binası, sanat ve kültür merkezine dönüştü.
Bu kadar yatırım yapılınca nehre, adı da sınıf atladı: Madrid Rio.
Bölge, turistlerin radarından uzakta, alakasız ve ruhsuz bir yerken, şimdi renklendi. Eskiden, yollarla bölünen küçük parklar, aniden kocaman bir parkın parçaları oldular. Hemen koşu güzergahı yapıldı bir tane: 10 kilometre.
Şehrin güney batısındaki büyük Atocha tren istasyonunun ilersinden başlıyor. Kraliyet Sarayı’nın arkasındaki büyük parkın oralarda bitiyor.
Yenilikçilik işte… Nehir yapmadılar. Unutulan nehri yeniden tanımladılar, konumladılar.