Mainframe dedikleri…
Son haftalarda iki büyük bankamızın işlemlerinde sorun olması nedeniyle birden “Mainframe Bilgisayar” ismini duyar olduk. Eminim birçok kişi ilk defa duydukları bu kavram için çok demode sistem diye düşünmüş olabilirler, gerçek pek öyle değil.
İlk bilgisayarlar mainframe şeklinde tasarlanıyordu. Neydi bu? Güçlü işlemci ve buna bağlanan çevre birimleri. Tüm işlemler merkezde yapılıyor, çevre birimleri ile sadece bilgi girişi ve çıkışı sağlanabiliyordu. Ben öğrettiklerime anlatırken bu yapıyı bir halı fabrikasına benzetiyordum. Halı tezgahlarının olduğu üretim bölümü CPU, satılmaya hazır ürünlerin sevkiyat öncesi saklandıkları yer memory, depolar hard disk, fabrikaya giriş çıkış bölümleri ise RS-232, SNA, TCP/IP filan. Bir mainframe yapısını anlatmak bu makalenin konusu değil, bu konuda internette çokça bilgi bulabilmek mümkün, bu içeriklerin çoğunun yakın zamanda oluşturulmuş olması da son olaylar nedeniyle olsa gerek.
70’lerin ortasına kadar mainframe tek seçenekti. Mainframe bilgisayarların maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle midi bilgisayarlar ve sonrasında mini bilgisayar sistemleri ortaya çıktı. Aslında yapı aynıydı, sadece gelişen teknoloji ile kapladıkları alan küçülüyor, büyük maliyetlerle mainframe sistemler yerine daha ucuza ihtiyacı karşılayacak sistemler alınabiliyordu. Elbette yazılım dilleri de gelişmiş, mainframe bilgisayarların sıkıştığı Cobol, Fortran gibi yazı dillerinden çıkılmış oluyordu. Elbette paralelde mainframe sistemler de gelişmeye devam etti, bunlardan biri olan Tandem Mainframe sistemi 1990 yılında kurmuştum. İşletim sistemi o dönem çok popüler olan Unix değildi belki ama sistem her şeyden en az iki adet içerdiğinde hiç durmayacak yani kesintisiz çalışacak bir yapısı vardı. Zaten mainframe bilgisayarlar durmaması için ve pek de öyle açılıp kapanmaması için tasarlanır ama Tandem’ler bu konuda çok ilerideydi. Bir disk bozulsa diğeri devreye girer, fanın biri arızalansa diğeri açılır veya daha hızlanırdı gibi. Güç kaynağı dahil, diskler, cpu, memory her şey en az iki adetti. Bir güzellikte hepsi çalıştığında da load balancing mevcuttu. Özetle, mainframe bilgisayarlar korkunç ileri teknoloji barındırır, çok sağlamdır. Mainframe bilgisayarlar açık kaynak kodları ile de çalışabilir, yenileri sanırım bu özellikte. IBM ve HPE mainframe sistemler üretmeye devam ediyor bildiğim kadarıyla. Dediğim gibi konumuz mainframe değil, benim uzmanlık konum artık hiç değil. Çok da yanlış bilgi verme riskine girmek istemem.
Mini bilgisayarlar da kesmedi, sonrasında malum kişisel bilgisayarlar çıktı. Her evde, her masada PC görür olduk. Ben kafa karışıklığı diyeceğim, sizler teknoloji gereksinimi diye adlandırın. Bu merkezi yapı, dağınık yapı meselesi hiç netleşmedi. Kişisel bilgisayarlar çıktı, akabinde dummy terminaller ile sunucuya bağlantı yaparak maliyet tasarrufuna gidildi. Yani yük sunucuya, merkeze verildi. Sonra olmadı Workstation isminde çok daha güçlü bilgisayarlar ile yine ağırlık bu defa çevre birimlerine verildi. Karşımızda şimdi bulut var, bulutu sadece depolama olarak düşünmeyelim, birçok SaaS, Paas ve türevleri var. İşlemleri bulutta yapmaya çalışıyoruz. Hooop yine merkeze döndük.
Gelecekte Quantum bilgisayarlardan bahsediliyor, birçok marka ilk ürünlerini çıkardı bile, al sana merkezi sistemin kralı.
Gelelim yeni bir gelişmeye; Kişisel bilgisayar destekçisi, belki de PC’lerin çoğalmasına olanak sağlayan Microsoft ne yaptı dersiniz? Daha önce ismi Citrix ve VMware gibi markalarla duyulan ama henüz çok popüler hale gelmemiş desktop client işine el attı. Artık kullanıcılar donanımları ne olursa olsun, buna basit tablet ve hatta cep telefonu dahil, sahip olduğu cihazlarla Microsoft Azure bulutuna bağlanacak, orada elinin altında Microsoft 365 ürünleri dahil her şeyi hazır bulacaklar. Yedekleme derdi yok, güvenlik derdi yok, donanım derdi hiç yok. Yeni PC almaya, memory arttırmaya, disk depolama alanına da ihtiyaç yok. İstediğin yerden bağlan işini gör, arkanı dön ve çık. Bu özelliklerin çoğunu sağlamaya çalışan diğer markalar Microsoft’un bu DaaS yani “Desktop as a Service” atağına karşı rahatsız olmuş olmaları da muhtemel.
Dediğim gibi, yük merkezde mi olsun, çevre birimlerde mi olsun karmaşası hala devam ediyor. Şimdilik pusula merkezi sistemleri gösteriyor. Bu duruma PC üreticileri, memory ve disk gibi çevre birim üreticileri nasıl tavır alacak bilemiyorum ama Microsoft bu servisi başarıyla verirse dünya çapında donanım satışlarının düşeceği kesin.
Konuyu bizim bilişim bayilerine seslenerek kapatalım. 2000 yılında itibaren yıllarca neredeyse hepsini gezdim, bugünleri işaret ettim. Yazılım ve çözüm konularına odaklanın dedim. güvenlik ürünleri satın dedim. Dinlemeyenlerin çoğu kapandı, uygulayanlar zinciri kırdı, kendini aştı, bir kısmı hala donanım satışında al/sat işinde inat ediyor ama tutunuyor, bu durumda işleri daha da zorlaşacak. Hatta orta vadede klasik dağıtıcılar da olmayacak ara toptancılar da. Bunu da buraya not alalım, “demiştim” demek her zaman keyiflidir.
Yazdım…