Mantarlar yesin beni
Bazı dinlerde ölüler yakılır. Kimi, sanayi tipi fırınlarda (krematoryum), kimi açık havada (Hindistan). Ölüsünü yakmayan, gömen kültürler de var. Gömmeyen, ortalıkta (bir dağ başında örneğin) bırakanlar da var.
Güney Kore kökenli Amerikalı Jae Rhim Lee ve Mike Ma adlı iki tasarımcı, ölülerin daha kolay “gübre” haline dönüşmesi için mantardan ürettikleri bir ölü giysisi tasarladılar. Ölüye bu giysi giydiriliyor ve mantarlar 7/24 işe koyuluyor.
Böyle bir giysi planlamada ikinci bir neden daha var: Vücudumuzdaki zararlı kimyasallar, ölümle birlikte toprağa karışıyor. Çevre kirliliği durumu. Mantarlar, bu zararlılarla mücadelede baş oyuncu.
Bu yenilikçi girişimdeki büyük sorun şu: Giysiyi, henüz hayatta olan, ama öldüğünde giydirilecek kişiye satmak. Yani, kanlı canlı birine kefen satmak gibi. İslam kültüründe bu, sanki daha kolay ama Hristiyan kültürüne gayet yabancı.
İşte bu “sorunu” sempatik hale getirmek için Jae Hanım, bir TED Konferansı verdi. Üzerinde bu giysiyle…
Batı’da böyle Zihni Sinir Tabut Proceleri bir kaç yıl arayla çıkıveriyor. Müslüman kefeninin daha fennisi bunlar. Ama daha da fennisini önerenler var. Örneğin İsveç’li Promessa şirketi: Cenaze, tabuta konulur. Tabut, sıvı nitrojen dolu bir hazneye indirilir. Eksi 196 dereceye soğutulur. Cenaze kırılgan hale gelir. Tabut, yaylı bir sistemle vibrasyonla sarsılır. Cenaze, kırılarak un ufak hale gelir. Civa ve benzeri tehlikeli metaller güçlü mıknatıslarla ayrıştırılır. Geriye 25-30 kilo ağırlığında bir un kalır. Bu toz, mısır ve patates unundan yapılma bir kutuya aktarılır. Kutu gömülür. Cenaze ve kutu tamamen organik olduğu için 6-12 ayda toprağa karışır.