Markalaşmada rota Turquality ile çiziliyor
Turquality, Türk markalarının küresel pazarda güçlenmesini ve uluslararası alanda bilinirlik kazanmasını hedefleyen bir program. 2004 yılından bu yana 350’ye yakın Türk şirketinin 400’e yakın markasına destek veren programda 59 marka hizmet ihracatı, 27 marka ise E-Turquality kapsamında yer alıyor. 150’den fazla ülkeyi firmaların ihracat radarına eklemesindeki başarısıyla da ön plana çıkıyor. 2011 yılından bu yana Turquality kapsamında araştırmalar yapan AGS Global Araştırma kurucusu ve CEO’su Ahmet Güler’e göre küresel ticaretin çoklu risklerden oluşan yeni ortamı birçok krize gebe olmasının yanı sıra, krizlere karşı çevik Türk markalarına önemli fırsatlar sunuyor.
“Önce pandemi, ardından Ukrayna-Rusya savaşı gibi küresel gelişmeler, tedarik zincirlerini yeniden şekillendiriyor. Bu durum, Türk üreticiler için yeni pazarlara giriş imkanı yaratıyor. Türkiye’nin coğrafi konumu ve üretim kapasitesi, birçok sektörde küresel bir oyuncu olma potansiyeli sunuyor” diyen Güler, “Turquality kapsamındaki firmalar 2023 yılında Türkiye’nin toplam ihracatının %12,75’ini gerçekleştirerek muazzam bir başarıya imza attılar. Markaların süper ligi niteliğindeki Turquality sadece her geçen yıl büyüyen destekleriyle aynı zamanda bir süper teşvik program. 2023 yılında önceki yıla göre teşviklerin %82 oranında artması da bunu gösteriyor.
Ancak Turquality sadece bir teşvik program değil, aynı zamanda program kapsamında, markalara mentorluk, eğitim, danışmanlık gibi birçok alanda hizmet sunması itibariyle kurumsallaşma yolculuğunda firma çalışanları açısından eşsiz bir doktora ya da MBA programı olarak nitelenebilir. Yine Turquality sayesinde dijital ve yeşil dönüşüme yönelik yatırımlar da doğru bir yol haritası ile ele alınacaktır” dedi.
Katma değer ön planda
Çeşitli aralıklarla Turquality kapsamında hizmet vedikleri firmaların performansını ölçtüklerini belirten Ahmet Güler, Türkiye’nin ihracatının kilogram başına 1 dolar seviyesinde olduğunu ancak Turquality markalarında bu sayının 5-6 dolar seviyesine ulaştığına işaret etti. Güler, “Turquality markalaşma sayesinde firmalara katma değerli mal ve hizmet üretiminin kapısını sonuna dek açıyor. Hizmet verdiğimiz bazı markalarda 7-8 dolarlardan 30-40 dolarlara kadar çıkan katma değer ekonomileri oluştu. Yurtdışında showroom açan ya da prestjli tasarımcılarla çalışan markalarımız kilogram başına değerde müthiş bir kaldıraç etkisiyle karşılaşıyor. Bütün bunlar Turquality etkisi” darken, “Nitekim, belirli aralıklarla yaptığımız çalışmalarda görüyoruz ki, Turquality programına dahil olan firmaların ihracatı, programa dahil olmayan firmalara göre ortalama %50 daha fazla artıyor. Turquality programına dahil olan firmaların %80’i, programdan memnun olduklarını ve programın ihracatlarını artırdığını ifade ediyor. Turquality programı kapsamında desteklenen firmaların, 5 yıl içinde yurt dışı marka bilinirliğini ortalama %30 oranında artırdığı gözlemleniyor” dedi. Güler, Türkiye’nin kg başına 1 değil, 2 dolar ihracat değerine ulaşması durumunda 2023 hedeflerini gerçekleştirebileceğine ancak 2023’te hedeflenenin yarısı kadar ihracat yapıldığına dikkat çekerek, Turquality firmalarının bu yönde ilham verici bir misyon üstlendiklerine de vurgu yaptı.
Programın ilk olarak Türk hazırgiyim ve moda sektörüne yönelik 10 markayı dünyaya hediye etme amacını taşıdığını belirten Güler, “Bugün 348 şirketin 390 markası programın kapsamında yer alıyor. Her geçen gün tüketici ürünlerinin yanı sıra, B2B hatta tedarikçinin tedarikçisi niteliğindeki B2B2B markalar programa başvuruyor. Makine, otomotiv yan sanayi, tekstil vb. sektörlerden firmaların Turquality programına yönelik ilgisi ümit verici. Üstelik yeni markalar da sırada. Ayrıca bu “yıldız” program, hizmetten yazılım sektörüne yani E-Turquality’e doğru her geçen gün kendisini yenileme yeteneğine sahip” diyerek programın sektörel evrimine dikkat çekti.