Matrix filmi gerçek oldu*
ABD’de Bluffdale şehri, Utah Eyaleti’nin Wasatch kırsal alanında, Oquirr Dağları’nın eteklerinde bir kase gibi duran vadide yer alır. Burayı başka yerlerden ayıran en önemli özellik, Mormonların adeta başkenti olmasıdır. Buraya bundan 160 yıl önce ilk Mormonlar başka dinlerden olan insanlardan kaçarak gelip sığındılar. Kendilerine ait ibadethanelerini, okullarını, hastanelerini, spor tesislerini, hatta kitaplarını sakladıkları kütüphanelerini kurdular. O günlerden beri tanrılarının onlara gönderdiği gizemli sözcükleri çözmeye çalıştılar.
Şimdilerde bu sakin şehirde poligami yaşantılarıyla bilinen Mormonlardan başka birileri de kriptolanmış sözcükleri çözmek için var gücüyle çalışıyor. Onlar da sanki kendi mabetlerini inşa ettiler. İçini sayısız belge ve bilgi kayıtlarıyla doldurdular. Hala da inşaat sürüyor. Bittiğinde Amerikan Kongre Sarayı’ndan bile beş kat daha büyük bir bina ortaya çıkacak. En üstün koruma teknikleriyle donatılacak binada çalışacak bilişim istihbarat uzmanları Mormonların kendi tapınaklarında cennetten gelen sözcükleri can kulağıyla dinledikleri gibi tüm dünyadaki telekomünikasyon şebekelerinde dolaşan sözcükleri, videoları, resimleri kısaca her şeyi dinleyecek ve izleyecekler. Bu küçük şehirde George Orwell’in 1984 adlı ünlü kitabında sözünü ettiği büyük kardeş (Big Brother) işbaşında olacak.
Resmi adı Utah Veri Merkezi olan bu bina Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı için yapılıyor. İki milyar dolara malolacak inşaatta çalışan binlerce işçinin bile en üst düzey güvenlik sertifikası taşımaları zorunlu tutuluyor. Her şey büyük bir gizlilik içerisinde yürütülüyor. 2013 yılının Eylül ayında bina işletime açıldığında ister uydulardan, ister telsiz, ister kablolu, ister denizaltındaki şebekelerden olsun hangi ülkenin iletişim şebekesi olduğuna bakılmaksızın her türlü bilgi yakalanabilecek, şifreli ise şifresi kırılacak, analiz edilecek ve arşivlenecek. Cep telefonu konuşmaları, e-postalar, Google’daki aramalar, çevrimiçi satın aldığınız uçak biletlerinin dökümleri, ziyaret ettiğiniz siteler, kısaca aklınıza ne geliyorsa herşey bu merkezden de geçecek. Sanal alemden sevgilinize aldığınız bir demet çiçekte kaç tanesinin gül olduğundan bile haberleri olacak.
Konunun uzmanlarına göre burası bir veri merkezi olmaktan çok daha fazla anlam taşıyor. Aynı uzmanlar merkezin gözlerden kaçırılmaması gereken çok önemli bir özelliğine dikkat çekiyorlar. Merkezde gerçekleştirilecek ana faaliyetlerden birisi de şifre kırma çalışmaları olacak. Böylece, finansal bilgiler, örneğin hisse senedi alım-satımları, şirket alım-satımları, yabancı devletlerin askeri ve diplomatik sırları, hukuki dokümanlar, kişilere ait çok özel görüşmeler merkezde deşifre edilecek.
11 Eylül’den sonra şifre kırma çalışmalarına ayrılan on milyarlarca dolarlık bütçeleri kullanan Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı nihayet istenilen sonuca ulaşıyor. Pearl Harbour baskınından sonra Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Ajans o günden bu yana pek çok olayda zamanında davranamakla eleştiriliyordu. Bunlar arasında Dünya Ticaret Merkezi’nin bombalanması, Batı Afrika’daki Amerikan Elçilikleri’nin havaya uçurulması, Yemen’de Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne ait USS Cole zırhlısına yapılan saldırı ve son olarak 11 Eylül 2011’deki ikiz kulelere uçaklarla yapılan eylemler Ajans’ın ne işe yaradığı konusunda sorgulanmasına yol açmıştı. Şimdi Utah’ta inşa edilen merkezle Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı adeta yeniden doğuyor.
Gerçekten de, ölçülere bakıldığında ortaya çıkan sayılar Utah Veri Merkezi’nin ne denli büyük bir proje olduğunu gösteriyor. Binanın çevresine örülen duvar 6800 kg ağırlığında ve 80 km süratle seyreden bir aracı durdurabilecek kalınlıkta. Kapalı devre kameralar, biyometrik tanıma cihazları, araç ve ziyaretçi kontrol sistemleri en iyileri ve en yenilerinden. Dört adet ve her biri 2300 metre kare genişliğindeki salonlara doldurulacak sunucular 84,000 metrekarelik kapalı alandaki teknik komuta ve kontrol merkezine hizmet verecek. Merkezin 65 Megawattlık kendi enerji kaynağından beslenen sistemler enerji kaynağının başına bir şey gelse bile üç gün kesintisiz güç kaynakları ile çalışmalarına devam edebilecek. Günde 6.5 milyon litre su pompalayan donanıma da sahip olan merkezin yıllık elektrik faturasının 40 milyon doları bulacağı tahmin ediliyor.
Küresel Bilgi Şebekesi (Global Information Grid) adı verilen sistem ile Utah Veri Merkezinde yottabyte (1024 byte) büyüklüğündeki veri işlenebilecek. Bir yottabyte’lık bilgiyi eğer kağıda basmaya kalksaydık 500 quintillion sayfaya ihtiyacımız olacaktı (500*1018). Bu büyüklükteki veriyi işleyebilecek sistemlere neden ihtiyaç olduğunu Cisco’nun yayınladığı bir rapor bütün çıplaklığıyla anlatıyor. 2010 yılından 2015 yılına kadar geçeçek beş yıl içerisinde İnternet trafiği dört kez artacak. Bu da her yıl 966 exabyte’lık bir büyümeye karşılık geliyor. Bir başka deyişle, Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt’e göre insan var olduğundan itibaren 2003 yılına kadar sadece 5 exabyte’lık bir belleğe sığacak kadar bilgi üretebildi. Şu anda 2.4 milyar insan İnternete erişebiliyor. Bu sayı yıl bitmeden 2.7 milyara ulaşacak. O da neredeyse her iki kişiden biri anlamına geliyor.
Öte yandan, merkez sadece görünen web sayfalarını değil görünmeyen ve derin web (deep web ya da deep net) olarak adlandırılan sayfalara da kolayca erişebilecek. Böylece kullanıcı şifreleri ile korumaya alınmış bu sayfalardaki resmi, gayri resmi, ulusal, uluslararası her türlü bilgi Utah Veri Merkezi tarafından izlenip, analiz edilebilecek. Utah Veri Merkezi’nin beynini oluşturan süper bilgisayar özel olarak sadece bu merkez için üretiliyor. Bilgi işleme kapasitesinin büyüklüğünün yanısıra işlemci hızının da benzerlerinden çok ileride olmasıyla dikkati çeken süper bilgisayarlar her türlü şifreyi göz açıp kapayıncaya kadar kırma becerisine sahip olacak.
Ürettiği süper bilgisayarlar ile tanınan Cray şirketi şu sıralar Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı için yeni bir süper bilgisayar tasarlıyor. Savunma İçin Gelişmiş Araştırma Projeleri Ajansı fonlarının kullanıldığı proje bittiğinde süper bilgisayarın yeni versiyonu için 250 milyon dolar harcanmış olacak. 2012 yılının sonunda prototipinin teslim edileceği projede aslında birbiriyle paralel çalışan ve ‘cascade’ adı verilen iki bilgisayarlı bir sistem var. Söz konusu sistemin Japonlar ve Çinliler tarafından geliştirilen benzerlerinden tartışmasız daha üstün yeteneklere sahip olacağı varsayılıyor.
1941’de Jorge Luis Borges tarafından kaleme alınan ‘Babil Kütüphanesi’ adlı romanda dünyadaki tüm bilgiler tek bir merkeze toplanıyordu. Ancak bu bilgilerin içinden sadece bir sözcük insanlar tarafından anlaşılabiliyordu. Elbette, Utah’ta inşa edilen Utah Veri Merkezi yazar Borges’in hayallerinin çok ötesinde büyüklüğe sahip ve Borges’in söylediğinin aksine bir sözcük değil her sözcüğün anlaşılabilmesi için çalışılıyor.
*Bu yazıda yararlanılan bilgilerin daha kapsamlı hali WIRED Dergisi’nin Nisan 2012 Sayısında James Bamford tarafından Özel Rapor olarak yayınlanmıştır.