MEB’in tüm kararları veriye dayalı hale gelecek
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ‘2023 Eğitim Vizyonu’nu oluştururken temele oturttukları kavramlardan bir tanesinin; ‘Eğitimde Fırsat Adaleti’ olduğunun altını çizerek “Köydeki öğrenciyle, şehirdeki öğrencinin, taşrada eğitim alanla merkezde eğitim alanın, sosyo-ekonomik farklılıklara bağlı kalmaksızın adil bir eğitim imkânına kavuşabilmesini hedefledik. ‘EBA Dijital Platformu’nun iyileştirilmesi böyle bir amacın hazırlığıydı” açıklamasını yaptı.
MEB’in dijital dönüşüm vizyonundan söz eden Ziya Selçuk, “MEB’in sorumluluğu ve yönetiminde 70 bine yakın noktada ve yaklaşık 20 milyon öğrenci ve öğretmene hizmet sunulmaktadır” ifadesini kullandı ve konuşmasına şöyle devam etti: “Yılın neredeyse 200 günü çok çeşitli eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyoruz. Tüm bu faaliyetlerin sonucunda, öğrencilerin öğrenme etkinliğini bireyselleştirmekten etkin okul yönetimine, öğretmenlerin öğretme sürecini desteklemekten mesleki gelişim ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Bu çalışmalarımız farklı boyut ve vasıfta devasa bir veri ve karar mekanizması ortaya çıkarıyor. Dijitalleşmemiş bir organizasyonun tüm bu faaliyeti bu kadar geniş bir ölçekte yönetebilmesi neredeyse imkânsız. Bu bağlamda, biz de ‘2023 Eğitim Vizyonu’ dokümanında ‘Bakanlığın tüm kararları veriye dayalı hale gelecek’ diyerek kapsamlı bir dijital dönüşüm vizyonu çizmiştik. Nitekim yaşamış olduğumuz Covid-19 salgını da dijital hazırbulunuşluğun ne büyük avantajlar getirdiğini net olarak gözler önüne serdi.”
Dijital dönüşüm için neler yapacağımızı detaylı olarak planladık
Selçuk, “Bu vizyon çerçevesinde dijital dönüşümün sac ayakları olan; teknoloji, insan ve süreç boyutlarında neler yapacağımızı da detaylı olarak planlamıştık. Geçen 2 yıl içerisinde planladığımız birçok hedefi hayata geçirdik” açıklamasını yaparak şu noktaları vurguladı: “Teknoloji boyutunda MEB’in farklı operasyonel sistemlerini bir araya getirerek MEBBİS ve e-Okul uygulamaları altında topladık. Sosyal Etkinlikler Modülü, e-Rehberlik gibi yeni modüllerle sistemlerimizi zenginleştirdik. EBA platformunu içerik olarak zenginleştirdik ve ‘Akademik Destek Sistemi’ (ADES) ile kapsamını genişlettik. EBA Canlı Ders, e-Portfolyo gibi birçok önemli ek uygulamalar kattık. Yapmış olduğumuz tüm bu yeniliklerle sistemi herhangi bir salgında dahi başarıyla çalışmalarını sürdürecek bir altyapıya dönüştürdük. ‘Coğrafi Bilgi Sistemi’ni devreye aldık, bütünleştirilmiş veri ambarını oluşturmaya başladık. Yakında da okul yönetiminin veri bazlı ve kanıt temelli gerçekleştirilmesine yönelik çok önemli bir araç olacak ‘Okul Profil Değerlendirme Sistemi’ni okullarımızın kullanımına açacağız.” “MEB gibi bir organizasyonda teknolojiyi mükemmel olarak sağlasanız bile ilgili süreçleri detaylı olarak tanımlayıp mevzuatı gerektiği gibi düzenlemeden insanları teknolojik araçlarla baş başa bırakırsanız istediğiniz etkiyi oluşturamazsınız” değerlendirmesini yapan Bakan Selçuk, “O yüzden getirdiğimiz her yenilikte, ilgili süreci mevzuat, eğitim, yönetim boyutlarında kurgulayarak sahada destekliyoruz” dedi.
Eğitim teknolojileri ekosistemini, yoğun iş birliği içerisinde desteklemeyi sürdüreceğiz
“Şüphesiz ki tüm bu teknolojik gelişim ve süreç değişiminin ana amacı, kaliteli eğitimi yaygın olarak en ücra noktalara ulaştırarak fırsat adaletini sağlamak ve bunun sürdürülebilir olması için de eğitimin başrolündeki asıl aktör olmaya devam eden öğretmenlerimizin ve idarecilerimizin hayatını kolaylaştırıp işlerini daha iyi yapmalarına destek olmak” ifadesini kullanan Selçuk, “Dolayısıyla öğretmen ve idarecilerimizi bu değişime ayak uydurma noktasında yoğun bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz. Bu amaçla ‘EBA Mesleki Gelişim Platformu’nda kapsamlı eğitimler sağlıyoruz. Tabii bu boyutta bir organizasyonun dijital dönüşümü tam anlamıyla içselleştirilmesi için halen uzun bir yolumuz var. Biz Türkiye’nin dünya çapında önemli bir noktada olan eğitim teknolojileri ekosistemini; üniversiteler, STK’lar, özel sektör ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla yoğun iş birliği içerisinde desteklemeye devam edeceğiz. Böylece, tüm yeniliklerden anında faydalanarak dijital dünyada tüketici değil, üretici olacağımız bir modeli hayata geçiriyoruz” açıklamasını yaptı.
Öğrencilerimize tablet bilgisayar dağıtmaya devam ediyoruz
Dünyada eğitim kategorisinde en çok ziyaret edilen web sitesi olan EBA’dan ve ‘Eğitimde Fırsat Adaleti’ vizyonundan söz eden Ziya Selçuk, ‘2023 Eğitim Vizyonu’nu oluştururken temele oturttukları kavramlardan bir tanesinin; ‘Eğitimde Fırsat Adaleti’ olduğunun altını çizerek şunları kaydetti: “Köydeki öğrenciyle, şehirdeki öğrencinin, taşrada eğitim alanla merkezde eğitim alanın, sosyo-ekonomik farklılıklara bağlı kalmaksızın adil bir eğitim imkânına kavuşabilmesini hedefledik. ‘EBA Dijital Platformu’nun iyileştirilmesi böyle bir amacın hazırlığıydı. Salgınla birlikte EBA İnternet Platformumuzun anlık erişim kapasitesinin artırılması çalışmalarına hız kazandırdık. Bugün 1700’den fazla ders ve 40 binin üzerinde zengin, güvenilir ve etkileşimli içerikle öğrencilerimizin kullanımında. Konu ve kazanımlarla eşleştirilmiş videolu veya etkileşimli anlatımlar, alıştırmalar, özetler, infografikler, proje dokümanları, öğretmene özel içerikler, 5 binden fazla kitap ve 240 binden fazla soru öğretmen ve öğrencilerimizin hizmetinde. Şu an için canlı sınıf ve alternatif uygulamaların sisteme entegrasyonuyla EBA’da günlük yaklaşık 2 milyon ders yapılabiliyor. Sunduğumuz bu eğitim hizmetlerine adil erişim için yoğun bir çalışma yürüttük. Bilgisayar ve internet erişimi konusunda desteğe ihtiyacı olan öğrencilerimiz için Türkiye genelinde 13 bin 843 salon, 162 mobil EBA Destek Noktası oluşturduk. İhtiyaç sahibi olan öğrencilerimizin uzaktan eğitim sürecindeki tablet ve bilgisayar gereksinimleri karşılama yoluna gittik. Bakanlık olarak ilk aşamada ihtiyaç sahibi öğrenciler arasından; ailesinin gelir düzeyi, eğitim çağındaki kardeş sayısı, yüz yüze eğitime devam etme durumu, özel eğitim gereksinim halleri gibi hususlarda resmî veriler üzerinden yaptığımız sıralamalar doğrultusunda öğrencilerimize tablet bilgisayar dağıttık, şu anda da dağıtmaya devam ediyoruz. 500 bin öğrencimize 2020 yılsonuna kadar tablet bilgisayar dağıtımını tamamlamış olacağız. Bununla birlikte nitelikli eğitim içeriklerinin ülkenin dört bir yanındaki çocuklarımıza ulaşabilmesi için EBA’nın mobil kullanımında tüm operatörlerden ücretsiz internet kullanım hakkını 3GB’dan 8 GB’a çıkarttık. Bu ve bunlar gibi çalışmalar sadece salgın döneminin çalışmaları değil, uzun soluklu ve sürdürülebilir bir bakış açısıyla sınıf duvarlarını aşan bir eğitim anlayışında mutabık olmalıyız.”
Eğer kendi terminolojimizi kurmazsak sadece ezberin üzerine inşa edilen bir iş yaparız
“Bilgi, bilim, teknoloji, inovasyon gibi kavramları yeniden tarif etmemiz gerekiyor” ifadesini kullanan Bakan Selçuk, şu detayları paylaştı: “Tüm bu kavramlar ülkelerin kültürleriyle ilişkilidir. Eğitim programlarımız bu kavramların içini doldurma üzerine kuruludur. Öğrenciler hangi bilgileri edinmeli? Bilim dalları nelerdir, nasıl gelişmişlerdir? Bilgiyi tekniğe, tekniği yeniliğe nasıl dönüştürebilir ve çözüm odaklı yaklaşarak değerli bir şey ortaya çıkarabiliriz? Bu kavramları anlaşılır ve kullanışlı biçimde tanımlayabilirsek, eğitim süreçlerindeki tüm paydaşlar aynı dili konuşabilir. Eğer bizler, kendi terminolojimizi kurmazsak sadece ezberin üzerine inşa edilen bir iş yaparız. Örneğin bilgi teorisi uluslararası programlarda ders olarak okutulan bir konudur. Bilginin doğasını, bildiğimizi iddia ettiğimiz şeyleri nasıl bildiğimizi sorgulamayı kapsar. Açıkçası bu yaklaşım, her gün inanılmaz miktarda bilginin ortaya çıkıp anında paylaşıldığı dünyamızda, hangi bilgilerin doğru hangi bilgilerin yanlış olduğunu öğretmeye çalışmaktan daha etkilidir. Aksi takdirde bu çabanın elbette sonu gelmeyecektir. Bilginin doğası özünde kanıtlardan oluşur. Nesnel kanıtlar, öznel kanıtlar, geçerli biçimde test edilmiş kanıtlar gibi… Bunları görüp değerlendirebilen, buna göre ayrıştıran ve kararlarına bu süreç sonunda yön veren bireyler yetiştirmek istiyoruz. Zaten bilim yapmak bu çabayı disipline etmek; belli bir alanda nesnel bilgileri üretmek ve biriktirmek değil midir? Tam bu noktada veri okuryazarlığı ve eleştirel düşünme devreye giriyor. Elbette belirsizlik hayatın bir parçası. Hele şu an içinde bulunduğumuz salgın döneminde. Bilim insanları da daha önce hiç karşılaşmadıkları sorulara zamana karşı yarışarak cevap üretmeye çabalıyor ve bunun için kısıtlı verilerden hareket etmek ama doğru yanıtı, doğru kararı yüksek bir başarıyla tahmin etmek zorunda kalıyorlar. Olağanüstü dönemler olağanüstü fırsatlar da sunar. Bu doğru. Ancak böyle dönemler yüz yılda bir belki ortaya çıkıyor. Biz çocukları tabii ki olağanüstü durumlarda cesaretle ilerleyebilecek karakterde yetiştirmek istiyoruz ama bundan daha önemlisi, bunun için gerekli kendine güvenin temelini oluşturmaları için, eğitim programlarını bilimin temel prensiplerini içselleştirecekleri ve eleştirel düşünme, sebat, esneklik, empati, iletişim, gelişim odaklılık gibi yetkinlikleri kazanacakları şekilde titizlikle kuruyoruz.” Selçuk, “Hayatımızın bir parçası haline gelen tüm çözümlerde bilim insanlarının rolü olduğunu görüyoruz ama bunların hiçbiri tek bir uzmanın elinden çıkmıyor” diyerek “Farklı uzmanlık alanlarının bir arada işe koşulması gerekiyor. Teknolojik çözümler onları kullanacak insanların psikolojisini, ortaya çıkabilecek etik sorunların sosyolojisini, yan etkilerin kimyasını ve elde edilecek faydanın matematiğini çalışmayı gerektiriyor” değerlendirmesini yaptı. Farklı alanlardan bilgileri ele alıp, bunları eldeki problemi etkin çözebilmek için birleştirip işe koşabilmenin transdisipliner bir bakış açısı gerektirdiğine dikkat çeken Selçuk, “Öğrencilerimizin bu beceriyle erken yaşlarda tanışması önemli. Modern eğitim programlarında hedeflenen çıktıların artık bu kapasiteyi gerektirdiğini gözlüyoruz çünkü toplumların ihtiyacı bu yönde. Tuğlaları dizerek bir bina yapılabilir ama o binaya ev demek, ofis demek, fabrika demek, hastane, okul demek için tuğlaların toplamından fazla bir şeye ihtiyaç vardır” şeklinde konuştu.
Verinin anlamlandırılmasıyla objektif ve kanıt temelli bir yönetim gerçekleştirilebilir
“Belki de bütün Bakanlıklardan daha fazla bilişimden yararlanmaya, veriye dayalı politikalar üretmeye ihtiyacımız var” değerlendirmesini yapan Selçuk, şunları kaydetti: “Ülke ölçeğinde eğitim-öğretimin bütünsel olarak sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi amacıyla hem geçmiş kararlara yönelik objektif değerlendirmeler hem de ileriye yönelik gerçekçi planlar yapabilmek için çok çeşitli ve büyük miktarda verinin işlenerek birbirleriyle ilişkilendirilmesi, sürekli değişen koşullara göre yapılandırılması ve sebep sonuç ilişkisi açısından anlamlandırılması gerekiyor. Ancak bu şekilde dünyadaki değişimin hızına da ayak uydurarak veriye dayalı, objektif ve kanıt temelli bir yönetim gerçekleştirebiliriz. Biz öncelikle ‘2023 Eğitim Vizyonu’muz çerçevesinde Bakanlığın mevcut sistemlerini büyük ölçüde veriye dayalı karar alma stratejilerini kullanarak dijital dönüşüme entegre ettik. EBA’yı da bu sistemlerle ilişkilendirerek tüm verileri kolay erişilebilir bir ‘Eğitsel Veri Ambarı’nda bütünleştirme çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz. Böylece ‘2023 Eğitim Vizyonu’nda belirttiğimiz amaçları adım adım gerçekleştirebiliyoruz. Bunların bazılarından bahsetmek gerekirse; EBA’da erken çocukluktan lise mezuniyetine kadar çocuklarımızın izlenmesi, değerlendirilmesi, geliştirilmesi ve yönlendirilmesi amacıyla her çocuk için bir e-Portfolyo oluşturduk. Tüm çocuklarımızın sosyal, sportif ve kültürel etkinliklerini e-Portfolyo içerisinde derliyoruz. Ortaya çıkacak dosyanın verileri öğrencinin ihtiyacı olan çeşitli değerlendirme süreçlerinde kullanılıyor. Yakın zamanda okul yöneticilerinin okullarındaki öğrencilerin akademik gelişimini, sosyal duygusal durumunu, okul iklimini; sınıflar, şubeler bazında farklı boyutlarıyla ve geçmiş yıllardan bu yana gelişimiyle izleyebilecekleri ‘Okul Profili Değerlendirme Sistemi’ni devreye alacağız. Bu sistemde okul yönetimi, benzer öğrenci profili ve benzer altyapıya sahip okullarda denenmiş faaliyetlere erişerek okulun farklı boyutlarda gelişimini planlayabilecek ve yaptığı faaliyetlerin etkisini de veri temelli olarak izleyebilecek. Ayrıca Bakanlığın ve okul yöneticilerinin ilçe, il, bölge ve ülke çapında okul gelişim planlarını izleyebileceği çevrim içi bir platform oluşturuluyor. Bu platform bakanlığımızın politika yönetiminde önemli bir girdi sağlayacaktır.”
Eğitim, hayat sahnesinin tüm boyutlarını içeren bütünsel bir yaşam görüşüdür
Ziya Selçuk, MEB’in ‘ya da’ dergisiyle ilgili görüşlerini de paylaşarak şunları aktardı: “Bizim için eğitim, hayatın tüm sahneleriyle alakalıdır. Yalnızca sınıf içerisinde bazı kazanımların öğretimi meselesi değildir. Eğitim, hayat sahnesinin tüm boyutlarını içeren bütünsel bir yaşam görüşüdür. Bununla birlikte eğitim okul sınırlarında başlayıp biten bir şey olmadığı gibi, öğretmenlik mesleği de eğitim fakültesinde başlayıp biten bir süreç değildir. Her gün yeniden arar, yeniden bulur, yeniden sorar, yeniden öğrenirsiniz. Her gün yeniden sorma, bildiğini güncelleme, kültür ve sanatın özel içeriklerini, ülkemizin tarihsel ve güncel birikimini öğretmenlerimize sunma gayretinin bir ürünü olarak doğdu ‘ya da dergi.’ Çok geçmeden sınırlarının dışına çıktı ve sadece öğretmenlere değil, eğitimle ilgili meselesi olan herkesin ulaşabildiği, aradığı bir dergi oldu. Gösterdikleri teveccüh dolayısıyla herkese teşekkür etmek isterim.”
MEB’in eğitimde inovasyon ekosisteminin oluşumunda lokomotif görevi görmesi neredeyse vazgeçilmez
“Biliyorsunuz dijital dönüşümün teknoloji boyutu genellikle önce özel sektörün gerçekleştirdiği inovasyonlarla oluşuyor” değerlendirmesini yapan Selçuk, “Bu inovasyonlar bazı alanlarda kendiliğinden kitlesiyle buluşabilirken, eğitimde yaygınlaşması daha çok MEB bünyesinde gerçekleşebiliyor” dedi. Bakan Selçuk, konuşmasını şu noktaları vurgulayarak sonlandırdı: “Bu bağlamda, MEB’in eğitimde inovasyon ekosisteminin oluşumunda lokomotif görevi görmesi neredeyse vazgeçilmez. Dolayısıyla biz kapımızı eğitim-öğretimi ileri taşıyacak, Türkiye’deki fırsat eşitliğine ve ülkenin küresel çapta ilerlemesine katkıda bulunacak her türlü çözüme açık tutarak özel sektöre destek vermeye devam ediyoruz. Tabii bu çözümlerin sahada doğru şekilde uygulanması, başta öğretmenlerimiz olmak üzere tüm kadronun sürekli desteklenmesi ve toplumun tüm kesimlerinin fırsat adaletini de sağlayacak şekilde değişimden faydalanabilmesi için diğer kamu kuruluşları ve STK’ların katılımı son derece önemli. Ülkemizde STK’lar eğitim alanında geniş katılımı olan, somut sonuçlar üretebilen ve sistemi gözle görülür olarak destekleyen birçok çalışma yürütüyor. Biz de MEB olarak bunların içinde olmayı ve faydalanmayı sürdüreceğiz.”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk