Medeniyet bir havuzda toplanan bilgi birikimi
Ankara’nın sanayileşmesinde başlangıç noktası olmuş olan OSTİM’in Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, kalkınmanın temelinde sanayileşmenin olduğunu vurguladı.
BThaber’in, gelHemen’in katkılarıyla düzenlediği 30’ with Ankara dijital etkinliğinde, paylaşımın olduğu bir dünya oluşturmamız gerektiğine dikkat çeken OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan’ın konuğu oldu ve Ankara sanayisinin kalbinin attığı, yarım asırlık bir geçmişe sahip OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’ni ve önemini vurguladığı ekosistemini samimiyetle anlattı.
-
Sanayinin kalbi OSTİM’de atıyor. Peki OSTİM için sanayileşme nedir, sanayileşme ülkemiz için neden kritiktir?
OSTİM yarım asrı geçmiş süredir, çaba sarf eden bir organizasyon. Kuruluş tarihi 1967, bir kooperatif olarak kurulmuş; bir iş birliği, güç birliği organizasyonu burası. O tarihte Ankara’da sanayi çok gelişmiş değil. Sanayiden de çok söz edilmiyor, bir bürokrat şehri olarak devlet daireleri bulunuyor. Dolayısıyla OSTİM Ankara’nın sanayileşmesine başlangıç olmuş bir organizasyon. Şu an itibarıyla bölgemizde 6250 civarında iş yeri var. 1967’ye gidersek bunu hayal etmek bile çok güç. Şu anda diğer organize sanayi bölgelerinde ve sanayi havzalarında bulunan firmalarımızın büyük çoğunluğunun geçmişinin OSTİM’den geçtiğini söyleyebiliriz.
Sürdürülebilirlik için temiz enerji üretmeliyiz
-
Daha çevreci teknolojiler, çevreci sanayileşme için OSTİM’de neler yapıyorsunuz?
Çok duyarlıyız; kendi bölgemiz için yeşil endüstri dediğimiz yeşil sanayi, yeşil üretim konusunda yıllar önce bir rapor hazırlattık. Sürdürülebilirlik için neler yapmamız gerekir? Enerjimizi temiz enerjiden üretmemiz gerekir. Tüm çatılarımıza güneş paneliyle kendi enerjimizi üretecek tasarımlar yaptık. Şu anda bizim sanayi bölgemizde bir iş yerini, inşaatını yapmak isteyen bir firma, çatısına güneş paneli koymak, temiz enerji üretmek zorunda. Bunu yıllar önce planladık. Şu anda da yoğun şekilde bunun uygulamasını, yaygınlaşmasını artırmak istiyoruz. Tabii suya zarar vermememiz, arıtma tesisleri yapmamız gerekiyor. Bu konuda da duyarlıyız. Kesinlikle baca gazlarına müdahale ediyoruz. Çevremizde kimseye zarar vermeden sanayi faaliyetimizi sürdürmemiz gerekiyor. Olabildiğince çevremize duyarlı, sürdürülebilir, insan odaklı bir sanayileşmeden yanayız. Bunun farkındalığını artırmak için de her türlü çabayı gösteriyoruz. Çevre birimimiz var; yoğun bir şekilde firmalarımızın atıklarının bertarafıyla, havanın ve suyun temizliğiyle ilgili olarak da firmalarımızın farkındalığını sürekli olarak eğitimlerle, webinarlarla sürdürüyoruz.
Firmalarımızın dış ticaretine arayüz olarak e-Ticaret ortamı oluşturduk
-
Dijital dönüşüm bugün olmazsa olmazımız. Pandemiyle birlikte KOBİ’ler de bunun önemini daha iyi anladılar. Bir KOBİ kenti olan OSTİM’deki dijitalleşme çalışmalarını aktarabilir misiniz? KOBİ’ler bu süreçte nasıl bir yol izlemeli? Ayrıca paydaşlara ne gibi görevler düşüyor?
Pandemi öncesi, Sanayi 4.0, dijitalleşme herkesin gündemindeydi ama yapsak da olur yapmasak da şeklinde yaklaşılıyordu. Pandemiyle birlikte 5-10 yıl içinde yapacağımız işler bir anda önümüze düştü ve işlerimizi tamamen dijital ortamlarda yapmak zorunda kaldık. Bu da bizim için pandeminin olumlu bir çıktısı oldu. Toplantılarımızı, tanıtımlarımızı, firmalarımızın internet üzerinden alışverişini sağlayacak çabalara giriştik. Bu süreçte daha önceki yıllarda yapmadığımız kadar toplantı yaptık. Yurt dışıyla iş birliği toplantıları gerçekleştirdik; daha önce elde çantalarla tüm dünyayı gezen sanayicilerimiz ve yöneticilerimiz internette, ticari ateşeliklerimizle yoğun şekilde toplantılar yaptılar. 30’a yakın dış ticaret müşavirimizle sanayicilerimizi dijital ortamda buluşturduk. Yeni dönemde nasıl iş yapabiliriz, ürünlerimizi nasıl tanıtabiliriz, pazarlayabiliriz; bunlar çok öne çıktı, gündeme geldi, aciliyet oluşturdu. OSTİM olarak işlerimizin çoğunu dijitale taşıdık. Firmalarımızın dış ticaretine arayüz olarak e-Ticaret ortamı oluşturduk. Yurt dışındaki ticari ateşeliklerimizle iş fırsatlarını sürekli takip eder bir noktaya girdik. Ulaşamadığımız yerlere çok daha kolay ve rahat ulaşabiliyor olduk. Meğer bu mümkünmüş! Evde işlerimizi yapabilir hale geldik. Birbirimizle, uzaktan da işlerimizi görebilecekmişiz. Sıcaklığı, yüz yüze, yan yana gelmeyi, kucaklaşmayı, sohbet etmeyi de çok özledik! Bunun kıymetini zaman içerisinde pandemi bize çok iyi öğretti. Her ne kadar toplantılar dijital ortamda eskisinden daha verimli olsa da sıcaklığı, samimiyeti, sıcak temasın yerine geçmiyor.
OSTİM’deki işler pandemi öncesine göre arttı
-
OSTİM firmalarında pandemide ne tür gelişmeler gerçekleşti?
İlk iki aydaki şaşkınlık ve kaygı dönemini sanayiciler çok kısa süre içerisinde içselleştirdiler ve hızlıca hayatın devam ettiğini fark ederek üretime geçtiler. OSTİM olarak üretimin düşmesini biz yaşamadık. Türk sanayisi de bunu yaşamadı; veriler hep bunu gösteriyor. Üretim artışı oldu, enerji tüketimimiz arttı. Buradan da şunu anlıyoruz ki firmalarımız bu yeni duruma adapte oldular ve bu durumu kavrayarak hızlıca işlerini yapma yolunu buldular. Sanal ortamlardan da yararlandılar. Herkes internetten alışveriş yapmayı, işini, firmalarını, ürünlerini tanıtmayı hızlıca gündeme taşıdı. OSTİM’deki işler pandemi öncesine göre arttı. Elektrik tüketiminden de bunu çok net görebiliyoruz. Dijitalleşme; verimliliğimizin artırılması için yeni teknolojileri hayatımıza uyarlamak için olmazsa olmazdı; bunun farkındalığını hissetmiş olduk. Bu vesileyle firmalarımız yazılımlarını, yönetim ve üretim sistemlerini hızlıca gözden geçirdi ve kendi içlerine dönüp eksiklerini daha iyi fark ettiler. Dolayısıyla pandeminin; ‘yeni dünya’nın şartlarına uyum sağlayarak hayatlarına devam ediyorlar. Ve hayat devam ediyor…
Hepimizin kazanacağı iş modelleri kurabilir miyiz?
-
OSTİM için kümelenme çok kritik. Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi’nden de iyi haberler alıyoruz… “Kümelenme; gelişmiş ülkelerin kalkınma modeli” diyorsunuz ve bunu Ahilik modeliyle örtüştürüyorsunuz. Bu konuyu biraz açar mısınız?
Firmalarımız bireysel olarak rekabetin, uluslararası rekabetin içindeler ve bu yapılamazsa zaten firmanın yaşaması mümkün değil. İş birliği yaparak bulunduğumuz yerden daha iyi noktaya nasıl gidebiliriz? Bireysel olarak kendi başımıza çözemeyeceğimiz ama bir araya gelerek çözebileceğimiz ortak sorunlarımız ve yapabileceğimiz bir takım işler var. Buna biz iş birliği, güç birliği diyoruz. Bu çok önemli bir başlık; uluslararası literatürde de karşılığı var; ‘cooperation ve collaboration’. 3 tane sihirli sözcük bulunuyor: 1) iş birliği 2) güç birliği 3) ortaklaşa rekabet. Bu aynı sektörün içindeyken başlangıçta çok yapılabilir gibi gelmese de bunu başardığımızda sinerjinin oluştuğunu çok net görebiliyoruz. Birimiz kazandık, birimiz kaybettik olmuyor; rekabet ettik ama birbirimizi yok ederek yaptığımız çabanın sonucunda ikimiz de kaybediyoruz. Dolaysıyla ikimizin de kazanacağı, hepimizin kazanacağı iş modelleri kurabilir miyiz? İşte buna bütün dünya ‘oyun teorisi’ diyor. Bunun üzerine kafa yorduk. İş birliği yaparak ve firmalarımızla yan yana gelerek ortak sorunlarımızı çözme yolunda yol haritaları çıkardık. Dünyayla rekabet halinde olduğumuzdan dolayısıyla yan yana gelip daha güçlenip bütün dünyaya ürünlerimizi satmanın yolunu, yöntemini aradık. Gelişen ülkelerin de uyguladıkları yeni ismiyle ‘cluster’ ama bizim medeniyetimize baktığımız zaman ‘ahi birlikleri’ dediğimiz; ahi teşkilatlarının hem iş birliği, güç birliği yaptığını hem girişimci çıkardığını hem de kalite standartlarını ortaya koyduklarını okuyoruz. Dolayısıyla bizim yaptıklarımızın aynısı yapılıyor ama demek ki medeniyet bir havuzda biriken bilgi birikimi gibi. Bizim birikimlerimizi kendine örnek alan insanlar kendi ülkelerine bunu uyarlamışlar. Biz de onlardan aldık. Avrupa, Amerika, Japonya, bütün dünya bu iş birliğini uyguluyor. Biz de firmalarımıza katkı sağlaması, o sektörün rekabetçisi olabilmesi için böyle bir kümelenme modeline yoğun çaba sarf ettik. Bu uygulamaların; Avrupa Birliği’nde, Almanya’da Fransa’da, İtalya’da nasıl yapıldığıyla ilgili ciddi emek verdik. Bu bizim özgüvenimizi çok artırdı; kendimize uyarlayarak onlardan daha iyisini yaptık. Aynı zamanda AB’deki küme ağlarının içindeyiz. Sadece OSTİM’de ve Ankara’da kendimizi mukayese etmiyoruz, AB’nin küme ağlarının içinde de kendimizi temsil ediyoruz. Onlarla bu çalışmalarda ortak işler yapıyoruz. Kendimizi onlarla mukayese ediyoruz; hangi noktadayız, yaptığımızın dünyadaki karşılığı nedir diye. Yaptığımız işler onların da çok dikkatini çekiyor. Avrupa’da dağıtılan altın, gümüş, bronz etiketler var; bu etiketlere sahip pek çok kümemiz bulunuyor. Demek ki biz bu işleri onlar kadar hatta daha iyi yapabiliyoruz. Bakanlıklarımız da bunun farkında; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, Ticaret Bakanlığımız… 11. Kalkınma Planında, yeni stratejik planların hepsinde kümelenmelerin desteklenmesi gerektiği yer almakta. Biz de kendi bölgemizden, diğer bölgelere ve sektörlere, kalkınma ajanslarına da yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bazen bu paylaşımlarımızı yurt dışına da taşıyoruz. 30’dan fazla ülkede emeklerimiz var. Adaletsizliğin yaygınlaştığı, gelir dağılımının bu kadar bozuk olduğu bir dünyada hiç kimsenin kendi ördüğü duvarların içinde huzur içerisinde yaşama şansı yok. Dolayısıyla bilgimizi, tecrübemizi, teknolojimizi paylaşacağız. Pandeminin bize öğrettiği en önemli şeylerden biri de bu: “Paylaşmadan tek başıma bu problemi çözemem. Beni de aşılamazsan senin orada sağlıklı yaşaman mümkün değil!” Paylaşımın olduğu bir dünya oluşturmamız gerekiyor.
Teknolojik olarak en üst seviyede nitelikli işler şu anda OSTİM’de yapılıyor
-
Teknopark, sanayi ve eğitimin yan yana olduğu bir ekosistem OSTİM’de oluşuyor. Bu ekosistemden bahsedebilir misiniz? Destekleyenimiz gelhemen’in de bu noktada güzel bir sorusu var: Üniversiteler ve teknoparkların ilişkileri nasıl geliştirilebilir?
OSTİM dediğimiz zaman sadece bir sanayi bölgesinden bahsetmiyoruz. Organize Sanayi Bölgesi, OSTİM Vakfı, OSTİM Teknik Üniversitesi, Teknopark’ın oluşturduğu ekosistem diyoruz. Birbirini tamamlayan ve destekleyen bir habitattan bahsediyoruz. Teknoloji Geliştirme Bölgemiz de, Ar-Ge ve üretimin beraber yapılabildiği bir ortam. Ayrıca 6 üniversite bizim ortağımız. Sanayi bölgesinin içinde bir teknopark olması da çok önemli. Üniversitenin de kurulmasıyla birlikte hocalarımızın, öğrencilerimizin, sanayicilerimizin yan yana, birbiriyle etkileşim halinde olduğu farklı bir modelimiz var. Tabii bu çok kıymetli. Yeni teknolojilerin sanayicilerimiz tarafından uygulanabilir hale gelebilmesi için üniversitedeki bilgi birikiminin sanayiye aktarılabilmesi adına teknoparklar çok önemli arayüzler. Türkiye’nin pandemiyle ilgili aşılarının, testlerinin yapıldığı tek merkez bizim teknoparkımızda. Firmamız, Türkiye’de bize vurulan aşıların akreditasyonunu yapabilen tek kuruluş. Dolayısıyla OSTİM aynı zamanda hem Türkiye’ye hem bütün insanlığa hizmet veriyor ve bu bizim için çok kıymetli. Pandemi döneminde teknoparkımızda bu firmanın olması gerçekten bize de çok heyecan verdi, bizi mutlu etti. Savunma ve havacılık konusunda çalışan çok sayıda firmamız var. Ülkemizin savunmasında ekranlarda gördüğünüz çok sayıdaki cihazın burada üretilip gönderildiğini bilmenizi isterim. Dolayısıyla bunları yan yana getirmek, bu ekosistemi OSTİM içinde oluşturmak çok kıymetli. Havelsan, Roketsan, STM gibi gibi savunma sanayi firmalarının en büyük oluşumlarının bölgemizde yer alıyor olması, buradaki ekosistemi kalite ve standart olarak üst düzeye taşımış vaziyette. Teknolojik olarak en üst seviyede nitelikli işler şu anda OSTİM’de yapılıyor. OSTİM’de hurdacı da var, uzaya iş yapan da. Dolayısıyla birbirini tamamlayan bu sistem herkes için çok kıymetli. Türkiye’de tanıdığınız büyük inşaat ve mühendislik firmalarının hemen hemen hepsinin burada bir yeri var. Neden var? Çünkü herhangi bir sorunu çözmek için onlarca mekânı dolaşmak yerine, işini nerede yani OSTİM’de çözeceğini biliyor. OSTİM’de her sorunun çaresi bulunur, çözümü vardır. Kurumların, ihtiyaçların çözüm merkezi, teknolojinin merkezi gibi pek çok başlığı sıralayabiliriz.