Mesafeli hayat, e-dönüşüme güç verdi
Koronvirüs e-Dönüşüm uygulamalarında önceki yıllara fark atan bir artışı beraberinde getirdi. E-Güven Genel Müdürü Can Orhun’a göre, bu ivme 2021 yılında da sürecek.
2020 Mart’ında pandeminin başlaması ve şirketlerin evlere kapanmasıyla birlikte e-İmza tarafında ciddi talep oldu. e-İmzadan başlayarak diğer e-dönüşüm uygulamalarına da ciddi bir talep kendini gösterdi. İşin uzaktan yapılmasının ardında, temasın azaltılması da bunda etkili oldu. “Hepimiz işlerimizi uzaktan yapmaya başladık. Ancak zamanlama olarak, pandemi sürecinin iyi bir zamanda denk geldiğini ifade edebiliriz” açıklamasını yapan E-Güven Genel Müdürü Can Orhun’a göre, şirketler de bu sürece çok hızlı adapte olabildiler. e-İmza, e-dönüşüm altyapısı şeklinde cümleye başlıyoruz; ancak bunun bir üst yapı işi olduğunu net şekilde gördük. Bu vurguyu yapan Can Orhun’a göre, e-imzanın süreçlere dahil edilebilmesi için öncelikle bir altyapının kurulması gerekir. Kurumlar kendi içlerindeki bu altyapı süreçlerini tamamladıkları için onun üzerine kurguladıkları CRM, müşteri hizmetleri, e-imza, e-dönüşüm gibi süreçleri çok hızlı adapte edebildiler. 3G1K buluşmasının konuğu olan Can Orhun, BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi ve BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan’ın sorularını yanıtladı:
E-Dönüşüm, Türkiye’de regülasyonların desteklediği bir pazar konumunda. Ancak siz regülasyondan önce harekete geçip, e-imzadan başlayarak hizmetlerinizi sürdürüyorsunuz. E-Dönüşüm pazarını nasıl değerlendirirsiniz?
E-Güven, Türkiye’deki elektronik imza sağlayıcılardan biri. Türkiye’de elektronik imza ile ilgili düzenleme 2004’de çıktı. 2005 yılında da Türkiye’deki ilk elektronik imza üretildi. E-imza ile ilgili regülasyon çıkmasına rağmen, bunun haricinde dönüşüm regülasyonları çıkmamasından dolayı süreç ağır ilerledi. Diğer ülkelere benzer şekilde, Türkiye’de de önce kamu tarafında birçok uygulama geliştirildi. e-İmza, Türkiye’deki e-dönüşümün olmazsa olmazlarından biri. Ardında gelen uygulamalar 2014-2015 yıllarında çıkmaya başladı. e-Fatura ile başlayan, e-dilekçe ile devam eden bu uygulamaların tüm süreçlerini e-dönüşüm sürecine dahil eden bir şekilde gerçekleşti. Bu ivmenin yakalanmasında önemli sebeplerden biri, regülasyonların çıkması. Türkiye’de e-dönüşüm alanında hizmet veren şirketlerin sayısı da artmaya başladı, pazar gelişimi hızlandı. Türkiye’de devlet-şirket kapsamında ciddi bir yakınlaşma gözlemliyoruz. Son 5-6 yıl içerisinde Türkiye’deki e-dönüşüm pazarı ciddi bir ivme kazandı. Şu anda e-dönüşüm kapsamında verilebilecek neredeyse tüm hizmetlerin verilebildiğini görüyoruz. Şirketler de altyapı süreçlerinin e-dönüşüme uygun olmadığında hızlanamayacaklarını gördüklerinde bu sürece dahil olmaya başladılar.
Dijital onayla iş süreçlerinde nasıl bir gelişim izleneceğini düşünüyorsunuz?
Bugün birçok şirket pandemi sonrasında hibrit bir şekilde yapılarını dönüştürmeye bakmaya başlıyor. Bu salt Türkiye’de değil, küresel bir durum. Uzaktan çalışılan bir ortamda ofislerin küçüldüğü, ulaşımın azaltıldığı, paylaşımlı ortamların daha azalacağı bir yapı devam edecek gibi görünüyor. Bu anlamda banka müşterisi KOBİ’lere, şirketlerin iş ortakları KOBİ’lere de büyük avantaj sağlandı. KOBİ’lere sağlanan bu yeni ortam, e-dönüşümün içinde yer alan bir ortam. Bugün bir banka, e-dönüşüm hizmetlerini ücretsiz bir şekilde verdiğini söyleyebiliyor. E-fatura veya e-arşiv hizmetini hizmet sağlayıcılarla birlikte tek bir çatı altında sunuyor. Bu, bankalarla çalışan firmaları da kendi süreçlerinde olmasa bile bankalarla yaptıkları iş süreçlerini ağa dahil etmelerini beraberinde getiriyor. Bunun ekonomik ve sosyal sonuçları net görüldü. Türkiye’de ekonomi çok büyük oranda KOBİ’lerin iş yaptığı model üzerinden dönüyor. KOBİ’lere e-dönüşüm kapsamında tek çatı altında hizmet sağlayan kurumlarla birlikte KOBİ’ler de bu sürece çok hızlı dahil olabilecekler.
Pandemi sürecinde e-imza rakamsal bazda ne ölçüde arttı?
e-İmza, her sene yüzde 10-15 artışa sahipti. Pandemi ile birlikte yüzde 20-30 oranında bir artış gerçekleşti. Bu tek bir artış halinde gelmedi, sürekli bir artış şeklinde gerçekleşti. Birisinin e-imzayı alıp 1 sene kullandıktan sonra kullanmayı bıraktığı, işlerini yine eskisi gibi gerçekleştirdiği bir durum söz konusuydu. Ancak bu dönemde, bizden 3-4 sene önce e-imzayı alan; ama sonrasında çekmeceye koyan birçok kişi e-imzayı aktive etti. BTK da benzer rakamlar açıkladı. Türkiye’de e-imza sayısı yaklaşık 4.5 milyona yaklaştı. e-İmza; e-fatura, KEP, e-Devlet Kapısı gibi e-dönüşüm uygulamalarında anahtar bir rolde olduğu için artış da yüksek oranda gerçekleşti. Aynı oranlarda olmasa da diğer e-dönüşüm uygulamalarında da artış yaşandı. Bu ivme sürecek, en azından 2021’nin ilk yarısı bu şekilde devam edecek gibi görünüyor.
e-Dönüşüm sürecindeki regülasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kamunun regülasyonlar çıkartıp özel sektörün bu regülasyonlara uymasını beklemesinin ötesinde, bu süreçlere çok iyi bir şekilde uyduğunu söylemek gerekiyor. Kamu, şirketlerin e-fatura, e-reçete, KEP, e-imza süreçlerine uyumuna zorlayıp buna uygun bir altyapı oluştururken, benzer süreçleri kendi iş süreçlerinde de gerçekleştirdi. Kamu içerisinde e-belge dolaşımı, e-imza kullanımı ve diğer e-dönüşüm uygulamalarının kullanımı özel sektördeki gibi yaygın bir şekilde devam ediyor. Bugün e-dönüşüm süreci zaten kamu ile şirketler arasında gerçekleşen bir süreç. Şirketlerin kendi süreçleri e-dönüşüm kapsamına girmişken, devlet tarafından akan e-belgeleri de kendi dönüşüm süreçlerine dahil ediyorlar. Salgınla birlikte kamunun e-dönüşümü doğru bir şekilde gerçekleştirmesi, birçok uygulamayı da kontrol edebilme şansı verdi. Yeni regülasyonlar kapsamında ıslak imza gerektiren birçok uygulama artık ıslak imzasız yapılabilir oldu. Biyometrik doğrulama ile kimlik belgesinin kamera üzerinden taranarak abonelik süreçlerinin düzenlenmesine yönelik taslaklar var. Bu düzenlemeyle birlikte bireylerin uzaktan, kamera ile güvenli şekilde kimliklerini doğrulayabilecekleri bir yapı meydana geliyor. Bu regülasyonlar da çıkarsa, bu süreçler içerisinde ciddi bir atılım olur. Bugün e-imzayı verirken hem yüz tanıma hem de donanım üzerinden e-imza verme durumumuz söz konusu. AB, belirli uygulamalarla birlikte yüz tanımayı tamamen ortadan kaldırdı, uzaktan kimlik kontrolünü getirdi. Türkiye’de de e-imza özelinde çalışılmakta olan bu uygulama yapılırsa, e-imza arttırılır ve maliyette fayda sağlanır.
E-Güven olarak bu noktada ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz ve hedefleriniz nedir?
2005’ten beri odağında e-İmza olmak üzere birçok proje hayata geçirildi. Bunlardan bir tanesi de mobil imza projesi. Türkiye’nin ilk mobil imza projesini önce Turkcell, sonrasında Türk Telekom ile hayata geçirdik ve e-imzaları cep telefonlarına kadar getirerek vatandaşlara işlemlerini daha hızlı gerçekleştirecekleri bir altyapı sağlandı. e-Dönüşüm tarafında e-imzalı dokümanların hazırlanması, paylaşılmasına ilişkin altyapılar yapıyoruz. LetSign uygulamasını hayata geçirdik. Uygulama; e-imza ve mobil imza sahiplerine çok hızlı doküman hazırlama, doküman paylaşma ile ilgili altyapıyı sağlıyor. Bu uygulamanın duyurusunu 2020 Mayıs-Haziran olarak planlamamıza rağmen, pandemi ile birlikte Mart ayında uygulamayı hızla hayata geçirdik. Bunun dışında “İmzala Gönder” gibi birçok mobil uygulama üzerinden e-imza ile katkı sağlıyoruz. Bunlardan bir tanesi; 2018’de geliştirdiğimiz, geçen sene hayata geçirdiğimiz blockchain tabanlı bir uygulama. E-Güven bir elektronik imza servis sağlayıcı; ama bunun dışında İmzala Gönder ve birçok mobil uygulamayla e-dönüşüme katkıda bulunmaya çalışıyoruz. e-İmza, temelde e-dönüşüm uygulamalarına katkı sağlayan olmazsa olmaz uygulamalardan biri. Biz kişilerin, kurumların dışında e-dönüşüm hizmet sağlayıcıları, KEP sağlayıcıları, hastaneler gibi e-reçete veren kurumlarla da yakın çalışıp e-dönüşümün hızlanması adına elimizden geleni yapıyoruz.
e-İmza almak isteyenler size nasıl ulaşacaklar?
E-imza almak için bir başvuruda bulunmak gerekiyor. Bunun birkaç yöntemi var. Bunlardan bir tanesi; E-Güven’in sitesine girerek e-imza başvuru formunun doldurulması. Bu, bir ön başvuru ve ardından e-imza başvurusunda bulunan kişinin gerçekten o kişi olup olmadığını anlama yönünde bir sürece giriyoruz. Burada kimlik doğrulama söz konusu oluyor. Kimlik doğrulama birçok yöntem ile yapılıyor; ama en temel yöntem bizim e-imza talebinde bulunan kişiyle buluşmamız ya da bir çalışanımızı ona göndermemiz şeklinde gerçekleşiyor. Noter üzerinden kimlik doğrulama da yöntemlerden bir diğeri. Bize e-imza başvurusunda bulunan kişinin, gerçekten o kişi olduğundan emin olduktan sonra da e-imza üretip USB belleğe benzer bir cihaza yüklüyor, bu cihazı şifresi ile birlikte kişiye teslim ediyoruz. Genelde, ofisler üzerinden talep ediliyorsa veya kişi kendi başvuruyorsa da adresine 3 gün içerisinde bu cihaz ulaşıyor.
Blockchain ve e-imza entegrasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde birçok uygulama kendi altyapılarını Blockchain üzerine taşımaya başladı. Çalışmamız kapsamında kimlik doğrulama süreçlerinin Blockchain üzerinden gerçekleştirilebileceği, bunun da mobil uygulama üzerinden hayata geçirilebileceği bir analiz yapıldı ve tasarım çıkarıldı. 2018’de Plum mobil uygulamamız hayata geçirildi. e-İmza, mobil imza sahibi bir kişi, kendisine uygulamaya bir kez tanıtırsa sonraki internet kimlik doğrulama süreçlerini Plum ile birlikte çok daha kolay bir şekilde yürütüyor. Kullanıcı cep telefonundan bir karekod okutarak kendi kimlik bilgilerini en güvenli, kolay, ekonomik bir şekilde karşıya aktarılırken, kurumların müşteri edinimi noktasında da özellikle doğru bilgilerin geldiğinden emin olunan bir süreç meydana getiriyor. Çünkü Plum’da müşteri kendisini e-imza ile tanıttığı için kendi beyan ettiği bilgileri değil, e-imza oluşturulurken meydana getirilen bilgileri karşıya aktarabiliyor. Kurum bu sayede, bilgilerin yüzde 100 doğru olduğundan emin olabiliyor. Dünyada birçok müşteri kimlik doğrulama uygulaması var; ama Plum bu anlamda küresel bazda e-imzanın e-imza sağlayıcılar, bankalar, kurumlar, sigorta şirketler, üçüncü kurumların kimlik doğrulamasına imkan veren yegane uygulama. Bu anlamda biz hem yeni bir uygulamayı getirdik, hem de Blockchain üzerinden bunu birleştirerek altyapısı hazır olan bir uygulamayı da hayata geçirmiş olduk.
Yurtdışı pazarlarına yönelik hedefleriniz var mı?
Bu sadece E-Güven için değil, e-dönüşüm hizmeti sağlayan pek çok kurum için var ve olmalı. Bugün e-fatura konusunda uygulama hizmeti sağlayan birçok kurum birçok ülkeye kendi uygulamalarını taşımış durumda. Özellikle son yıllarda geliştirdiğimiz uygulamalarla birlikte yurtdışına açılma planları yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi; Plum uygulaması. Türkiye’deki e-İmza, Avrupa’daki e-imza ile bire bir aynı olduğu için AB içerisinde e-imza sahibi bir kişi Plum ile birlikte kimlik doğrulayabileceği bir yapıya sahip oluyor. Biz de yönümüzü yurtdışına çevirip uygulamalarımızı geliştirirken, bu uygulamalara yer verebileceğimiz bir ortam meydana getirmeye çalışıyoruz. Kurumların yurtdışına açılması hem burada gelir-gider dengesi sağlaması hem Türkiye’deki pazarın büyümesi, yurtdışına açılması anlamında katkı sağlar. e-İmza odağındaki diğer uygulamaları geliştirirken biz de yurtdışına pazarına açılmayı hedefleyip bu yönde çalışmalar yapan bir şirketiz.