Midas’ın kulakları
Sır saklamak insan doğasına aykırı. İnsanlar bildiklerini paylaşmak ister. Bir efsane, kral Midas’ın berberine yakıştırılıyor: Kral Midas’ın kulakları biraz büyükmüş. Belki, “Uzay yolu” dizisindeki Mr. Spock’un kulakları gibi ucu sivri, belki daha fazla. Efsane, “eşek kulakları” diyor. Midas sırrını saklıyor, ama berberi ister istemez biliyor. Berber bu sırrı taşıyamıyor, bir kuyuya sarkıp sırrı kuyuya anlatıyor, rahatlıyor. Ama kuyudaki su, bu sırrı az ötedeki sazlara taşıyor, rüzgar estikçe sazlardan “Midas’ın kulakları eşek kulakları” diye sesler yükseliyor.
İnsanlar, bildiklerini paylaşma güdüsü içindeler. Bu sosyal yanımız. Ama bildikleri “sır” ise, bunu ancak “sırdaş”ları ile paylaşmak durumundalar. Hıristiyanlıktaki günah çıkartma kulübesi örneğinde olduğu gibi karşı tarafta kimliği bilinmeyen yol gösterici biri varsa, kişiye sırlarını dökmek ve bunun yükünden kurtulmak için en geçerli yöntemlerden biri sağlanmış oluyor. İnternette de “itiraf” siteleri var. Burada insanlar, tanımadıkları, hiç görmedikleri, kimliklerini bilmedikleri kimselere, herkese, sırlarını anlatıp rahatlıyorlar. İnternetin sosyal yanlarından biri.
Kuşkusuz, internet, isteyen herkesin istediği doğru, sağlam, güvenilir; veya uyduruk, yanlış, yalan, hattâ kasıtlı yalan (dezenformasyon) bilgiyi yayabileceği bir ortam. Bunun denetimi yok. Buna denetim konursa, o zaman internet internet olmaz, intranet olur. Bu özgürlüğe karşılık, bilgiye erişmek isteyenlerin, ulaştıkları bilgiyi doğrulatacak kaynaklara ihtiyacı var. Çoğu kullanıcı arama motoru ile aynı haberin 4-5 yerdeki kopyasına ulaştığında doğruluğuna inanıyor. Ne olurdu, toplumun güvenebileceği, bir gönüllü toplum kuruluşu ya da bir haber kanalı eliyle devlet güvencesinde işletilen bir güvenilir kaynak (trusted site) olsa, doğrulama oradan yapılsa?
Toplumun “devlet”e olan güveni Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kadar yüksek değil. Her bilginin en doğrusunu eğer topluma -gecikmeden- devlet ulaştırsa, o aşınmış güvenilirlik oranı da yerine gelirdi.