‘Milli Teknoloji Hamlesi’nin merkezinde üretim var
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, “Yeni dönemin paradigma değişimlerini, küresel rekabette daha güçlü olmamızı sağlayacak bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. Bu yarışta, her ülke kendi yol haritasını oluşturuyor. Biz de ülke olarak sanayi ve teknoloji alanlarında atmamız gereken adımların bütününü ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ çerçevesinde tanımlıyoruz” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü kuruluş yıldönümüne yaklaşırken, ülkemizin her yönden bağımsızlığını pekiştirecek, toplumsal refahını artıracak adımları atmak en önemli önceliğimiz” diyerek konuşmasına başlayan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, “Bu amaç doğrultusunda, sanayi ve teknoloji alanlarında elde edilecek başarıların hayati olduğuna inanıyoruz. Her geçen gün, bu alanlardaki atılımın geleceğimiz için önemi daha belirginleşiyor. Ticaret ve teknoloji savaşlarının yaşandığı günümüz dünyasında özgün, yenilikçi ve rekabetçi üretim yapan ülkeler daha fazla rekabet avantajı elde ediyor. Böyle bir konjonktürde, Türkiye’nin kritik teknolojileri milli olarak geliştirebilmesi, yüksek teknoloji alanlarında rekabetçi ürün ve hizmetler sunarak değer zincirlerinde pay sahibi olabilmesi gerekiyor” dedi. Kacır, şu noktaları vurguladı: “Teknolojik ilerleme ve dijital dönüşüm, dünya için yeni bir çağın kapılarını aralamış durumda. ‘4. Sanayi Devrimi’ dediğimiz bu gelişim süreci, insanlık için önemli imkânlar sunarken, ülkeler düzleminde ise tüm dengelerin değişmesine ve rekabet koşullarının yeniden şekillenmesine neden oluyor. Açıkçası biz bu yeni dönemin paradigma değişimlerini, küresel rekabette daha güçlü olmamızı sağlayacak bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. Bu yarışta, her ülke kendi yol haritasını oluşturuyor. Biz de ülke olarak sanayi ve teknoloji alanlarında atmamız gereken adımların bütününü ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ çerçevesinde tanımlıyoruz.”
Savunma sanayisindeki başarımızı diğer sektörlere de yaygınlaştırmayı hedefliyoruz
Kacır, “Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracak, ekonomik ve teknolojik bağımsızlığını temin edecek kritik teknolojilerde atılım sağlayacak politikalar, ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ yaklaşımıyla yapılandırılıyor” ifadesini kullanarak “Bu yaklaşımın ilk başarılı örneği savunma sanayisinde hayata geçirilen teknoloji geliştirme projeleri oldu. Savunma sanayisi projeleri, yerli tedarikçilerin teknoloji üretme kabiliyetini artırmış, maliyetleri azaltmış ve insansız hava aracı, füze, radar sistemi ve uydu gibi ileri teknolojilerde ürün geliştirme kapasitesini ortaya çıkarmıştır. Bu sayede, savunma sanayisinde kritik teknolojilerin yerli üretimi ve yerli ürün kullanım düzeyi yüzde 20’lerden yüzde 68’lere yükseldi. ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ kapsamındaki planlamalarımız ve çalışmalarımızla bu başarıyı diğer sektörlere de yaygınlaştırmayı hedefliyoruz” açıklamasını yaptı.
‘Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’ ile bütüncül bir yaklaşım ortaya konuldu
‘Milli Teknoloji Hamlesi’ kapsamında; Bakanlık olarak sanayi ve teknolojideki öncelik ve hedefler hakkında da bilgi veren Kacır, şunları keydetti: “‘Milli Teknoloji Hamlesi’; geniş bir alanda teknoloji eksenli atılımı tarifliyor. Ancak merkezinde sanayi ve teknoloji üretimi yer alıyor. Buradan hareketle, Bakanlık olarak ‘Milli Teknoloji Hamlesi’nin omurgasını oluşturan Türkiye’nin ‘Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’ni hazırladık ve Sayın Bakanımız bu belgeyi 18 Eylül 2019 günü kamuoyu ile paylaştı. Bu strateji belgesi ile ilk defa sanayi ve teknoloji alanları birlikte ele alınarak bütüncül bir yaklaşım ortaya konulmuş oldu. Göreve geldiğimiz ilk günden bu yana hep ‘Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi’ vurgusu yapıyoruz. Bir taraftan ülke olarak teknoloji üretme kapasitemizi geliştirmeyi, diğer taraftan da üretim kapasitesini ve dijital olgunluk seviyesini artırarak sanayimizi güçlendirmeyi ana amaçlar olarak benimsemiş durumdayız. Sanayi ve Teknoloji Stratejimiz de bu iki amaç doğrultusunda şekillendirildi. Strateji Belgemizde; 11.Kalkınma Planı ile de uyumlu olmak kaydıyla 12 temel hedef belirledik. Ülke olarak arzu ettiğimiz atılımı yapabilmek için elzem olduğunu düşündüğümüz bu hedeflerin iddialı olmakla birlikte ulaşılabilir olduğunu belirtmek isterim. Ar-Ge harcamalarının GSYİH’daki payının yüzde 1,8’e, yazılımcı sayısının 500 bine, ihracatta yüksek teknolojinin payının yüzde 50’ye çıkarılması ve 10 Turcorn üretmek bunlardan birkaçı.” ‘Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nin 5 bileşen üzerine inşa edilmiş durumda olduğunu hatırlatan Kacır, “Bunlar; ‘İleri Teknoloji ve İnovasyon’, ‘Dijital Dönüşüm ve Sanayi Hamlesi’, ‘Girişimcilik’, ‘Beşeri Sermaye’ ve ‘Altyapı’ şeklinde. İlki; Türkiye’de teknoloji geliştirme ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesi için stratejileri içeriyor. ‘Dijital Dönüşüm ve Sanayi Hamlesi’ ise; sanayide katma değerli üretimin artırılması için atılması gereken adımları tanımlıyor. Üçüncü bileşende ise hem teknoloji alanında hem de sanayide girişimciliğin yaygınlaştırılması ve özellikle ihracat odaklı gelişimleri ele alınıyor. ‘Beşeri Sermaye’ ve ‘Altyapı’ bileşenleri ise; ilk üç bileşeni destekleyici unsurları içeriyor. Bu şekilde, sanayi ve teknoloji alanlarını bütüncül bir şekilde ele alan bir strateji belgesi ortaya koymuş olduk” değerlendirmesini yaptı.
‘Model Fabrikalar’, sanayinin dijital dönüşümünü hedefleyen eylemlerimizden
Mehmet Fatih Kacır, sanayide yüksek katma değerin önemini vurgulayarak bu konuda atılan adımlarla ilgili olarak şunlara dikkat çekti: “Biraz önce de belirttiğim gibi, Stratejimizin ana bileşenlerinden birini bu husus oluşturuyor. Ülke olarak önemli bir sanayi üretimine sahibiz. Ancak, üretimde katma değeri artırmamız gerekiyor. Temelde bunun iki yolu olduğunu söyleyebilirim. Birincisi, sanayide dijital dönüşüm ile üretim süreçlerinde verimlilik sağlamak. 4. Sanayi Devriminin öngördüğü bu dönüşüm, insan kaynağından yönetim yaklaşımına, ürün tanımından altyapıya uzanan geniş bir yelpazede unsuru birlikte ele almayı gerektiriyor. Biz de dijitalleşmeyi bu kapsayıcılıkta ele alıyoruz. Sanayi ve Teknoloji Stratejimizde; sanayinin dijital dönüşümünü hedefleyen çeşitli eylemler yer alıyor; ilkini Ankara’da ve Bursa’da açtığımız ‘Model Fabrikalar’ bunlardan bir tanesi. Model fabrikalarda uygulamalı dijital dönüşüm eğitimleri ve danışmanlık hizmeti sunuluyor. Hızlıca bu uygulamayı diğer şehirlerimize de yaygınlaştırıyor olacağız.” “Sanayide katma değer artışının diğer bir yolu ise, teknoloji seviyesi yüksek Ar-Ge çıktısı ürünlerin üretiminin yaygınlaştırılmasıdır” ifadesini kullanarak konuşmasına devam eden Kacır, “Özellikle ihracatta ürünlerimizin kg başına satış değerlerini artırmamız gerekiyor. Bunun için orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin payını ve sanayiye yönelik Ar-Ge faaliyetlerini artırmamız elzem. Bu kapsamda, önemli projeleri hayata geçiriyoruz. Örneğin, TÜBİTAK tarafından başlatılan ‘Sanayi Doktora Programı’ önem verdiğimiz bir uygulama. Bunun haricinde de, sanayi işletmeleri ile akademinin iş birliğini özendirdiğimiz programlar hayata geçiriyoruz. Bu sayede, sanayi ile akademiyi yakınlaştırarak daha yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesini teşvik ediyoruz. Geliştirilen yüksek teknolojili ürünlerin yatırıma dönüşmesi için de yine özel bir program hayata geçirdik. Şu an ilk çağrısını yürüttüğümüz ‘Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı’ ile orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlere yönelik yatırımları hızlandırmayı amaçlıyoruz” dedi.
KOBİ’lerin yer almadığı veya onların ayak uyduramadığı bir kalkınma düşünülemez
“Hedeflediğimiz teknolojik gelişimin ülke sathında yaygın olarak sağlanabilmesinde KOBİ’lerin performansı şüphesiz belirleyici olacak” değerlendirmesini yaparak KOBİ’lere dikkat çeken Kacır, “KOBİ’lerin yer almadığı veya onların ayak uyduramadığı bir kalkınma düşünülemez” ifadesini kullandı. Kacır, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu nedenle, KOBİ’lerin dijitalleşmesi ve teknoloji üretiminde etkin rol almasını önemsiyoruz. KOBİ’lerimizin gelişimine yönelik çalışmalarımızı ağırlıklı olarak KOSGEB vasıtasıyla yürütüyoruz. KOSGEB’in dijitalleşme ve teknoloji odaklı ‘KOBİ Teknoyatırım’, ‘Stratejik Ürün’, ‘Ar-Ge, İnovasyon’, ‘Endüstriyel Uygulama’, ‘KOBİ-Gel’ ve ‘Uluslararası Kuluçka Merkezi ve Hızlandırıcı Destek Programı’ gibi başlıklarda çeşitli destek programları bulunuyor. Bu destekler ile KOBİ’lerimizin, dijital dönüşüm sürecinde ihtiyaçları olan teknolojik altyapı yatırımları, dijital dönüşüm teknolojileri kapsamında gerçekleştirmek istedikleri araştırma ve geliştirme faaliyetleri ve dünyadaki eğilimleri takip ederek katma değeri daha yüksek ürünler üretmeleri destekleniyor. Personel giderlerinden, makine- teçhizat alımına; eğitim, danışmanlık, mentörlük hizmetlerinden, yurt içi ve yurt dışı fuar ziyaretine kadar geniş bir yelpazede destekler sunuluyor.”
Teknogirişim ekosistemini oluşturan aktörlerin bütüncül bir gelişim göstermesi gerekiyor
Mehmet Fatih Kacır, “Teknokentlerdeki startup’lar, genç girişimciler için destekler mevcut. Gördüğümüz kadarıyla ürünleşmeden sonra pazarlamada ve ticarileşmede ciddi sıkıntıları bulunuyor. Bu noktada gençlere destekler nasıl kuvvetlendirilebilir? Sayın Bakanımızın da açıkladığı 10 ‘Turcorn’ hedefi için ne yapmalı?” sorumuzu, şöyle yanıtladı: “‘Milli Teknoloji Hamlesi’ kapsamında teknogirişim sayısını ve etkinliğini artırmak öncelikli konularımızdan. Sizin de dile getirdiğiniz 10 Turcorn hedefi bunun açık göstergesi. Dünya çapında başarılı girişimler ortaya çıkarmak için sektörleri ve ürünleri baştan aşağı dönüştüren paradigma değişimlerini yakalamak, bugünün değil geleceğin teknolojilerini hedefleyen işler yapmak gerekli. Biz Savunma Sanayindeki başarımızı buna borçluyuz. Başka ülkelerin onlarca yıl, yüzlerce milyar dolar harcadığı geleneksel alanlara değil, yeni yükselen alanlara yöneldiğimizde, dünya çapında başarılar elde ettik. Benzer fırsatlar her alanda var. Sağlık, mobilite, enerji, ulaştırma, finans gibi alanlarda ülkemizde geliştirilecek teknoloji ürünleri için de benzer fırsatları yakalamamız mümkün. Açıkçası, Türkiye’nin 10 Turcorn’a sahip olmasının ancak teknogirişim ekosisteminin belli bir olgunluğa ulaşmasına bağlı olduğunu düşünüyorum. Ekosistemin olgunluğa ulaşması için ise, ekosistemi oluşturan aktörlerin, aktörler arası mekanizmaların ve diğer destek unsurlarının bütüncül bir gelişim göstermesi gerekiyor. Amacımız; teknogirişim ekosistemini topyekûn olarak bir noktaya ulaştırmak. Başlangıç seviye girişimlerin artırılması, ileri aşama girişimler için finans kaynaklarının geliştirilmesi, girişimciler arası iş birliğinin artırılması, uluslararası ‘network’lere erişimin sağlanması, girişimci dostu yasal zeminin oluşturulması gibi başlıklarda konuyu 360 derecede ele alıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu kapsamda önemli çalışmalarımız da olacak ama şu an hayata geçirdiğimiz uygulama ve projelerden sadece birkaçına değineyim. Ar-Ge yoğun erken aşamadaki firmalarının fon ihtiyaçlarının karşılanması ve girişim sermayesi fonlarının etkinleştirilmesi amacıyla TÜBİTAK bünyesinde ‘Tech-InvesTR Girişim Sermayesi Destekleme Programı’nı hayata geçirdik. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın da katılımıyla yakın zamanda önemli bir kaynak girişim ekosistemine kazandırılmış olacak.
‘TÜBİTAK-BiGG’ programı ile girişimcilerin, teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini, katma değer potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmelerini amaçlıyoruz. ‘KOSGEB Girişimciliği Geliştirme Destek Programı’ ile girişimcilerin iş kurma ve yürütme konularında bilgi ve becerilerinin geliştirilmesini amaçlıyoruz. Teknoloji düzeyine bağlı olarak 300 bin TL’ye kadar makine, teçhizat ve yazılım desteği sağlıyoruz. Bunun yanında işletmelerimize mentörlük, danışmanlık ve işletme koçluğu desteği sunuyoruz. Bütün bu programlarla, milli şirketlerimizin özgün teknoloji ürünleri geliştirmelerine kaldıraç olmayı hedefliyoruz.”
‘Deneyap Teknoloji Atölyeleri’ni tüm Türkiye’de hayata geçiriyoruz
“Tüm bunların yanında geleceğin teknoloji yıldızlarını ve girişimcilerini yetiştirmek için yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Geleceğin teknoloji yıldızlarını yetiştirmek amacıyla ‘Deneyap Teknoloji Atölyeleri’ni tüm Türkiye’de hayata geçiriyoruz” açıklamasını yapan Kacır, konuşmasına şöyle devam etti: “‘Deneyap Teknoloji Atölyeleri’ eğitimleri ile, 21. yy becerileri kazandırmayı, öğrenmeye karşı ilgi ve merak artırmayı, kariyer bilinci oluşturmayı, bilim ve teknoloji okuryazarı bireyler yetiştirmeyi hedefliyoruz. Öğrencilere teknoloji projeleri geliştirmede gerekli temel bilgi ile teknik altyapıyı vererek geleceğin teknolojileri hakkında vizyon kazandırmayı planlıyoruz. Alan bazlı uzmanlaşmalarını sağlayarak yenilikçi ve özgün projeler geliştirmeleri için teşvik ediyoruz. Kısa zaman içerisinde 81 ilde 100 Deneyap kurmayı hedefliyoruz. Projenin ilk etabını, 12 ilde hayata geçirdik. İkici etabında ise Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Antalya, Çanakkale, Çorum, Elazığ, Gaziantep, Isparta, Kahramanmaraş, Kastamonu, Malatya, Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Tokat, Yozgat illerinde atölyelerimizi açıyoruz. İlkini geçen yıl düzenlediğimiz ve sizlerin de yakından takip ettiğinizi düşündüğüm TEKNOFEST İstanbul’un, daha ikinci yılında katılımcı sayısı itibarıyla dünyanın birinci havacılık organizasyonu haline gelmesi bizim için oldukça sevindirici oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle ‘Türkiye’nin milli teknoloji hamlesinin sembolü olarak’ görülen organizasyonda, çabalarımızın sonuç aldığını görmek sonraki yıllar için bizlere motivasyon kaynağı oldu. Bu tür etkinliklerin gençlerimize her alanda teknolojiyi sevdireceğine ve teknoloji geliştirme süreçlerine orta ve uzun vadede katkı sağlamaya yönelteceğine inanıyorum.”