Minecraft: Ders materyali
Oyun sayılamayacak oyun Minecraft, yapısal özelliği nedeniyle bilgisayar kodlamayı öğretmek amacıyla kullanılmaya başlandı. Oyuncular, Lego benzeri blokları ve “taşları” diledikleri gibi şekillendirerek, ne isterlerse “inşa” ediyorlar. İşte bu, kendi başına bir kodlama süreci. Minecraft’ın bu özelliğini Georgia Teknoloji Enstitüsü hocası, aynı zamanda video oyunu tasarımcısı Ian Bogost şu veciz cümleyle özetliyor: “Bu kuşağın Lego’su ve hatta mikro bilgisayarı.” Bu kuşak dediği, Z-Kuşağı.
Minecraft’a uzak okurlarımıza iki satır bilgi: İsveçli Markus Persson’un bu icadı, 100 milyonu aşan oyuncusuyla Microsoft’un dikkatini çekti. 2,5 milyar Dolara Persson’dan satın aldı.
Raptr verisine göre 2014’te Türkiye’de oyunlarda Minecraft’ın payı % 2.15 (En büyük pay % 24.81’le League of Legend). Oyun, ülkemizde bambaşka nedenlerle kamuoyu gündemine geldi: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı raporda, oyunun sakıncalı olduğu savunuldu. Yasaklanmasına yönelik hukuki işlem başlatıldı.
Sakıncalar listesinden örnek bir kaç paragraf: “Oyunun içeriğinde ev, tarla, köprü gibi yapılar oluşturulabildiği için yaratıcılığı geliştirdiriği düşünülse de bu yapıların yıkılmaması için diğer yaratıkların öldürülmesine gerek duyulmaktadır. Kısacası, şiddete dayalı bir oyundur. Oyun yüzünden çocukların hayvanlara eziyet edebilecekleri, hayvanların hiç acı çekmediğini düşündükleri, şiddet içeren hareketlerde bulundukları,
zarar verilen yaratıkların acı çekmeden ölmeleri nedeniyle çocukların, davranışlarının sonuçlarını düşünmeden hareket ettikleri tespit edilmiştir.”
Her halde Minecraft, video oyunları içinde şiddet içeren “ilk ve tek” oyun (!). Diğer video oyunlarında olmayan bir özellik bu değil mi?
Minecraft’ı yaratıcı ve öğretici amaçlarla yeniden tanımlamaya girişen bilgi toplumu mensupları ise bu oyunun kurallarını, bilgisayar kodlamayı öğretmek için araç olarak kullanmayı akıl ettiler.
Bu akıl etme, durup dururken olmadı: MIT tarafından taa 1967’de, Kaplumbağa (Turtle) adıyla, üç tekerlek üzerinde yürüyen, Lego’dan yapılma bir mekanizma, Logo yazılımını öğretmek amacıyla geliştirilmişti. Aradan geçen 50 yıla yakın sürede bu iş çok daha ince ayarlandı elbette. Şimdi, çocukların iPad/iPhone üzerinden Bluetooth’la “programladığı” benzerleri var. Ayrıca, fiziki mekandan ekrana taşındı. Minecraft’ın yazılım büyük babası oldu.
Yüksek gişe hedefli sinema filmlerinin bile artık video oyun tarzında ve formatında çekildiği düşünülürse, Minecraft’in, popüler kültür ürünleriyle bağdaşık ikincil amaçlar da doğurması kaçınılmazdı: Bir “olay” halini alan Taht Oyunları (Game of Thrones) dizisindeki şatoları, kaleleri, köprü, heykel ve diğer öğeleri de Minecraft’taki “gibi” oluşturmak. Evet, bu da oldu. Oluyor. Milyonlarca genç, bunu yapıyor şimdi.
Tam bu nokta, öğretmen ile öğrenci arasındaki yaş ve kuşak farkını gösteren anlamlı bir örneği aktarmaya uygun: İngiltere’de Ray Chambers adlı öğretmen, 11-16 yaş çocuklara, bir bilgisayar komutunun elektrik devre özelliklerini anlatırken çocuklardan biri sormuş: “Minecraft’taki gibi mi yani?” Chambers, önce anlamamış bile soruyu. Sonradan araştırınca, Minecraft’teki “Kızıl Taş”ın o devre özelliğinde olduğunu görmüş. Kızıl Taş, elektrik kaynağını temsil ediyor, bununla devre kurulabiliyor. Buradan da konu, sayısal devrelerin temelinde yatan Boole Cebiri, mantıksal kapılar, ikili kodlar (binary) gibi daha ileri düzeyi öğretmeye gidiyor: Kodlama öğretimine doğru…
Minecraft sadece bilişim öğretmeye değil, başka alanlarda da yaratıcı düşünceyi geliştirmede kullanılabilecek: Tarih, coğrafya, matematik, mimari, hatta müzik.