Mobilitedeki dijital dönüşümü adresliyoruz
Panasonic Kurumsal Mobil Çözümler Bölge Müdürü Ali Oktay Ortakaya, Panasonic’in Türkiye’yi çok önemsediğinin altını çizerek yerli bazlı üreticiler ya da ekosistem paydaşlarıyla beraber iş yapabilmek adına da yatırımlarının devam ettiğini kaydetti.
“Dayanıklı ve endüstriyel ürünler üretiyoruz. Bizde müşterilerimizin işi durursa iki şey kaybedersiniz; ya para ya da hayat. O yüzden asker, ambulans, polis, itfaiye gibi operasyonlarda hayat kaybediyorsunuz. Diğer tarafta da para kaybediyorsunuz” değerlendirmesini yapan Panasonic Kurumsal Mobil Çözümler Bölge Müdürü Ali Oktay Ortakaya, BThaber’in ‘3 Gazeteci 1 Konuk-3G1K’ başlıklı dijital etkinliğinin konuğu oldu. Ortakaya, BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi, BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan ve BThaber Editörü Handan Aybars’ın sorularını yanıtladı:
- Pandemi sürecinde birçok üretici şirket, özellikle taşınabilir sistemler ürün tedariği konusunda sıkıntılar yaşadı. Siz bu süreci nasıl geçirdiniz ve geçirmeye devam ediyorsunuz?
Panasonic olarak standart dizüstü bilgisayar, PC, tablet, akıllı telefon oyuncularından farklı bir noktadayız. Ürünlerimizin genel yapısı itibarıyla dayanıklı endüstriyel ürünler üretiyoruz. Aslında bizim ana ‘segment’imiz; tamamıyla saha şartlarında, zor şartlarda çalışan mavi yaka ve özellikle savunma sanayini de baz alırsak yeşil, kahverengi yaka diyebileceğimiz bir kullanıcı profili. Ofisten çıkan beyaz yakalı eve çekilirken, biz o radarda olan üretici değildik. Ama tabii ki sektörü takip ettiğimizde müthiş bir talep artışı oldu. Doğal olarak fabrikalar çok etkilendi. Kasım itibarıyla ufak sıkıntılar yaşadık. İşimizin niş olması, kurumsal müşterideki talebi çok önceden belirleyerek özel üretim yapıyor olmamız aslında bizi oldukça rahatlattı. Stok anlamında çok sıkıntı yaşamadık. Haziran-Eylül arasındaki talepleri yönetmek nispeten daha zordu. Sahada da talep arttı; en başta sağlık sektöründe talep artışı oldu. Sahaya ekstradan kişi inmek durumunda kaldı. İster istemez burada mobil cihazlar öne çıktı. Bizim farkımız cihazların dezenfekte edilebiliyor olması. Birçok üretici dezenfekte ürün üretelim düşüncelerine girdiyse de zaten bizim ürünlerimiz özel solüsyonlarla dezenfekte edilebilir şekilde. Sağlık sektörü de yıllardır bu yüzden Panasonic tercih ediyordu. Bundan sonraki süreçte vatandaşla iletişimde olan tüm sektörler için ya temassız işlem ya da dezenfekte edilebilir ya da ikisi birden olan mobil cihazların talebi artacaktır diye bir öngörümüz var. Lojistik, tedarik zinciri de önemli bir sektör. Her şeyi çevrimiçi sipariş ediyoruz. Gitgide büyüyen bir e-Ticaret pazarı varken, patladı diyebiliriz. Fiyat ve tedarik sürecinde de kendilerini çok iyileştirdiler. Bundan sonra da bu durum yeni normalin altındaki önemli değişimlerden biri olacak; e-Ticaretin gitgide büyüyeceği ortada. Bizim tarafımızdan bakarsanız ürünleri dağıtacak ciddi bir personel ihtiyacı doğdu ve o personelin aslında bu dağıtımı depodan mağazaya ya da mağazaya uğramadan son kullanıcıya ulaştırırkenki zincirde bilgi akışının yönetilmesi ihtiyacı önemliydi. Gerek tablet gerek el terminali tarafında çok ciddi adetler pazarda seyretti. Bilgi teknolojilerine çok fazla yatırım yapıldı. Panasonic olarak ürün prortföyü açısından hazır olduğumuz, bundan sonraki yeni normalde de müşteri ya da kullanıcı ihtiyaçlarını öngörüp buna göre ürünlerini güncelleyen ya da yeni ürünler çıkaran bir tecrübeydi. Müşterilerimize başta sağlık sektörü olmak üzere çok destek olduğumuzu düşünüyorum. e-Ticarete stratejik ve ürün bazında bakmak lazım. Stratejik açıdan baktığımızda; lojistik ve tedarik zinciri bizim açımızdan her zaman en önemli 4-5 sektörden bir tanesiydi. Sadece donanımla kalmayıp bütün ekosistemi kapsayacak Belçika kökenli Zetes firmasını satın aldık ki tamamıyla bir tedarik zinciri yönetim uygulama platformudur. Bu satın alma; aslında bu sektörün büyüyeceğini öngörmemizden. El terminaliyle, tabletlerimizle, donanımıyla, yazılımıyla, servisiyle beraber toplam müşteriye uçtan uca çözüm sunabilen bir yapı. Keşke Covid-19 ile tecrübe etmeseydik ama bugün aslında bunun ne kadar doğru olduğunu daha net görüyoruz. Ürün bazına indirgersek aslında burada kritik bazı ürünler var. Pandemi öncesinde entegre termal kameralı bir tablet duyurusu yapmıştık; tabletin üstünde entegre şekilde ısı ölçer bir kamera var. Enerji ve otomotiv sektöründe öne çıktı. Sağlıkla beraber iş bir anda insan vücut ısısına kadar genişleyen bir alana girdi. İş süreçlerini kısaltan, hijyen açısından teması minumuma indiren çözümler çok öne çıktı. Dezenfektasyon çok önemli bir işlem olarak devam edecek.
- Mobilitenin önemi bu dönemde oldukça arttı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Önümüzdeki dönemde bu konunun gelişimini nasıl görüyorsunuz?
Mobilite her zaman çok önemliydi. Bu süreçte bizim açımızdan şunu gördük; sahadaki kullanıcılarımızın şartları artık daha zor. Bu süreç bizi çok daha farklı ürün tasarlama, üretme ve müşterilerimize sağlama ihtiyacı doğurdu. Önümüzdeki dönemde giyilebilir cihazların artacağı aşikâr görünüyor. Pandemi sürecinde, IoT, büyük veri, RPA gibi konular öne çıktı. Daha dijital bir ortamda yaşayacaksak bu ana alanlara ne kadar hızlı ama ne kadar da doğru yatırım yapmamız gerektiğinin farkına vardık. IoT ile birlikte aslında sensör bazına inen, verinin sistemde arka tarafta gözlenebildiği, tam otomatik üretimin yapılabildiği alanlardan konuşuyoruz. Oturduğumuz yerden, müşterinin ihtiyaçlarını, tüm bu akışı takip edebilme altyapısı var. Tüm bu verinin arka tarafta alınıp işlenip anlamlandırılabilmesi, bunun yapay zekâ destekli bir şekilde iyileştirilmesi ya da öngörü anlamında üretim kapasitesinin düzenlenmesi, tüm bu sistemi yönetirken de siber güvenliğinin çok iyi bir şekilde sağlanabiliyor olması çok önemli. Buradaki tek açıkta kalan, üretilen ürünün dağıtımı; kurumsal ya da bireysel müşteriye gidişi. ‘Drone’larla teslimatların yapılması bu süreci hızlandıracaktır. ‘Drone’ üreticilerinin ya da bunları kontrol eden mekanizmaların önemi artacak. Panasonic olarak tüm ürün gamlarımız açısından birçok noktada bu alanlarda yatırımlar yapıyoruz ya da bunların özelliklerini, faydalarını kullanarak kendi ürünlerimize entegre ediyoruz.
Dijital dönüşüm iş akışlarının değişmesiyle mümkün
- Ofis ortamında çalışanlar rahatlıkla evden çalışma modeline geçebildiler. Ama saha çalışanları yine sahada olmak zorundalar. Onlar için nasıl iş modelleri öneriyorsunuz?
Neredeyse her sektörün sahada bir ekibi var. Pandemi bizi dijitalleştirme açısından adım attırdı. Kullanıcıya bir el terminali ya da tablet verdiğimde dijital dönüşüm yaptım mı? Hayır! Dijital dönüşüm çok başka bir şey. Bu sadece dijitalleşme. Dijital dönüşüm yapmak bir kültür meselesi. İş yapış şeklini değiştirecek olan bir şey; insan kaynaklarını, finansı, operasyonel bölümleri, sponsorunun, üst düzey yönetim kurulu ve üst düzey yöneticilerinin olduğu tamamıyla kurum içindeki büyük bir dönüşümden bahsediyoruz. Sadece kağıttaki bir veriyi dijital bir ortama aktarmak olarak görülürse, bunu yapan firmalar büyük hata yapmış olur. Nasıl iş dönüşümleri, nasıl iş akışları? İş akışlarının değişmesi gerek. ‘Drone’la dağıtımların yapılabiliyor olması dijital dönüşümdür. Dağıtımı yaparken, kurumun arka tarafta yepyeni bir modelle iş yapıyor olması çok başka bir şey. Teknoloji sektöründe yeni doğanlar aslında hep dijital doğan şirketler. Her sektördeki kurumlar, klasik iş yapış şekillerinden daha radikal iş yapış şekillerine nasıl geçecek? Bu çok kritik ve bunun için danışmanlıklar veriliyor. Biz Panasonic olarak bunun mobilite bacağındayız. Bizim adreslediğimiz yer mobilitedeki dijital dönüşüm. Hem kendi üretimimiz ve tasarımımızla hem de iş ortaklarımızla birlikte müşterilerimize uzun zamandır dijital dönüşüm danışmanlıkları da veriyoruz. ‘Kurumsal mobil danışmanlığı’ mottosuyla yola çıktık. Tek başına dayanıklı ‘notebook’, tablet ya da el terminali üreticisi değiliz. Çok ciddi bir bilgi birikimimiz ve ürün portföyümüz var. Önemli olan müşterimizin ne istediği. Konuşan değil dinleyen satıcıyız, üreticiyiz. Üreticiler, iş ortakları, müşteriler hepimiz masanın aynı tarafındayız. Hepimiz milli değerin artmasını desteklemek zorundayız. Yabancı yatırımcıların gelmesini istiyorsak kendi ‘startup’larımızı büyütmek zorundayız. STK’ların ve masanın üç paydaşının aynı yöne bakması lazım.
- Saha çalışanları için sizin Toughbook – Toughpad gibi ürünler ön plana çıkıyor. Bu alandaki talepleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ar-Ge’ye bakışınız nedir?
Ar-Ge’ye çok çok ciddi bütçe ayıran bir kurumuz, sadece Toughbook özelinde söylemiyorum. Teknoloji alanında önemli bir oyuncuysanız bunu yapmazsanız silinir gidersiniz. Panasonic yüzde yüz Japon şirketi. Biz kendimizi satış pazarlama şirketinden ziyade mühendis şirketi olarak görüyoruz. Panasonic’teki en büyük fark; son kullanıcının memnuniyeti. Para ve zaman kaybedebiliriz ama önemli olan müşterinin o andaki sorununu çözebilmek. Yeni normalde hibrit bir modelde ilerleyeceğiz diye düşünüyorum; ne sadece yüz yüze ne de sadece çevrimiçi. Hem iş ortaklarına hem de pazarlama aktivitelerine ihtiyacımız büyük.
Savunma sanayindeki müşterimiz bize ‘Tough’ diye geliyor
- Panasonic Mobil dediğimizde akla hemen saha için dayanıklı ürünler geliyor. Evden çalışma, uzaktan eğitim gibi konulardaki çözümleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Savunma sanayine bakış açınız? Türkiye pazarındaki durumunuz?
Savunma sanayi bizim için küreselde çok önemli beş sektörden biri. Türkiye için ilk üç sektörden bir tanesi; çok kıymetli. Dayanıklı ürün deyince akla gelen ilk sektör. Ürünün katma değeri; onların kullanım ihtiyaçlarında maksimumda. Hatta bazı dayanıklılık seviyeleri onların ihtiyaçlarına göre tasarlanıyor. Başka sektörlere de otamatikman bir katma değer olarak dönüyor. Savunma; bizim katma değerimizi rahatlıkla en fazla anlatabildiğimiz sektör. Hatta anlatmıyoruz, savunma sanayindeki müşterimiz bize ‘Tough’ diye, ‘Tough’ ticari markasıyla geliyor; endüstriyel ya da dayanıklı cihaz diye değil. Kurumsal müşterinize ilk Toughbook satışınız zor ama bir kere kullanmaya başladıktan sonra gerçekten katma değerini sahada görüyor. Verdiği paranın geri döndüğünü fark ediyor ve kullanmaya devam ediyor. Ürün arıza yapmadığı için müşteri bize o parayı ödüyor. Çünkü bu sefer işi duruyor. Bizde müşterilerimizin işi durursa iki şey kaybedersiniz; ya para ya da hayat. O yüzden asker, ambulans, polis, itfaiye gibi operasyonlarda hayat kaybediyorsunuz. Diğer tarafta da para kaybediyorsunuz. Eğitim tarafında Panasonic mobil çözümlerden ziyade diğer ürün gruplarımızın çözümleri var; projektörler, interaktif tahtalar, IP bazlı donanımlar gibi… Bizim için önemli sektörleri, özellikle pandemiyle beraber sağlık, perakende, tedarik zinciri, e-ticaret başlığı altında topladık. En önemli sektörlerin yanına savunma sanayi ve enerjiyi de koyabiliriz.
- Türkiye pazarına bakış açışınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Özellikle bölge ülkeleri de düşündüğümüzde gelişim eğilimleri ne yönde olacak?
Sıfırdan çok efektif bir iş birimi kurduk; servisinden kanalına, doğrudan müşteriye dokunmaya kadar. Avrupa’da hepimiz ülke müdürü olarak birbirimizle çok yakın çalışıyoruz. Türkiye; Doğu Avrupa ile Orta Doğu’nun arasında, bu coğrafyanın en büyük oyuncularından bir tanesi. Panasonic açısından Türkiye çok önemli. Yatırımlarımız devam ediyor; sadece ürün satmak için değil aslında yerli bazlı üreticiler ya da ekosistem paydaşlarıyla da beraber iş yapabilmek adına… Sadece satış yaptığımız bir pazar olarak görmüyoruz. İş ortaklarımız bugüne kadar bizleri çok iyi anlattılar, onlara çok teşekkür ediyorum. Satıştan bağımsız servis operasyonumuz çok iyi yürüyor. Türkiye’de büyüme arzumuz devam ediyor.