Nalına da mıhına da!
Diğer sektörler hakkında gerçekten pek bilgim yok fakat bilişim sektörünü iyi bilirim ya da iyi bildiğimi sanırım, biraz da teknoloji medyasını.
Önce bilişim sektörü: Dışarıdan bakıldığında çoğunluk iş insanı için bilişim sektöründe olmak görece seçkin insanlar arasında olmaktır. Şirketlerin bir kısmı zaten yurtdışı firmaların Türkiye temsilcilikleri olduğundan mutlaka kadroları da kaliteli insanlardan oluşturulmuştur. Diğer özel sektör firmalarının sahipleri genellikle üniversitelerin ilgili bölümlerin mezun, kadroları ise bilişim konusunda yetişen veya yetişmiş insanlarla doludur. Gerçekten öyle mi? Hayır, tabi ki değil
Yurtdışı merkezli üreticilerin ülkemizdeki temsilciliklerini incelediğimde özel ve benim çok sevdiğim kibar, nazik ve saygıdeğer beyefendi ve hanımefendilere tanımadığım aynı düzgünlükteki insanları eklersek, yurtdışı firmalarının Türkiye temsilciliklerinde evet %90 oranında kaliteli insan kaynağı var demek mümkündür. Bu insanlar çalışmalarıyla, kibarlık ve incelikleriyle, ortaya koydukları çalışmalarıyla gönüllerimize taht kurdular. Sadece sektöre değil ülkemiz için de canla başla çalışıyorlar, sektörü geliştirip, ekonomiye katkı sağlıyorlar. Ekosisteme sahip çıkıp, herkese destek olmaya çalışıyorlar.
Kalan %10’u için nasılsa herkesin bir fikri vardır. Fazla şeyler yazmaya gerek yok ama ben bu kişilerin sadece abartılı sunumları ve etkili konuşmaları ile markaların ülke müdürü olanları biliyorum. Olduktan sonra konudan bihaber “wine and dine” denilen tiplere büründüklerini çok gördüm. Şirketin ikram bütçesini çarçur edip, evine götürdüğü 3000 TL kuruyemiş faturasını şirketten talep edenleri, şirkete aldığı televizyonu evine alanı da, her öğle eşine dostuna yemek ısmarlayanını, iş görüşmelerinden kaçanlarını, kendisine BThaber adına mail atmak istediğimizde bana “önce sekreterime yollayın” diyenini de gördüm. İnanın eğer bu insanlar biraz yüksekten konuşabiliyorlarsa, işleri de eh biraz iyi gidiyorsa, hiç sorun değil, markalar çok da değerlendirmez bu yanlışlıkları. Bu başarısız yöneticilerin öyle de bir havaları vardır ki sorma gitsin, ne seni tanırlar ne de sektörü, ta ki yeni iş arayana kadar, sonra ilk laf klasik “bir kahve içelim mi?”
Gerçi bir sonraki işlerini bulmakta da zorluk çektikleri söylenemez, çünkü başka iyi bir markadan ayrılanları diğer iyi markalar kapar? Bu kural gibidir. Çünkü markalar işten atmaz, ayrılmasını ister, bu durumda kişinin başarısı pek de bilinmez, garip ve sektörü okumayı bilmeyen basiretsiz insan kaynakları firmaları da bu insanları hemen bir yere sokar.
Peki sana de dostum diyenler var mı bu noktada? Vardır illa ama ben yoksa diye kendime kendime sorayım; sana ne? Anlatayım;
2000’li yılların ortalarından itibaren, ülkemizde bilişim pazarı hızla büyümeye başladı. Her yıl dolar bazında %5-7lik sektör hacminde artışlar oldu. 2008-2012 yıllarında dünyanın gözü gerçek anlamda üzerimizdeydi çünkü genç ve potansiyel tüketici toplum yabancı markaların iştahını kabartıyordu. Beklenen PC penetrasyonu birden artacak ve Türkiye markaların cenneti olacaktı, oluyordu da.
İşte o zamanlarda yukarıda bahsettiğim bu başarısız ülke müdürleri bilişim sektörüne en büyük zararı verdiler. Büyütmedikleri ve hatta ilgilenmedikleri bilişim okuryazarlığı istenen hızla artmadı, tam tersine onların yüzünden yolsuzluklar ve güven kayıpları hızlıca arttı, sektör asla birlikte hareket edemedi, sektör dernekleri uyudu, herkes bir rüyanın içinde kendi planları ile ilerliyordu. Dev fuarlar yavaş yavaş küçülmeye başladığında “internet varken fuara ne gerek var” diyen düşünce gittikçe devleşen rakibimiz Dubai’yi ve oradaki fuarları görmek istemedi. Markalar yavaş yavaş merkezlerini Birleşik Arap Emirlikleri’ne taşımaya başladı. Bölge müdürlükleri İstanbul’dan alındı, Arap ülkelerine geçti. Bizim bu marka temsilcileri evlerine götürdükleri kuruyemişleri eve kaçırdıkları televizyonlarından izlerken diğer %90’u oluşturan iyi niyetlilerin çabaları durumu kurtarmaya yetmedi. Derken bilişimde İstanbul küçüldü, rakip Dubai büyüdü.
Sonrası malum, 2016’dan sonra, bu yıllara kadar sektör toparlayamadı, Allahtan bu yıl umut veren rakamlar açıklandı. Umarın büyüme tekrar başlayacak.
Ben bu çapsız ve bir o kadar sektöre zararlı yöneticileri affetmiyorum. Halen görevde olanları var, benden nefret ediyorlar, çünkü doğrular insanları kızdırır. Bilmedikleri çözüm ve ürünlerin ülke müdürü olan bu kişiler bizlere büyük zararlar vermekteler.
Yabancı ülke temsilciliklerindeki bu %10’luk grubu inceledik, peki sektörün diğer kısmı? Milli ve yerli ürün geliştiriyoruz diyenler? Çalışanlarının emeğini sömüren patronlar? Büyüttükleri şirketleri nedeniyle kendilerini dev aynasında görenler? Kendi üyelerine rakip olan dernekler? Bir sonraki yazıda bu zararlıları anlatalım.
Teknoloji medyası tek yazıya sığmaz, onu da birkaç sayıda anlatacağım. Bilişim sektörünü mumla arayacaksınız.
Yazdım…