Nasıl iyimser olsak?
MÜSİAD’ın “2011 Türkiye Ekonomisi Raporu”nu sunan Başkan Ömer Cihad Vardan’ın şu sözleri keşke sadece “bazı” gazetelere değil, bütün gazetelere yansısaydı:
“İstikrar ortamında istihdam oluşturan, inovasyon ortamında imalat… Bu olduğu zaman, ihracat da gelecektir. Türkiye olarak biz kimsenin açık pazarı olmayalım. Biz yapalım, biz satalım…”
••
Zaman Gazetesi’nde İbrahim Öztürk’ün yorumu (2/7), Vardan’ı destekliyor:
“Ekonomi ayağında ise, rekabetçi bir ekonomik dönüşüm için derin katmanlara sirayet edecek yeni bir reform dalgasının başlatılması gereği var.”
“Türkiye bunu başaramaz ve bir kez daha sektirirse, Orta Gelir Kuşağı’na düşecek. Acaba bu ne anlama geliyor? Bu, 2002-2010 dönemindeki sekiz yılda yaptığı hamlelerle 3 bin dolarlık kişi başı gelirden 10 bin 500 dolara sıçrayan Türkiye’nin burada patinaj yapmaya başlaması anlamına gelir.”
“Eğer Türkiye, (1) istikrarı koruyarak, (2) yeterince istihdam ve gelir oluşturarak, (3) imalat sanayii dönüşümünü gerçekleştirerek, (4) inovasyon uyumunu başlatarak dünya ile at başı bir rekabeti başaramazsa, açık bir pazar haline gelir. (..) Ya yabancıların tasarruflarını borçlanıp kullanarak iç tüketimde ve ithalata dayalı sürdürülemez bir büyüme yoluna girecek ve şu anda olduğu gibi “bu cari açığı daha ne kadar sırtımızda taşıyacacağız?” türünden absürd işlerle uğraşacak, ya da bu sefer tümsekte kalmayacak ve Türkiye, stratejik dönüşümünü bitirerek 2023’e yönelik 25 bin dolar kişi başı gelir hedefine kilitlenecektir.”