Newseum’da Türkiye
Washington’da Kongre Binası’na giden geniş Pennsylvania Avenue’de 2008 yapımı mosmodern binasında Basın Müzesi (Newseum). İngilizce “haber” anlamına “news” ile “müze” anlamına “museum”dan karma.
Gepgenç bir müze burası. Müze sözcüğü yetersiz aslında: Etkileşimli bilgilenme merkezi diyelim.
Üçüncü katında, duvarda boydan boya bir dünya haritasında basın özgürlüğünde ülkelerin durumu: Türkiyemiz, sarılık geçiriyor. Komşumuz Yunanistan’la birlikte sarılıktan muzdaribiz.
Türkiye, herkesin bildiği nedenlerden dolayı “kısmi özgür.”
Freedom House adlı Dünya Basın Örgütü’nün 2012 Raporu’nda 197 ülke arasında Türkiye 120. sırada. Kongo, Fiji, Liberya, Makedonya, Seyşeller bizim sarılık dostlarımız.
Uluslararası Sınır Tanımaz Gazeteciler Örgütü (RSF) 2013 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu’nda 179 ülke arasında 154. sıradayız. Bir önceki yıla göre 6 puan gerideyiz. Aslında 2005’te 98. sıradaymışız ve oradan beri geriye kayıyoruz.
Newseum’un caddeye bakan dış duvarında 17 Eylül 1787 tarihli Amerikan Anayasası’nın “Basın özgürdür” diyen, 1791’de Anayasa’ya Birinci Ek Madde olarak eklenen şu cümle yazılı çatıdan aşağıya doğru:
“Kongre, bir dinin kurumsallaşması ile ilgili, ya da özgür ifadeden yararlanılmasını yasaklayan; ya da ifade, ya da basın özgürlüğünü; ya da kişilerin barışçı biçimde toplanma, veya hükümete şikayetlere çözüm bulunması için dilekçe verme hakkını kısıtlayan hiç bir yasa yapamaz.”
1791: Osmanlı tahtında Üçüncü Selim varken, Amerikalılar basın özgürlüğünü anayasaya koyuyor.
Ve görev başında ölen gazeteciler listesinde Türkiye’den 40’a yakın isim arasında en tanınmışlar: Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink…