Obama’nın yaz okuma listesi ve tekrar ”Google bizi aptallaştırıyor mu?” tartışması üzerine
Barack Obama, ABD başkanlığı (2008-2016) yıllarında da çoğu gece 1 saat kitap okurmuş. Dünyayı ve yönettiği ülkeyi daha iyi anlamak için… Ağustos’un ortasında, bu yaz okumakta olduğu kitap listesini paylaştı. İki kitap özellikle dikkat çekici.
Birincisi, Nicholas Carr’ın büyük tartışma yaratan 2010 Atlantic makalesi “Is Google Making us Stupid?”den sonra, 2011’de yayımlanan “The Shallows: What the Internet is Doing to Our Brains” kitabı (Türkçeye, “Yüzeysellik: İnternet Bizi Aptal mı Yapıyor?” diye çevrildi). 2011’de Pulitzer ödülü finalisti olan bu önemli kitabı Obama’nın daha önce okumamış olmasına şaşırdım.
Obama kitap hakkında “Çıkalı epey olduysa da internetin beynimize, yaşamımıza ve topluma etkileri üzerine düşünmemize hala yardımcı. Çağımızda hepimizin bunu düşünmeye ihtiyacı var” diyor. Benim de arada bir tekrar göz attığım bu kitap, güncellenmeye ihtiyacı olsa da hala temel ve düşündürücü niteliğini koruyor. Nitekim, Obama’nın listesinde gördükten sonra, Carr’ın tetiklediği ve bu konuda hala süregiden tartışmaları tekrar düşündüm ve aşağıda özetliyorum.
İkincisi, Ted Chiang’ın bu Mayıs ayında çıkar çıkmaz büyük övgüler alan ve New York Times’ın en çok satan kitap listesine giren “Exhalation” başlıklı bilim kurgu öykü kitabı. Obama, “sizi düşünmeye sevkeden, büyük sorularla boğuşturan ve daha insan hissettiren, en iyi tür bilim kurgu” diyor kitap hakkında.
Hugo, Nebula, Locus ödüllü Chiang’ı, 2017 Oscar adayı olan “Arrival” (Geliş) filminden tanıyoruz. Film, Chiang’ın “Stories of Life and Others” bilim kurgu öykü kitabındaki (kitap, Türkçe’ye, “Geliş” başlığıyla çevrildi) “Stories of Life” başlıklı uzun öyküsünden adapte edilmişti. Yayımlandıktan sonra aldığı müthiş övgüler üzerine aldığım “Exhalation,” bu ay okuma listemde sırasını bekliyor.
Teknoloji Akıllandıkça İnsan Aptallaşıyor mu?
Aslında Nicholas Carr’ın “Shallows” kitabını bu soruya indirgemek büyük haksızlık olur.
Ama, bu önemli soru üzerine tartışmaları tetikleyen de kitaptan bile önce, Carr’ın 2010 Atlantic makalesi oldu. Bu makale yayımlandıktan hemen sonra, Pew Research Center, 2010 yılında 895 uzmana, internetin 2020 yılında nasıl bir sosyal, politik ve ekonomik etkileri olacağı üzerine sorular sordu (https://pewrsr.ch/2Z4YBQ4). “Google bizi aptallaştırıyor mu?” sorulardan birisiydi. Uzmanların %76’sı “Hayır” yanıtı verdi ve tam tersini savundu: daha çok bilgiye erişim, bireyin daha akıllı tercihler yapmasını sağlayacaktır. Tabii, ne sahte haber ne de “deep fake” akıllara geliyordu! Gelecek yıl, Pew’in bu raporundaki öngörüleri tekrar ele almak ilginç ve öğretici olacak.
Önemli konularda münazaralar organize eden Intelligence Squared kuruluşu, 2015 yılında New York’da “Akıllı teknolojiler bizi aptallaştırıyor mu?” tartışması düzenledi. Nicholas Carr ve Andrew Keen (girişimci ve yazar) “Evet”i savunurken, Intel’den Genevieve Bell ve Harvard’ın Berkman Center for Internet & Society kıdemli araştırmacısı David Weinberger “Hayır”ı savundu.
Münazara başlamadan önce, izleyicilerin %37’si Evet, %33’ü Hayır görüşündeydi, kalan %30 ise kararsızdı. Münazarayı dinledikten sonra, %47’si Evet, %43’ü Hayır görüşündeydi, kalan %10 ise kararsızdı. Oxford stili bu münazarada, en fazla kişiyi kendi görüşüne çekebilen kazanır. İki taraf da savunduğu görüşe katılanları %10 artırabildiği için, münazara berabere sonuçlandı (https://n.pr/30dhEUV). Tarafların temel iddialarının özetlerine (http://bit.ly/2KRquRM) bakınca, sonucun neden belirsizlik ifade ettiğini görmek mümkün.
Teknoloji Nasıl Etkileyeceğine Kendi Karar Veremez
Münazaralarda beraberlik enderdir ama yukarıdaki sonuç bir belirsizlik ifadesi olarak bence, üç nedenle çok anlamlı ve gerçekçi.
Birincisi, internetin ve akıllı teknolojilerin nasıl gelişeceğini ve ne gibi etkiler yaratacağını öngörmenin imkansız olduğu bir hızlı değişimden geçtiğimizi düşünüyorum.
İkincisi, – ve bu imkansızlığı daha da pekiştiren – bu teknolojilerin nasıl gelişip uygulanacağı sadece teknolojinin kendi dinamikleriyle değil, siyasi, ekonomik ve toplumsal kararların sonucu olarak ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, bu değişim sürecinin sonucunu, alınacak kararlar, uygulanacak politikalar da etkileyecektir. Bu kararlar ve politikalar için farklı güç merkezlerinin mücadelesini yaşıyoruz. Hangi konuda kim daha ağır basacak? Siyasi güç odakları mı, ekonomik güç odakları mı, yoksa toplumsal güç odakları mı? Nasıl bir denge oluşacak? Bunları bilemiyoruz, dolayısıyla bu teknolojilerin bireye ve topluma etkisinin ne olacağını da öngöremeyiz. Anlamlı olan, “şu yapılırsa, bu sonuç alınır” tür neden-sonuç ilişkilerinin tartışılmasıdır.
Üçüncüsü, teknoloji gelişirken, insan statik ve pasif bir biyolojik varlık olarak etkilenen konumunda durmuyor. Giderek teknolojiyle bütünleşiyor. Transhümanizm veya cyborg veya tekillik (singularity) gibi kavramlarla anılan bir süreç yaşıyoruz.