Önemli mesafe kat edildi, ama daha fazlası da şart!
“Murat Göçe ile White Stage” buluşmalarının ilki “Eskiler Bilir” başlığı ile Türkiye bilişim sektörünün duayen isimlerini bir araya getirdi. Paneli BTHABER Şirketler Grubu Başkanı Murat Göçe yönetirken, panelistler ise Behçet Envarlı, Galip Zerey, Suat Baysan ve Tuğrul Tekbulut oldu. Dijital buluşmanın açılışını, “45-65 yaş aralığında bir grubuz ve bu grubu şanslı buluyorum. Bütün gelişimi bizzat görme şansımız oldu” sözleri ile yapan Murat Göçe sordu: Nereden nereye geldik? Yanıtı veren isim, 1968 yılında bu sektöre girdiğini, 52 yıldır bu sektörde olduğunu vurgulayan Behçet Envarlı oldu. İlk zamanlardaki dev bilgisayarların ardından bugün dizüstü bilgisayarlara uzanan sürece şahitlik ettiğini belirten Behçet Envarlı, bu yüzden kendini şanslı bulduğu gerçeğini de saklamadı. Türkiye’nin bilgisayar geçmişini, kamudan özel sektöre ve üniversitelere uzanan süreci hatırlatan Envarlı, şöyle devam etti:
“Benim için önemli noktalardan biri Türkiye’de PC’nin gelişi. Logo’nun kurulduğu yıllarda C dünyamıza girdi. MS-DOS ilk piyasaya çıktığında hatalarını düzeltmek uzun sürdü, ama sonra Windows tüm dünyayı kapsadı. Türkçe bilişim terimleri hep aklımdaydı ve Aydın Köksal bu konuda büyük çaba sarf etti. Kendisi 2 bin 500 terimi Türkçeleştirmiş ve bu çok önemli bir konu. O zaman F klavye gündeme geldi ve o da ayrı bir macera oldu. Sonra internet geldi. ODTÜ ve Washington arasında kurulan sistemle başladı 1993 yılında. Sonra internet evlere girdi, GSM teknolojileri ilerledi. Yıllarca üniversite-sanayi işbirliği konuştuk. Ama akademisyenler kendi sınırları içinde kalmaya çalıştılar. Bence yıllarca üzerinde durulan bu konuda çok fazla gelişme kaydedilmedi. Kamu ile işbirliği de benzer bir konu ve STK’ların konumu belirsiz. Tarafsızlık ve bağımsızlık konusunda bir şeyler yapılmalı.”
Fiber altyapıda hızlı olmalıyız
Murat Göçe’nin kamu ve özel sektördeki gelişimi sorduğu Galip Zerey, söze profesyonel geçmişi hakkında bilgiler vererek başladı. 1981 yılından itibaren 20 yıl özel sektörde çalıştığını, ardından kamuda görevler aldığını belirten Galip Zerey, sektörde 35 yılı aşan geçmişini anlatırken, şu hatıralarını paylaştı:
“Özel sektörde göreve başladığımda Zafer Kurdakul Genel Müdürümüzdü. Çok güzel bir ortamdı benim için ve sık sık yurtdışına kurslara gidiyorduk. Diskleri disketten açıyorduk o zamanlar ve kart okuyucularla Taşkışla’da çok zaman geçirdik. Üniversite günlerimde hesap makinası öğrenciliğimin son yıllarında çıktı. TV siyah-beyazdı ve İTÜ’den belli saatlerde yayın yapılırdı. Evlerde telefon yoktu. Ben telefon için kayıt oldum, 10 yıl sonra geldi. O günlerden bugüne büyük değişiklikler oldu. Görevim gereği BTK ve bakanlıkta bu değişimleri ve gelişmeleri görme açısından büyük fırsat edindim. Özellikle BTK’daki görevim esnasında küresel gelişmeleri, yurtdışı fuarlardaki yenilikleri görme, üretici firmaların üretim yaptıkları fabrikaları ve Ar-Ge merkezlerini ziyaret etme şansım oldu. Türkiye’de teknoloji anlamda iyi bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Bankalardaki online sistemler diğer ülkelerde bu kadar yok. Ama daha yapacak çok iş var. Mesela fiber altyapı konusunda daha hızlı hareket etmemiz gerek. 5G 2022 yılında devreye girdiğinde fiber altyapılarda eksiklerle yavaşlamalar olabilir. Bu yüzden fiber altyapı süreci hızlandırılmalı. 1983 yılında ben şirkette göreve başladığımda faks yoktu ve telekste delikli şeritler kullanarak Avrupa ve ABD ile haberleşilirdi. Sonra faks çıktı. Bir dönem internete dial-up bağlanıyorduk. Şimdi ise fiber altyapı ve 5G ile bunun kat be katı kullanımımıza sunulacak.”
Dönüşümün eşiğindeyiz
Suat Baysan, hazırladığı bir slaytla sunumuna başladı ve Türkiye’de bilişim sektörünün geçtiği süreçleri izleyenlerle paylaştı. “Bilişim ve telekom sektöründe en büyük değişim 1985 yılında oldu” diyen Suat Baysan, kendi kariyer geçmişi eşliğinde Türkiye bilişim sektörünün gelişimini şöyle anlattı:
“Öncesinde mekanik sistemler vardı Türkiye’de, ama Ar-Ge başlamıştı ve ben sektöre 1977’de girdim. 1985 ve 2000 yılları arasını ise hazırlık dönemi olarak görüyorum. Altyapı tamamen sayısala geçti ve PTT ile tüm üst teknolojilerin önü açıldı. İlk santral Beşiktaş’ta kuruldu o zaman. Araç telefonları geldi, ama kapsama alanı çok yayılmadı ve Türkiye kısa sürede 1994 yılında 2G ile tanıştı. Telekom ve PTT ayrıldı ve internetin bilgisayarların çalışması için sorumluluk Türk Telekom’a verildi 1995 yılında. İlk operatör Turkcell oldu ve aynı dönemde 1994 yılında ilk uydumuzu attık. 1985-2000 arasını hazırlık dönemi ve Endüstri 2.0 olarak görüyorum o dönemi. O dönem yönetim sistemleri de gelişmeye başladı. Netaş’ta o dönem çözümlerimizle Avrupa’da önemli ödüller almıştık. 31 Aralık 1999 gecesi hiç birimiz uyumamıştık. Sistemlerin başında oturduk ve 1 Ocak 2000’e hatasız girdik. Artık bağlantısız altyapılar diyoruz. İnternet de bu altyapıyı geliştirdi ve sosyal medya geldi. 2009’da 3G geldi ama asıl değişim 4G ile oldu. Fiberin altyapıda daha da artması gerekiyor ve 5G ile bu bir şart. Endüstri 3.0 devreye girdi. Sonrasında bulut ve yapay zeka, 5G gündemimize girdi. Tüm konuştuklarımızın hayat bulması için fiber altyapı şart. Çünkü tüm sektörler teknolojiye bağlı. 5G gerçekten bir değişim olacak ve altyapı mimarisi değişecek. Fiber burada belirleyici olacak. Bir dönüşümün eşiğindeyiz.”
Yazılım piyasaya hakim
Tuğrul Tekbulut, bu gelişimi yazılım açısından ele aldı. “Elektronik mühendisliği okudum. ADSL bakır kabloları interneti hızlı alamızı sağladı, bunu unutmayalım” diyen Tuğrul Tekbulut, herkesin bilgisayarı olması ışığında yazılım üretme gerekliliğine dikkat çekti. “Önce Apple ile başladık. 80’de IBM kendi PC’sini çıkardı” bilgisini paylaşan Tekbulut, o günlerden bugünlere gelişi şöyle anlattı:
“1982’lerde Apple bilgisayarlar Türkiye’ye gelmişti ve onlar üzerinde yazılım geliştirmeye başladık. Küçük bir bilgisayar üzerinde büyük şeyler çalıştırabiliyorduk. Pascal dili Java geliştirdi bugün, eskiden Pascal ile Apple için program yazmaya başladık. Ama IBM Türkiye’ye girince ve tüm işletmeler onu alınca, biz IBM’e girmediğimiz için iflas ettik. ‘Pascal ile IBM’e de yazarız’ dedik ama olmadı. Turbo Pascal reklamı gördük bir dergide ve bunu Almanya’dan sipariş ettik. Bugün Logo varsa Turbo Pascal’a borçluyuz. Danimarkalı bir adam bu dili yazmış ve PC’ler için yazılmış ilk yazılım dilidir. Tüm dünyayı kapsamıştır. Her bir bilgisayar farklı bir işletim sistemi ile geliyor, her marka farklı MS DOS üretiyordu. Bir PC 10 bin dolara alınıyordu o zaman. Donanımı edinmek çok zordu ve piyasaya donanım hakimdi. Şimdi ise 35 yıl sonra yazılım bu konumu aldı. Tüm işletim sistemleri ve farklı makinelerde bunları çalıştırmak için kendimiz bir sanal makine yazabilir miyiz diye başladık 91’lerde ve bu süreçte Ayhan Sevgi de hatırlar, bir veritabanı ürünü çıkarttık. Bunu cebimizdeki son kuruşla ABD’ye götürdük, Boston’da bir fuara katıldık. Girişim sermayesi şirketleri ile tanıştık orada ve bir röportajımız bile çıktı. Sonra Sun bunu geliştirdi. Onlarla ne kadar konuşsak da bize ilgi göstermediler. Java 90 ortasından itibaren dünyayı aldı götürdü ve internet için geliştirildi aslında. Zamanla başka teknolojiler de çıktı. Disket, CD derken bugünlere geldik. Yazılımda teknoloji sürekli gelişiyor ve artık buluttan bahsediyoruz.”
Fiberde işbirliği protokolü işlemeli
Murat Göçe’nin fiberi kimin sahiplenmesi gerektiği yönünde bir soru yöneltince, yanıt Galip Zerey’den geldi. “Özel ve kamu fiber konusunda hemfikir, ama uygulamada bazı sıkıntılar var” açıklamasını yapan Galip Zerey, detayları şöyle anlattı:
“Mesela belediyelerin bazı yetkileri var ve yolu kazarken belli bazı izinleri almanız, belli paralar vermeniz lazım. Belediyeler de maalesef telekomcular çok para kazanıyor diye düşünüp kazı izni falan vermeden ekstra para talep ediyor. Ayrıca fiberin ortak kullanımı söz konusu. Fiber olmayan yerlere döşenmesi tercih ediliyor. Burada da sabit ve mobil operatörler arasında bazı anlaşmazlıklar var. Fiber altyapı ortak kullanımı ile ilgili işbirliği protokolü de imzalandı, ama uygulamada bunun yürümediğini görüyorum. Bence fiber döşenmesi yavaş gidiyor. BTK’nın ve Ulaştırma Bakanlığı’nın bunu hızlandırması ve teşvik etmesi lazım. Biz zengin bir ülke değiliz ve kaynakları etkin kullanmak adına ortak fiber kullanımını sağlamak lazım.”
Kamuda kesintisizlik ön planda
Yaşanan sorunu ‘maliyet değil, konsensüs sağlanamaması’ olarak özetleyen Murat Göçe’ye Suat Baysan da şu sözlerle destek verdi: “Fiberde rekabet yapmamak lazım. Yazılımda, markada olmalı rekabet. Altyapı ise ortak kullanılmalı. Ankara’ya giderken birkaç otobandan gitmiyor, tek yol kullanıyoruz.”
Türkiye’de kamu kurumlarının buluta bakışını anlatan Galip Zerey, “Kamu entegre veri merkezi ile ilgili çalışma yapmıştık. Tüm veri merkezlerinin tek bir yerde toplanması ve bunun başka bir ilde yedeği olması yönünde çalışma yapılıyordu. Ama bu zor bir iş ve devam ediyor” bilgisini verdi. Bu kapsamda tüm kamu kurumlarında neler olduğu, gelecek 5 yıl için büyüme planları gibi beklentiler çıkartıldı ve kamu entegre veri merkezinin boyutu da hesaplandı. Buna rağmen önlerindeki engeli Galip Zerey şöyle anlattı:
“Her bir kamu kurumunda farklı kullanım olduğu için bu verilerin aynı ortamda toparlanması ve bu esnada hizmetin aksamaması planlaması yapılıyordu ve bu çok zor bir iş. Çünkü kamu 7/24 çalışıyor, diskler üzerinde yedekleme yapılıyor ve sistemler hiç durmuyor. Farklı işletim sistemleri ve farklı formattaki verilerin tek merkezde toplanması, bu esnada hizmetin devamlılığını sağlamak çok zor. Bu konu siber strateji eylem planlarında var, ama bu zor bir iş. Bu konuda çalışmaların devam ettiğini tahmin ediyorum. Bu çalışmaların sürdüğü kanaatindeyim. Veri merkezlerinin enerji gideri var ve her bir kamu kurumunun enerji sarfiyatını da çıkartmıştık ve ortak veri merkezi ile bu konuda önemli tasarruf ederiz.”
Gelecekte geliştiricileri nelerin beklediğini anlatan Tuğrul Tekbulut’a göre, açık kaynak ve ‘visual studio’ burada çok önemli. Yazılım geliştirmenin de veriminin artırılması gerektiğine dikkat çeken Tuğrul Tekbulut, şöyle devam etti:
“Bulutun bunda büyük faydası var. Artık işlevler buluttan servis olarak veriliyor ve yazılımlar da buraya gidecek. Buluttan sağlanan standart hizmetler ile ilerleyecek. İş uygulamalarına baktığımızda bunları hizmet olarak verebiliyor ve bunu kaç kere kullandığınıza göre ödeme yapıyorsunuz. Mobilite önemli olacak.”