OSTİM Teknik Üniversitesi’nde ilk dersi Bakan Selçuk verdi
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, OSTİM Teknik Üniversitesi’nin, 9 Ekim tarihindeki ilk akademik yılı açılışına katıldı.
Programa, Bakan Selçuk’un yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Karayiğit, OSTİM Teknik Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Orhan Aydın, OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Yülek, milletvekilleri, STK, kamu ve özel sektör temsilcileri, akademisyenler, öğrenciler ve veliler katıldı. Rektör Yülek yaptığı konuşmada “Bu üniversite, 200 bin kişilik mavi ve beyaz yakalı sanayi çalışanı; işçisi, iş insanı, girişimcisinin emekleriyle kurulmuş olan büyük bir sanayi havzasının tam merkezinde yer alıyor. Bu yüzden dünyada örneği son derece az olan bir gayretin, enerjinin sonucudur. Biz kendimize girişimci, üçüncü nesil, yenilikçi üniversite diyoruz” açıklamasını yaptı. Aydın da, “OSTİM olarak biz bugün 52. yılımızda üniversitemizin açılış törenindeyiz. Bu, bizim için heyecan verici bir gün. Ahilik felsefesiyle kurulmuş OSTİM’den ilk defa Ankara’nın sanayileşmesi başladı ve Ankara’daki diğer sanayi bölgelerimizin başlangıç noktası oldu” şeklinde konuştu.
Bilgi, bilim, teknoloji, inovasyon gibi kavramları yeniden tarif etmemiz gerekiyor
Bakan Selçuk, OSTİM ekosisteminde üniversite kurmanın ayrı bir manası olduğunun altını çizerek şunları aktardı: “Burada yapılan eğitimin kalitesinin başka üniversitelerden iyi olması yetmez! Burada yapılan eğitimin orijinal olup olmadığının çok büyük bir değeri var. Burası tam da hayal ettiğimiz; bilimin, teknolojinin, uygulamanın hepsinin iç içe olduğu yer. Bunun ne anlama geldiğinin öğrenciler tarafından daha fazla içselleştirilmesi lazım. Ben genelde çocuklara özgeçmiş yerine öz gelecek yazdırırım. Çocukların öz gelecek yazmakla ilgili fikri, maalesef yetişkinler tarafından çok fazla bloke ediliyor. Yani yetişkinler kendi öz geçmişlerindeki hayallerini, düşüncelerini, yaptıklarını, yapamadıklarını kendi çocuklarınım kimliğine yükleyiveriyorlar.” ‘Tekillik çağı’ adı verilen bu çağda, biyolojik olanla, fiziksel ve yazılımsal olanın buluşacağını, insan beynine yazılım yükleneceğini, insan vücudunda fiziksel nano robotların dolaşacağını, robotlara organların ekleneceğini ifade eden Selçuk, “Çok yakın gelecekten; 15-20 yıllık bir süreçten söz ediyoruz. Bugün ilkokulda okuyan çocukların nasıl bir geleceğe doğru yöneldiğine dair basit ipuçları bunlar. Bu çağda insanın aklından geçenlerin uzaydan okunabilmesi gibi birçok farklılık gündeme gelecek. Bilgi, bilim, teknoloji, inovasyon gibi kavramları yeniden tarif etme, daha sahih bir hale getirme mecburiyetimiz var. Eğer bizler, kendi terminolojimizi kurmazsak sadece ezberin üzerine inşa edilen bir iş yaparız. Zemin olmadan şekil yapmanın çok da büyük faydası yok” dedi. Ehliyet ve liyakatın önemine değinen Selçuk, şöyle konuştu: “Disiplinlerarası ya da interdisipliner üniversitelerden sonra şimdi transdisipliner dediğimiz bir üniversite anlayışından söz ediyoruz. Bu üniversite, tümüyle hayatın içinde olan, paydaşların ortak üretim yaptığı ve bütünüyle sektör odaklı değil ama çözüm odaklı çalışan bir bakış açısına sahip. Neden çözüm odaklı bakış açısı? Çünkü üniversitenin artık laboratuvarlarının olmasından ziyade laboratuvarların ihtiyaç duyduğu üniversitelere gereksinim var. Yani cep telefonu üreteceksen bunun için sosyolog, psikolog, yazılım mühendisi, kimyacı gibi çok fazla bilim dalından insanlara ihtiyaç var. Çözüm odaklı bir çalışmada, bu insanların hepsi aynı laboratuvar mantığı içinde buluşurlar ve çözümü üretmek için gayret sarf ederler. Zamanın ruhuna saygı göstermek için değişimlerin içindeyiz. Öğrencilerin talep etmeye dikkat etmesi lazım. Eğer talep etmezseniz sadece rutini yerine getirirsiniz, talep ederseniz talip olmuş olursunuz, etrafınız genişler, havzanız büyür.”