Özgün ürünlere sahip savunma ekosistemi için önce paylaşmak gerek…
2023 hedefleri doğrultusunda; ülkemizin dünyada savunma sanayisinde en gelişmiş 10 ülke arasına girmesi, savunma ve havacılık ürün ve hizmetleri ihracatının toplam 25 milyar dolar olarak gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Savunma sanayi faaliyetlerinin, ülke sanayi ve bilişim tabanıyla bütünleşmesi yönünde, başta Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın çalışmalarının etkisiyle önemli mesafeler kat edildi. SSM Müsteşarı İsmail Demir, savunma firmalarımızın dünyada tercih edilir hale getirilmesinin öneminin altını çizip SSM’nin ihtiyaçlarda devrede olabileceğine dikkat çekiyor. Savunma sanayinin Türkiye için çok önemli ve kritik bir sektör olduğu açık. Türkiye, son yıllarda bu sektörde özellikle yerli üretim anlamında önemli hamleler gerçekleştirmekte. 2023 hedeflerine ulaşmak için de dışa bağımlılığı azaltıp tasarımdan üretime tüm aşamalarda yerli sanayiyi güçlendirme ve yerli ürünler geliştirme çalışmaları devam ediyor. Savunma sanayi gibi ileri teknoloji ve ileri Ar-Ge faaliyetlerine dayalı, yetişmiş insan kaynağının büyük öneme sahip olduğu ve milli savunma ve güvenlikle ilgili bir alanda faaliyet göstermek, kendine göre risk ve fırsatları da beraberinde getiriyor. İlerleme için özgün ürünlere ihtiyaç bulunuyor. Bu noktada Ar-Ge’nin ve sürekliliğin önemi ön plana çıkıyor. Gerekli altyapı ve yatırımların eksiksiz ve zamanında yapılması da büyük önem taşıyor. Başbakan Binali Yıldırım, savunma sanayisine yatırımın 30 milyar doları aştığını; yerlileştirme ve millileştirme oranının artırılacağını vurguluyor. Aynı şekilde Milli Savunma Bakanı Fikri Işık da savunmada yerlilik oranının artırılacağının altını çiziyor. Efes-2016 Tatbikatı, bu yıl ilk defa uluslararası boyutta dost ve müttefik ülke unsurlarının da katılımıyla, 4 Mayıs – 4 Haziran 2016’da icra ediliyor. Diğer yandan 11-13 Ekim 2016 tarihinde Ankara’da üçüncüsü gerçekleştirilecek olan ICDDA, dünya savunma ve havacılık sektörünü bir araya getirecek. Buradaki kritik noktalardan biri; savunma sanayi KOBİ’lerini uluslararası pazarda rekabet edebilir bir konuma ulaştırabilmek. Bu nedenle OSSA gibi kümelenmeler öncü rol oynuyor. Çünkü üniversitelerle çalışarak KOBİ’lere teknoloji transferi yapmak, gerçekleştirdiği etkinliklerle üye firmalarının yurt dışı pazarlara açılmasını ve alt yüklenici statüsünde merdivenleri tırmanmasına katkıda bulunmak hedefleri arasında. Ana firmaların üretimlerinin alt parçalarını yan sanayi ile yürütmesi sektör ekosisteminin genişlemesine sebep olacak ve böylece küçük üreticilerin de önü açılacak. “Bilgi paylaştıkça çoğalır, anlam kazanır” diyoruz ya, demekle kalmayalım, gerçekten paylaşalım…