Para lazım, para için de üretim…
Yaşadığımız döviz kurlarındaki sıkıntının nedenlerine halktan biri olarak bakmak istedim. Aşağı yukarı herkesin bildiği şeyler bunlar ama daha kompleks düşünüp işin temelini atlıyor sanki birileri.
Bir ülke üretim yapar ve bu ürününü yurtdışına satabilirse, dövizi olur. Eğer satacak malı yoksa döviz de yoktur demektir.
Bu büyük paraların sahipleri kimlerdir diye baktığımızda genellikle karşımızda dev yatırım firmalarını görürüz. Bu yatırım firmaları dünyanın en varlıklı insanlarının paralarını onları daha da varlıklı yapmak için değerlendirmeyle görevlidirler. Nerede avantajlı bir durum varsa, devasa paralar oraya yönlendirilir, yatırımlar, borçlar, faizler filan havada uçuşur. Yatırım firmaları bazen de ülkelerin içinde bulunduğu durumu değerlendirerek daha uygun fiyatlarla yer, menkul ya da şirket satın alırlar ya da ülke olarak vereceğiniz yüksek faizi kazanmak için dövizi ülke bankalarına aktarır, tahvil alırlar. Diğer verebilecekleri paralar borç adı altında alınır ve bu borcun ödenecek faizleri ise çok yüksektir.
Bu yatırım akışına engel olabilecek birkaç tane durum söz konusu olabilir
* Bir başka kaynak daha fazla faiz veya kazanç verirse
* Finans değerlendirme kuruluşları düşük puan verirse
* Siyasi çekişmeler, söylemler…
Son yaşadığımız olayların temelinde siyasi söylemler devreye girdi, yatırım şirketleri paralarını çekti, değerlendirme kuruluşları puanları düşürdü, son darbe de ABD sözünden çıkmayan bankaların ellerindeki TL’yi satmaları oldu. Benim gözümle olay bu kadar basit.
Bundan sonra bu akışa razı olmamak için yapılması gerekenler önemli. Çünkü bir şekilde bu yatırımları tekrar çekebilecek formüller üretebilirsiniz, daha yüksek faizler verebilirsiniz ya da siyasi söylemleri yumuşatabilirsiniz, başka kaynaklardan para bulabilirsiniz ama bu sorun her zaman Demokles’in kılıcı gibi başınızda duracaktır. Her kafanızı oynattığınızda bir yerinizi çizebilir, çok da karşı çıktığınızda kafanızı kaybedebilirsiniz.
* Üretim, illa üretim. Öncesinde markalaşma, tasarım gibi konular da önemli ama her zaman üretim
* Milli kaynaklara yönelim. Her konuda ülke içinde üretilen bir ürünü içeriden almak lazım. 80’ler sonrası artan yabancı ürünlere ilginin acilen azaltılması lazım
* Cep telefonu hala önemli bir gider kalemi. Bu “lüks”ten kurtulmamız lazım. İlla bir çözüm bulunabilir
* Devlet kurumları araç, yazılım, donanım gibi hemen her konuda milli kaynaklara yönelmelidirler. Burası önemli, aynı kalitede ürün varsa demek lazım. Yoksa illa milli ürün diyerek gelişmiş teknolojileri ıskalayarak başka kayıplara neden olmamak gerekir
* Ve benim meşhur konu; startup’lar. Her yazdığımda ciddi itiraz alıyorum ama bir kez daha dile getireceğim.
Fikre yatırım yapmak kulağa hoş gelse de eğer fikir üretime dönmez ise gereksiz zaman ve para kaynağı tüketimi olur. Yıllardır Amerikan modeli startup firmalara yatırım özentiliği ile ülkemizden giden paraların haddi hesabı yok. Elbette bunları da değerlendirelim ama üretim ve hatta satış aşamasını da kontrol edebileceksek. Aksi durumda yatırımı alan startup firmaları yurtdışına kaçıyor ya da aldığı para ile son model araba ediniyor.
Üretim olmadan bir yere varılamayacağını artık anladık sanıyorum, hala uçuk fikirlere para kaynağını ayırmak ülkemizin boyundan büyük işler. Haddimizi bilelim, en azından durumu biraz toparlayana kadar