Paris’te Memo Akten
Paris’in “saray gibi” sergi binası Grand Palais, 1900 Dünya Fuarı için yapılmıştı. Caddenin karşısında daha ufak (!) Petit Palais ile birlikte bugün, ikisi yüksek prestijli sergilere ev sahipliği yapıyorlar. Grand Palais’nin bir kanadında açılan Sanatçılar ve Robotlar (Artistes et Robots) sergisi 9 Temmuza kadar açık kalacak. Sergide eserleri sunulan 20 sanatçı arasında, Londra Üniversitesi/Goldsmiths Sanat Zeki Oyunlar ve Oyun Zekası Merkezi’nde (IGGI Center) yapay zeka konusunda doktora çalışmalarını sürdüren 1975 doğumlu vatandaşımız Memo Akten de var. Takashi Murakami gibi ünü sınırlar ötesi bir sanatçıyla, Astana/Kazakistan Sütunları adlı öte-dünya bir eser vermiş olan Michael Hansmeyer ve diğerleri arasında Memo Akten’i de görmek büyük kıvanç. Sanatçı, 2013’te Ars Electronica Golden Nica Ödülü’nü kazanmıştı.
Sergideki eserleri yazı diliyle anlatmak gayet zor. Videolarına bakmak daha anlamlı. Çünkü zaten çoğu video formatında. Ancak, Memo Akten’in “ne yaptığına” dair biraz açıklamaya gerek var: Bir tür Google Deep Dream imge yaratıcısını andıran bir yöntemle Akten, yapay sinir (nöral) ağı öyle bir programlamış ki, gündelik objeleri, bu sistem renkli, şaşırtıcı, soyut imgelere dönüştürüyor. Sanatçının “görmeyi öğrenmek” dediği bir süreç bu. Yapay sinir ağına bol bol deniz, su, gökyüzü, çiçekler, alevler “göstermiş.” Kamera ekranına yansıyan anahtarlık, kompüter fişi, toz bezi gibi alelade şeyleri sistem, “öğrendiği” imgelere dönüştürüyor. Ortaya, sanki izlenimci sanat eseri gibi görüntüler çıkıyor: Kayalıklara çarpan dalgalar, deli gibi alevler, açan ve büyüyen çiçekler.
Sanatçı, Digital Trends’e verdiği demeçte diyor ki: “ABD’de, İngiltere’de, Türkiye’de ikili (binary) kutuplaşmaya işaret ediyorum. Dünyayı, daha önce gördüklerimize göre görüyoruz. Başkalarının gözüyle görmeyi akıl etmiyoruz, çünkü sadece kendi bildiklerimizle görebiliriz. Benim eserimde de nöral ağ sadece belli öğeleri görmeyi öğrendi. Bundan yarattığı imge ise tamamen kendi deneyiminin bir ürünü.”