PARTİLERİN SEÇİM BİLDİRGELERİNDE BİLİŞİM, TEKNOLOJİ VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM – 2
AKP Seçim Beyannamesi’ni ele aldığım geçen haftaki yazımın başında belirttiğim gibi, bilişim, teknoloji ve dijital dönüşüm konularında siyasi partilerin vaatler yapması özellikle iki nedenle kolay: (1) Bu alanlarda dünya sıralamalarında çok geriyiz ve yapacak çok iş var; (2) TÜSİAD ve TÜBİSAD bu konularda – eksiği ile yanlışı ile – etraflı raporlar yayımladı, öneriler yaptı.
Dolayısıyla, siyasi partilerin benzer vaatlerini karşılaştırmak anlamlı olmaz, ilginç de değil. İç tutarlılıklarını incelemek ve şu soruya yanıt aramak daha ilginç ve anlamlı: Bu alanlarda yapılan vaatler diğer alanlardaki vaatler ile ilişkilendirilmiş mi? Başka bir deyişle, bu alanlar bildirgenin sahibi parti tarafından içselleştirilmiş mi?
CHP Seçim Bildirgesi’nde de (http://bit.ly/2M4gp3E) blok zincirinden yapay zekaya kadar, günümüzün sık konuşulan her teknolojik kavram ve bunlarla ilgili vaatler yer alıyor.
Bildirgede, bilgi teknolojileri ve dijital dönüşüm ile ilgili en önemlii eksiklerimiz ve problemlerimiz – başta nitelikli eleman, eğitim, kurumsal yapılanma gereksinimleri ve özgürlükler olmak üzere – belirtilmiş. En dikkat çekici vurgu, internet üzerinde özgürlükleri sınırlayıcı kurum ve politikaları değiştirme vaadi. Özgürlüklerin sadece demokrasinin daha iyi işlemesi için değil, ilgili sektörlerin gelişmesi için de önemli olduğu çok isabetli ve bilinçli olarak belirtilmiş.
Bildirgede en dikkat çekici eksiklik, inovasyon konusundaki olumsuz durumumuza yeterince önem verilmemiş olması. Tüm bildirgede inovasyon kavramı sadece iki yerde, biribirini tekrarlar şekilde kullanılmış: “Dijitalleşmeye dönük atacağımız adımlar ile KOBİ’lerin yönetim kalitesini artıracak ve her ilimizde kurulacak olan Dijital Dönüşüm Merkezleri ile yetkinlikleri, inovasyonu ve işbirliklerini geliştirecek ortamlar yaratarak KOBİ’lerimiz arasındaki dijital teknolojilerin yayılımını sağlayacağız” (s. 59). Daha sonra ayni vaat sayfa 230’da tekrarlanıyor. Bir kez de, “yenilikçi” kavramı, sanat bağlamında kullanılmış (s. 204).
İnovasyon ile ilgili eksiklik, bildirgede sık geçen Endüstri 4.0 kavramını CHP’nin doğru anlayıp anlamadığı sorusunu yaratıyor. Sayfa 58’de şöyle deniyor: “Geleceğin üretim paradigması olarak adlandırılan Endüstri 4.0’ın sunduğu fırsatların ve tehditlerin farkındayız. Nesnelerin İnternet’i, büyük veri, artırılmış gerçeklik, üç boyutlu yazıcılar gibi maliyetleri düşüren, verimliliği ve ürün kalitesini artıran, tüketiciye yepyeni faydalar sağlayan; teknolojik araçları kullanan, geliştiren ve üreten işletmelerin kurulmasının önünü açacağız.”
Endüstri 4.0 ile ilgili teknolojileri satmak isteyen firmalar, verimlilik (yani daha az işgücü ile daha fazla üretim) ve maliyet (daha ucuza mal etmek) kavramlarını sanayicilerin önüne koyarak özendirici olmaya çalışırlar. Siemens etkisiyle hazırlandığı anlaşılan TÜSİAD ve BCG’nin Endüstri 4.0 ile ilgili 2016 raporunda bu yanlış veya yanıltıcı anlayış yer almıştı. Bunun yanlışlığını birkaç yazımda dikkate getirdim. TÜSİAD ve BCG 2017 sonunda yayımladığı raporda bu durumu kısmen de olsa düzeltti (http://bit.ly/2IBfBSi). Verimlilik ve maliyeti ön plana çıkarıp, inovasyonu ihmal etmek, Endüstri 4.0’ı inovasyonu tetikleyici olarak değil de işgücünden tasarrufa ve ucuz üretime özendirici olarak görmektir. Bu da yanlıştır, en hafifinden yanıltıcıdır.
Korkarım, CHP Endüstri 4.0 konusuna TÜSİAD ve BCG’nin ilk raporunun etkisiyle yaklaşmış. “Fırsatların ve tehditlerin farkındayız” deniyor ama tehditlerden – ki en önemlisi, işgücüne olan tehditler – hiç söz edilmezken, fırsatlar olarak da maliyet ve verimlilikten söz edilmesi bir paralellik gösteriyor bildirge ile TÜSİAD’ın ilk raporu arasında.
Bildirgede dikkat çeken ve önemli vaatler, yeni kurumsal yapılar ile ilgili. Yani, sadece bir vaat ile yetinmeyip, o vaadin gerçekleşmesi için gerekli mekanizmanın, yani kurumsal yapının belirtilmiş olması CHP bildirgesinin en güçlü yönlerinden birisi.
Örneğin, “Dijital Dönüşüm Merkezleri”nin kurulması vaat ediliyor. Sadece “dijital dönüşümü gerçekleştireceğiz” vaadiyle kalmayıp, bunun için somut bir mekanizma önerilmiş. Hatta, bu merkezin “işbirliklerini” teşvik edecek bir kurum olması özellikle önemli. Fakat, KOSGEB’in yerine neden böyle yeni bir kuruma gerek görüldüğü açıklanmamış. KOSGEB’in pek başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim, bildirgede KOSGEB’den hiç söz edilmemiş. Bunun bir açıklamaya ihtiyacı var.
Diğer bir önemli kurumsal vaat de, “İnsani Gelişme Stratejileri ve Bilgi Politikaları Kurumu”nun kurulması. Türkiye’nin en önemli eksiklerinden birisi olan insangücü planlamasına yanıt verebilecek, insani gelişme ile ilgili vaatlerin havada kalmamasını sağlayabilecek bir mekanizma olarak dikkat çekici ve önemli bir vaat.
CHP Seçim Bildirgesi’ndeki en kapsamlı ve en önemli proje, 2015 seçim bildirgesinden aynen aktarılan “Merkez Türkiye Projesi”dir. Yeni bildirgede, bu projenin çatısı altında – ve bir bakıma tamamlayıcı nitelikte olan – “Anadolu Kalkınma Kuşakları Projesi”ni yaşama geçirme vaadi yapılıyor.
“Merkez Türkiye Projesi” şöyle anlatılıyor bildirgede (s. 62): “[Bu proje ile] Çin’den Avrupa’ya uzanan İpek Yolu’nun ortaya çıkaracağı fırsatları değerlendirerek, Türkiye’nin hem lojistik hem de mamul mal üretiminde avantaj yakalamasını sağlayacağız. Ülkenin lojistik avantajlarını ortaya çıkarmak üzere Karadeniz’i, Doğu ve İç Anadolu üzerinden Akdeniz’e bağlayan demir yolu hatları inşa edeceğiz. Marmara Bölgesi’nin etrafında bir ulaşım çemberi oluşturacağız.”
AKP hükümeti, Çin’in dev yatırımlarla başlattığı İpek Yolu Projesi’nin dışında kalmıştır (http://bit.ly/2HvzbNQ). CHP’nin bu projesi, ülkemizin coğrafi konumunu rekabet gücüne çevirmek için çok önemli rol oynayabilir. Fakat, CHP Bildirgesi İpek Yolu ile ilgili demiryolu gibi önemli bir ulaşım yatırımından söz ederken, lojistik bakımından ulaşım kadar önemli olan iletişim altyapısı, internet fiber hattıyla ilgili bir şey söylemiyor.
“Merkez Türkiye Projesi” çatısı altında, kalkınmayı Anadolu’ya yayacak olan “Anadolu Kalkınma Kuşakları Projesi” açıklanırken de, dijital dönüşüm ile bilgi ve iletişim teknolojilerinin bu iki projeye güçlü ve ikna edici bir şekilde entegre edilmediği görülüyor.
Bildirgedeki “Ulaşım sistemlerinin tamamında bilişim altyapısını geliştireceğiz” (s. 157) ifadesi bu eksiği gideriyor denebilir. Ama, bu yeterli değil. Örneğin, s. 63’deki şu ifadeye bakalım: “[‘Anadolu Kalkınma Kuşakları Projesi’ bağlamında] Doğu Kuşağı kapsamındaki en büyük üç kentimize, özel endüstri bölgesi niteliğinde sanayi kompleksleri inşa edeceğiz. 135’i Doğu Kuşağı’nda olmak üzere kalkınmada öncelikli yörelerde 400 orta-ölçekli kamu işletmesi kuracağız. ‘Merkez Türkiye Projesi’ ile ülkemizi, Doğu Asya, Orta Doğu ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir teknoloji ve lojistik üssü haline getireceğiz.” Burada inşa edilecek işletme sayısına kadar ayrıntıya girildiği halde, “teknolojik ve lojistik üs” olma iddiasını destekleyecek bir ayrıntı verilmemiş. Dolayısıyla bu iddia biraz yüzeysel kalmış.
Sonuç olarak, CHP Seçim Bildirgesi ülkemizin önündeki problemleri genel olarak doğru görmüş. Yüzeysel vaatleri sıralamakla yetinmeyip, bunları gerçekleştirmek için kurumsal mekanizmalar da – yeterli ayrıntı verilmese de – belirtilmiş. Dijital dönüşüm ve bilgi teknolojileri ile ilgili vaatlerini sıralarken, Endüstri 4.0 konusuna yanlış yaklaşmış. Ayrıca, dijital dönüşüm ile iletişim ve bilgi teknolojilerini iki çok önemli projesi – Merkez Türkiye ve Anadolu Kalkınma Kuşakları – ile yeterince ilişkilendirmemiş.
Seçim bildirgesi hazırlama süreçlerini geçmişte yaşamış birisi olarak bir açıklama yapmam gerek. İktidar partisinin, elinin altındaki bürokratlardan yararlanma avantajı vardır. Muhalefet partileri ise bundan mahrumdur. Önümüzdeki seçim de adeta bir baskın seçim olduğu için, muhalefet partileri bildirge hazırlamakta çok zorlanmıştır.