Patente Ege’den start
Gerçekten, Avrupa Patent Ofisi (EPO), sınai mülkiyet hakları bilgisinin yaygınlaştırılması için Türkiye’yi pilot ülkelerden biri olarak seçti. Türkiye’de patentle ilgili konular, EPO ile birlikte, Türk Patent Enstitüsü ve Avrupa Birliği Marka ve Tasarım Ofisi (OHIM) işbirliğinde ve EBİLTEM ulusal eşgüdümünde yapılmaya başlandı:
Üniversitelerde patent bilgisi ve farkındalığı artsın. Bu konudaki eğitimler, ders müfredatına girsin. Patent ve teknoloji transfer ofisleri kurulsun ve geliştirilsin.
Ki, hocalar, araştırmacılar, çalışmalarını sadece “bilim uğruna” değil, patenti alınıp ticari fayda sağlayacak katma değer fırsatı olarak görsün. Üniversitelerde patent hevesi oluşsun. Türkiye’nin “acınacak” haldeki düşük “yerli” patent sayısı gıdım gıdım artsın.
AB, ABD ve Japonya Patent Ofisleri’nin ortaklaşa değerli bulduğu Üçlü Patent sayımızın artması daha da şart. Türkiye’nin, 1996-2009 arasında Üçlü Patent sayısı 4’ten (yazı ile: dört) 24’e çıktı. Birinci: ABD: 13,715. İkinci: Japonya: 13,322. Üçüncü: Almanya: 5,764.
ABD önde, çünkü: Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında hazırlanan Anayasası’nda daha Birinci Madde’de, Parlamento’nun bir görevinin de, “Yazarlara ve mucitlere, sınırlı bir süre için yazıları ve buluşları üzerinde münhasıran hak tanıyarak, bilim ve yararlı sanatların gelişmesini teşvik etmek…” olduğu yazar. Bir yandan savaşırken, aynı zamanda fikri mülkiyetin önemini anayasaya yazmayı akıl etmek!