Patentsizlik ne yapar?
ABD’de Patent Kurumu’nun yavaşlığı yüzünden, patent izni bekleyenlerin sayısı artıyor. Eh, bu normal. Türkiye’de de herhalde aynı durum vardır?
Ama “onlar”la bizi ayıran nokta şu olsa gerek: Onlar, bu gecikme sonucu ortaya çıkan zararı hesap etmişler: 64 milyar dolar.
1 milyon 200 bin patent başvurusu birikmiş (2010 yaz verileri). London Economics adlı bir araştırma kurumunun ABD basınına yansıyan haberine göre bu 1.2 milyon başvurunun 700 binine daha bakılmamış bile. Patent alamayınca, o “şey” ticari olarak üretilemiyor. Ve piyasaya çıkamıyor. İşe yaramıyor. Oysa en geç 1.5 yıl içine patente evet-hayır diye bir yanıt vermeleri gerek. Oysa şimdi beklemelerle falan süre ortalama 3 yıl.
Neden böyle bir yığılma var? Patent Kurumu da ayrı dertli. Efendim, Kongre onların gelirine el koyuyormuş. Her patentten para alıyorlar ya? İşte 1992-2004 arasındaki 752 milyon dolara kongre hoop el koymuş. Sadece 2010’da kongre 100 milyon dolar almış. Böylece kurum eleman alamıyor. İşler aksıyor.
Olan, aradaki girişimciye, buluşçuya, inovasyon yapana oluyor. Yani, inovasyonla ortaya bir ürün/hizmet çıkartmak yetmiyor. Bunun patentini alamazsan ne işine yarayacak?
Konu, ABD’de ana mecra medyada… CBS’in bir haberinde, Tessera adlı Silikon Vadisi şirketinin şimdiye kadar 850 patent aldığı, ama halen 350 patentinin beklediği anlatıldı. Şirketin CEO’su “Bu yüzden yılda 1 milyon dolar kaybediyoruz. Ne lazımsa ödemeye hazırız, yeter ki hızlansınlar” diyor.
Bize şimdi masal gibi gelecek ama, 1790’da (1790’da!) ABD Patent Kurumu kurulduğundan bu yana 7 milyon 752 bin 677 patent vermiş (en son rakam bu…) Bizde 1790’da
Üçüncü Selim vardı (1789-1807).