Politikalar
Yazılı olsun, akıllarda olsun, farkında olalım veya olmayalım; devlet katında olsun, işletme düzeyinde olsun; çoğunluk tarafından desteklensin, desteklenmesin; kısa erimde, uzun erimde ülke ekonomisi, işsizlik ya da yeni iş alanları üzerine etkileri düşünülmüş olsun olmasın; bilerek ya da bilmeyerek her konuda “politika” uyguluyoruz. Bâzı durumlarda, “politikasızlık” politikası da uyguluyoruz. Buna “liberallik” diyenler de oluyor, başıboşluk diyenler de. Politikasızlık, aslında bir konuda ülke içindeki birikimi yok etmek için en etkin yöntem.
Dört-beş yıl oluyor, Denizcilik Müsteşarlığı, gemi ve teknelere takılması mecbur tutulacak AIS cihazlarının, bu yolla yaratılacak olan pazarını yabancıya hediye etmemek adına, “yerli tasarım ve üretim” yapılması üzerine bir politika ortaya atmıştı. Bu köşeyi uzun süredir okuyanlar anımsayacaktır, uygulama aşamalarını sizlerle paylaşmıştım. Bu politikanın doğru biçimde uygulanması sonucunda şimdi ülkemizde AIS konusunda bilgi, yetkinlik, yeterlilik sahibi olan ve Türkiye pazarının büyük çoğunluğunu elinde tutan iki şirketimiz var (lider şirket açık ara önde). İnceler bakarsanız, bu politikanın sonuçlarını: şu kadar ekonomik değer yaratılmış, bu kadar paranın yurtdışına çıkmasına gerek kalmamış, şu kadar kişiye iş temin edilmiş diye rakamlara da dökebilirsiniz.
Aynı bakanlığa bağlı olan TCDD, varlığını güncelliyor, yeniliyor. Ankara-İstanbul, Ankara-Konya hızlı tren yatırımlarının yanı sıra, sesi çok çıkmayan fakat çok önemli başka yatırımlar da var. Zonguldak-Kırıkkale ve Kayseri-Adana hatları da elden geçiyor ve modernleştiriliyor, güncel teknolojiler ile donatılıyor. Böylece Karadeniz-Akdeniz modern bir demiryolu bağlantısına kavuşacak. Bu alanda politikalarımız öyle belirlenmiş olmalı ki, sahnedeki aktörler yabancı. Acaba bir politika değişikliği ya da “yerli tasarım ve üretime dayalı demiryolu yönetim sistemleri politikası” uygulamaya konulamaz mı?. Raylı taşımacılık 5-10 sene sonra tarihe karışmayacağına göre başlamak için zaman geç değil.