POST-GERÇEK VE YANILTICI HABERLER BİLİŞİM SEKTÖRÜ İÇİN DE BİR SORUN
Ya post-gerçek ve yanıltıcı haberler giderek arttığı için, ya da bunlar daha dikkat çekici hale geldiği için, muhtemelen iki nedenle de, toplumlarda kurumlara güven duygusu derinden sarsıldı. Ocak ortasında yayınlanan Edelman Güven Endeksi’nde bu gerçeği görüyoruz (http://www.edelman.com/trust2017/). Medyaya, hükümetlere, siyasi liderlere ve şirketlerin CEO’larına güvende, küresel olarak ciddi düşüş var.
Toplumun yaklaşık yarısının güvenip güçlü destek verdiği bir siyasi irade olmasına rağmen, ülkemizde de bu kurumlara güvenin dünya ortalamasının altında olması ilginç. Sadece demokrasinin değil, ekonominin de iyi işlemesi için, güven en önemli kriterlerden biridir. Dolayısıyla, post-gerçek ve yanıltıcı haberlerin yaygınlığı her sektörü olumsuz etkiler. Doğrudan tüketiciden çok, diğer sektörlere ve devlete bağımlı olan bilişim sektöründe bu olumsuz etki daha da fazla olabilir.
Makro düzeydeki bu genel iddiayı, mikro düzeyde bir örnekle somutlaştıralım. 2016 yılında gündemimize giren Endüstri 4.0 üzerine ekonomik ve siyasi güç odakları tarafından yapılan birçok açıklama yanıltıcıdır. TÜSİAD’ın Boston Consulting Group ile ortak çalışması olarak yayınlanan Sanayi 4.0 raporunun 46. sayfasında aynen şu cümle yer alıyor: “Türkiye’nin küresel rekabet gücündeki ve katma değerli üretimdeki payında yaşanacak olası artış, ekonomik büyümeyi ve dolayısıyla istihdamı önemli ölçüde arttıracak.” Endüstri 4.0 ile ilgili tüm araştırmalar ciddi istihdam sorunu yaşanacağını gösterirken, ilgili tüm ülkeler bu konuda endişeli ve çözüm arayışındayken, yukarıdaki iddianın bir güvenilirliği olamaz.
Siyasi iradeye gelince, dikkatli söylemiyle saygı kazanmış Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek bile Endüstri 4.0 konusunda Bosch’un “Türkiye’nin potansiyeli, Almanya’dan iyi” söylemini derhal ciddiye alıp hem o yönde açıklama yapıyor hem de bunu Twitter’da yayıyor (http://bit.ly/2jYJPRQ).
Sadece yukarıdaki iki örnek güven sarsıcı olmanın ötesinde, ya dijital dönüşüme ciddi bir yaklaşım olmadığını ya da çok yanlış yollarda olunduğunu gösteriyor. Hangisi daha kötü bilmiyorum ama bilişim sektörü için ikisinin de kötü olduğu kuşku götürmez.
Aslında, bu iki örnek – ve benzeri çok sayıda örnek – toplumu iyi hissettirmeye yönelik, objektif gerçeklere zıt açıklamalar olarak, adeta post-gerçeklik kavramı için tipik örnek oluşturuyor. “Bunun ne zararı var, sadece olumlu farkındalık yaratmak için yapılıyor” demek yanlıştır. Hem güveni sarsar hem de doğru politikaların geliştirilmesi önünde engel olur.