Proaktif olan güvende olur!
Dijital dünyadaki her yenilik, bir güvenlik riskini de beraberinde getiriyor. Özellikle geride bıraktığımız 2 yıllık salgın sürecinde buna çok tanık olduk. “Bizim ürün ve çözümlerimizi geliştirme süreçlerimiz, bu riskleri ve daha nicelerini engellemeye, mümkünse tehlike henüz oluşmadan önce önüne geçmeye yönelik olarak tasarlanıyor” bilgisini veren Procenne CEO’su Resul Yeşilyurt’a göre, öncelikle salgının hayatımıza girmesi kullanıcı alışkanlıklarını ciddi anlamda etkiledi. Dijital dönüşüm süreçleri hem kurumsal hem de bireysel hayatta oldukça hızlandı. Bu da kurumsal ve bireysel dijital ihtiyaçların artması anlamına geldi.
Resul Yeşilyurt’un dikkat çektiği gibi, salgın sürecinde dünyada pek çok dijital saldırı ile karşılaştık. Dönüp baktığımızda bankacılık, e-ticaret, çevrimiçi eğlence gibi alanlarda pek çok saldırı gündemde kendine yer buldu. Her bir saldırı, doğal olarak, tedirginlik sebebi. İlk günden bu yana tamamen dijital güvenlik odağında ilerlediklerini vurgulayan Resul Yeşilyurt ise eklemeden geçmedi: “Salgının etkisi de belirlediğimiz stratejimizin doğru olduğunu, kurum ve bireylerin dijital varlıklarını korumak için çalışmaya devam etmemizi söylüyor.” Resul Yeşilyurt ile kurumsal stratejilerini konuştuk:
Rekabette zorlu bir pazarda öncelikleriniz neler?
Her zaman için önceliğimiz kurum ve bireylerin dijital güvenliklerini sağlamak. Dijital dönüşüm devam ettiği sürece bu pazar büyümeye devam edecek. Pazar büyüdükçe de bizim dijital güvenliğe olan katkılarımız devam edecek.
Dijital güvenlik alanını göz önüne aldığınızda hem donanım hem de yazılım olarak çok geniş ve ciddi rakiplerin yer aldığı bir ortam görürsünüz. Örneğin; donanımsal güvenlik modülü (HSM) pazarının 2027 yılına kadar 6 milyar doları geçmesi ve sektörün yüzde 11,4 oranında büyümesi bekleniyor. Mobil uygulama güvenliğinde ise bu rakamlar çok daha yüksek.
Pazarın bir diğer yönü de bazı oyuncuların ciddi anlamda yayılım göstermesi. Böyle bir pazarda rekabet etmek ise bizi daha çok çalışmaya sevk ederek dinamik kalmamızı sağlıyor.
Ürün ve çözümlerimizde detaya indiğinizde, farklılıklarımızla ayrıştığımızı görebilirsiniz. Bu anlamda kendimizi her gün geliştirmeye devam ediyoruz. Detaydaki bu farklılıklarımız da bizim stratejimizi ortaya koyuyor. Hem yerel hem küresel olarak rakiplerimizden farklılıklarımızla öne çıkacağımız bir strateji izliyoruz. Gerek donanım gerekse yazılım ürünlerimizde de bunu ortaya koyuyoruz.
Ar-Ge merkezinizde odaklandığınız ürün ve çözümler hakkında bilgi verir misiniz?
Procenne dediğimizde, kurum ve bireylerin aklına Türkiye’nin dijital güvenlik markası olduğumuzun gelmesini hedefliyoruz. Ar-Ge dahil tüm çalışmalarımız da buna yönelik olarak devam ediyor. Özellikle Ar-Ge merkezimizdeki çalışmalarda hiç durmayan bir süreç var. Her ne kadar ortaya çıkan ürün ve çözümlerimiz olsa da, dijital dönüşümün devam ettiği ve her yeni dijital gelişmenin bu alandaki işleyişi daha da hızlandırdığını düşünerek çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu bağlamda Ar-Ge merkezimizin durmaksızın ürün ve çözümlerimizi geliştirmek, yenilerini ortaya çıkarabilmek için çalıştığını söyleyebiliriz.
Biraz daha özelleştirecek olursak, son yıllarda kullanım oranlarında ciddi artış olan bulut hizmet altyapıları, kuantum, 5G ve ötesinin dijital güvenliği, dijital güvenlikte büyük veri ve makine öğrenmesi kullanımı gibi konular Ar-Ge merkezimizde üzerinde çalıştığımız öncelikli konular arasında. Ar-Ge çalışmalarına ciddi bir kaynak ayırıyoruz. Gerek bugüne kadar yaptığımız gerekse ilerleyen dönemde yapacağımız çalışmalarımız için ciromuzun yüzde 50’sini Ar-Ge’ye ayırıyoruz.
ProCrypt ailesine yeni ürünler katılacak mı?
Elbette ki ProCrypt ailesine yeni üyeler eklemeyi istiyoruz. Yaptığımız tüm çalışmalar ürün ve çözümlerimizi geliştirmeye, daha fazla kurum ve kuruluşa, dolaylı olarak da bireylere, dijital güvenlik çözümü sunabilmeye yönelik. Bu çalışmalarımız hem ProCrypt ailesinin mevcut üyelerini geliştirmek hem de ürün ve çözümlerimize yenilerini eklemeye yönelik çalışmalar.
Yurtdışı stratejiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye’nin dünyaya açılan dijital güvenlik markası hedefimize her geçen gün yakınlaşıyoruz. Sanırım bu, yurtdışı stratejimizi net bir şekilde ifade ediyor. 2020 yılının sonunda ilk HSM ihracatımızı Hindistan’a gerçekleştirdik. 2021’de de ihracatımız devam etti, Singapur Kalkınma Bankası’nda şu anda Procenne cihazları kullanılıyor. 2022 yılı ihracat artışımızı ise yüzde 100 olarak belirledik. Önümüzdeki dönemde özellikle Asya-Pasifik, Afrika Körfez ve Latin Amerika’da proaktif olacağız. Öncelikli hedef pazarlarımız Hindistan ve Güney Asya pazarları olacak şekilde planlamamızı yaptık. Tabi bu bir sınır değil. HSM ya da mobil uygulama güvenliği olan hangi ülke, hangi kurum veya kuruluş olursa olsun Procenne olarak ihtiyaçlarını karşılamaya hazırız.
Küresel bir marka olmak Procenne için önemli bir mihenk taşı durumunda. Stratejimizi IoT, FinTek, neobankalar gibi yeni nesil teknolojiler ile bulut kripto hizmet ekosistemini oluşturmak üzerine belirledik. Bu sayede küresel bir ekosistem oluşacak ve bu ekosistem de birlikte büyüyecek.
Kamu ile bağlarınızda Siber Güvenlik Kümelenmesi’nin bir üyesi olmanız önemli bir unsur. Bu alanda 2022 gündeminiz hakkında bilgi verir misiniz?
Evet, Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi’nin üyesiyiz ve kümelenmenin kuruluş amacı; milli siber güvenlik ekosisteminin geliştirilmesi. Biz de bir üye olarak bu ekosistemin gelişimine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Yaptığımız çalışmalar, kümelenmede yer alan diğer üyelerle iş birlikleri gibi faaliyetlerle ülkemizin siber güvenlik ekosistemine gerekli dokunuşları yapabilmek adına çalışıyoruz. Kamu nezdinde yapılan çalışmalarda yerli ve milli unsurların yer alması bir zarurettir. Çünkü kamuda yer alan veriler bu ülkenin, her bir vatandaşının verileri ve bunların güvenliği de yerli ve milli ürün ve çözümlerle sağlanmalı. Biz de bu kapsamda kamu ile iş birliği içerisindeyiz, çeşitli kamu kurumlarında Procenne ürünleri kullanılıyor.
Pandemi ile birlikte büyüyen bulut kullanımı ve hizmet odaklı çözümlerde nasıl bir gelecek bekliyorsunuz?
Mobil cihaz kullanımı bizleri bulut kullanımına alıştırmaya başlamıştı. Salgın ise bulut kullanımının pratikliğini iyice gözler önüne serdi. Artık zaman ve mekân bağımsız hareket etmek isteyen birey ve kurumları daha çok görüyoruz. Buna ek olarak, donanım barındırma zorunluluğu, edinim, işletme ve bakım maliyetleri gibi konular da bulut kullanımı ile ortadan kalkıyor ya da en aza iniyor. Hal böyle iken bulut kullanımının giderek artacağını söylemek yanlış olmaz. Biz de bu kapsamda çalışmalarımızı yaptık ve bulut HSM hizmetimizle B2SME, yani KOBİ’lerin HSM ihtiyacını karşılamaya hazırız.
Bildiğiniz üzere KOBİ ölçeğindeki kurumlar dünyanın her yerinde ekonominin içinde yer alıyorlar. Ancak bu ölçekteki kurumların zaman zaman satın alma ve teknik işletme imkânları oldukça kısıtlı kalabiliyor. Tabi bu KOBİ ölçeğindeki kurumların siber saldırıların net hedeflerinden birisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Dolayısıyla bu ölçekteki kurumların dijital güvenlik ihtiyaçlarının bir şekilde karşılanması gerek. Geliştirmiş olduğumuz bulut HSM alt yapımız, bulut servis sağlayıcılar eliyle KOBİ ölçeğindeki kurumların erişimine hazır durumda. Bu sayede kurumların, dolayısıyla bireylerin de dijital güvenliklerinin sağlanması söz konusu olacak.