Revizyon kaçınılmaz!
İletişimde kesintisizlik önemini pekiştirir, artan veri ve gelişen iş süreçleri paralelinde kesintisiz ve güvenli ağ yönetimi şart olunca ağ teknolojilerinde yenilenme de gerekli hale geliyor.
Özellikle pandemi dönemi, sektör ve kurumsal ölçek bağımsız olarak iletişim altyapısının önemini ortaya koydu. Sonuçta güçlü bir iletişim altyapısına sahip olan kuruluşlar, işlerini uzaktan çalışma modeli ile sürdürmeyi başarıyor. Buna karşılık, kurumsal ve bireysel hayatta sayısı artan ve gerekliliği ile kritik hale gelen uygulamalar da bu iletişim altyapısının yönünü belirliyor. Ağ altyapısında kesintisizlik, güvenlik, esneklik kavramları bu şekilde önemini artırıyor ve iletişim altyapısının gücünü ortaya koyuyor. Ayrıca Endüstri 4.0’dan bağımsız olarak hayatlarımızda giderek daha fazla yer edinen IoT, M2M, tüm bunları desteklemesi şart olan ağ mimarisinin 5G ile nasıl bir evrim sergileyeceği de önem kazanıyor. Bu yoğun gündemde atılması gereken adımlar BTvizyon Dijital’in “Yeni Nesil Ağ Teknolojileri” etkinliğinde ele alındı.
IT Governance Turkey Kurucusu Cantekin Ertekin, “Yeni Nesil Yönetişim Modeli” başlıklı sunumuyla açılışı yapan isim oldu. Pandemiyi dijitalleşme yolunda yapı taşlarından biri olarak tanımlayan Cantekin Ertekin, yapılan araştırmaların da sektörlerin bu krizden ne kadar etkilendiklerini ortaya koyduğuna dikkat çekti. Buna göre, bankacılık, finansal hizmetler, sigorta ve kamu sektörü daha dirençli olurken turizm, perakende sektörü bu yol ayrımından etkilendi. Tesla, Netflix ve Zoom örneklerinden yola çıkarak bu teknolojilerin değerlerinin kısa zamanda kat be kat artığına ve iş yapış teknolojilerimizi değiştirmekle kalmayıp, yönetim anlayışımızı da değiştirdiğine işaret eden Cantekin Ertekin’e göre, yönetim anlayışı da artık ‘yönetişim’ anlayışına kaymaya başladı. Bu kapsamda Cantekin Ertekin ‘yönetişim’i şöyle tanımladı:
“Yönetişim Olgunluk Modeli” ile ölçüm
“Yönetişim; paydaşların yönetim sürecinin içerisine dahil edildiği, performans kriterlerinin belirlenirken paydaşlarının da beklentilerinin göz ardı edilmediği bir yönetim şekli. İyi yönetişimin ilkeleri kapsamında; açıklık, katılımcılık, tutarlılık, sorumluluk, hesap verebilirlik, etkinlik, adillik, hukuka bağlılıktan söz edebiliriz. 20’ye yakın akademisyenle birlikte gerçekleştirdiğimiz araştırma ile IT Governance Turkey bünyesinde bir “Yönetişim Olgunluk Modeli” belirlemeye çalıştık. Bu modelle herhangi bir ticari kaygı gütmeden şirketlerin yönetişim seviyelerinde hangi seviyede olduklarını ölçümlemeye imkan sağlamak istiyor, bununla ilgili soru seti hazırlıyor, internet sitemizde paylaşarak şirketlerin hem benchmark yapmalarını, hem de olgunluk seviyesinde alacakları aksiyon planlarına imkan sağlamak istiyoruz. “
Açıklık, katılımcılık, tutarlılık, sorumluluk ‘iyi yönetişimin ilkeleri’ iken başlangıçtan sona doğru artan bir olgunluk modelini meydana getiriyorlar. Tüm ilkelerde ileri seviyede olduğunuzda Yönetişim Olgunluk Modeli’nde en üst seviyeye çıkabiliyorsunuz. “Yönetişim modeli, BT şirketlerini de çok etkiledi” diyen Cantekin Ertekin’e göre, paydaşlar, müşteriler bu anlamda teknoloji şirketlerinde daha önem kazanmaya başladı. BT yönetişiminde BT birimiyle diğer iş birimleri arasında yoğun etkileşimli bir yönetişim modeli söz konusu. “BT Yönetişim Enstitüsü tarafından belirlenen 5 temel odak noktasına baktığımızda, stratejik uyum, değer sunumu, risk yönetimi, kaynak yönetimi, performans ölçümünü görüyoruz” değerlendirmesini yapan Ertekin’e göre, yeni nesil ağ teknolojileri kapsamında BT yönetişimi olarak yeni trendlere karşı başlangıç seviyesinden optimize seviyesine dek çıkan olgunluk modelinden bahsedebiliyoruz. Bu noktada da; stratejik uyum, değer teslimi, risk yönetimi, kaynak yönetimi, performans yönetimini görüyoruz. Her odak noktasında en üst nokta olan optimizeye gelindiğinde BT yönetişim modelinde de olgunluk modeli üst seviyeye çıkıyor.
Cantekin Ertekin’e göre stratejik uyum; BT ile şirketin birbirine uyumluluğu kapsamındaki performansa odaklanıyor. BT şirketinin o yıl için büyüme hedefi varsa, BT olarak çoklu bulut stratejisinde buna uygun aksiyonları alıp almaması anlamına geliyor. Risk yönetiminde servis sağlayıcıların hizmet sağlayıcılarla birlikte bu riskleri alıp almadığı, riskleri paydaşlarla etkin bir şekilde yönetip yönetemediği gibi noktalarla bağlantılar da mevcut. “Z Kuşağı’nın teknolojide yoğun olarak hayatımıza girmesi ile birlikte yeni nesil yönetişim modelinin, eski nesil yönetim modelinin yerini alacağını düşünüyoruz” beklentisini dile getiren Cantekin Ertekin’e göre, Z Kuşağı, daha esnek, fırsatçı yaklaşıyor, kendilerinin bir parçası olabildikleri sistemlerde yer almak istiyorlar. Bu da yeni nesil yönetişim modelini ortaya çıkarıyor.
Ağ teknolojilerinin geleceği IBN’de
Knowledge Club Genel Müdürü Erdeniz Unvan, “Intent Based Networking & AI” başlıklı sunumuyla ağ teknolojilerinin geleceği olan ‘amaç tabanlı ağlar’ yani IBN yapısına odaklanrken, yeni nesil ağ sistemlerinden örneklerini de paylaştı. Knowledge Club’ın bir DevOps, eğitim ve danışmanlık şirketi olarak geleneksel ağ yapısında IoT’nin uygulanması, SDN, internet teknolojilerinin geleceği IBN’den, bunların AI ile nasıl çalıştıklarından ve Phyton kütüphaneleriyle kullanımını Erdeniz Unvan şöyle anlattı:
“Geleneksel ağ yapısı (TN) kapsamında Hub&Spoke yapısından bahsediyoruz. Bu, şubelerin birbirleriyle konuşmasına izin vermeden şubelerin merkezlerinin birbirleriyle konuşabilmesine izin veriyordu. Bu teknolojinin çok geride kalmasından dolayı bunu GRE adlı teknoloji ile şubelerin birbirleri arasında iletişim kurmasını sağladık. İki şube arasında IP Security tünelleri açarken çok fazla şubede çok fazla tünel açılmasıyla beraber bunların yönetilemez hale gelmesi söz konusu oluyordu. 2010’lu yıllardan sonra Hybrid SDN-Full Stack kullanmaya başladık. Tek bir SDN noktasının değil, birden çok sunucunun olduğu; ama buna rağmen cihazlarda control plane’i almadığımız, cihazlara bir şey olursa control plane’lerden daha önce belirlenmiş kontrol protokolüne göre ilgili işleme devam etme mantığı ortaya çıkıyor. Network mühendisleri olarak en önemli şey network’ü yaşatmak olsa da, bilişim sektörü sadece network’lerden ibaret değil. Veritabanı, büyük veri, genel bulut, hibrit bulut gibi başlıklar var. Bilişim sektörünün IT altyapısının tamamının yönetimi kapsamında ağ teknolojilerinin geleceğini IBN’de görüyoruz. IBN; tüm bilgi işlem altyapısının aktif bir şekilde geliştirilmiş AI yapısının yönetildiği, monitör edildiği, raporlandığı sistemdir. AI, DL, ML’i ilgili modellemeleri kullanarak geliştiriyoruz. AI; veri bilimi, veri modellemesi, ML, DL, sinir ağları, RPA gibi bileşenlerle birlikte bizi bir bütüne götürüyor. AI kapsamında biz Türkiye’de veri bilimi, dünyada ise ML aşamasındayız. Biz tüm bunları, nesne odaklı bir programlama dili olan Phyton’da AI kısmında; Pandas, Numpu, Matplotlib, tensor flow, keras, robot framework, Pyro&Dart ile çalışırken Network Automation kısmında Paramiko, Netmiko, Napalm, PyATS, Rest API, NetConf, RestConf çalışıyor. Bunları kullanarak bu kütüphaneleri konfigürasyon tarafında otomasyon için hem de izleme adına kullanabiliriz. SDN’de sadece network altyapımızı değil, tüm bulut yapımızı yönetirken nasıl bir çözüm kullandığımız öne çıkıyor. Bu da Red Hat tarafından geliştirilmiş Open-Source olarak en çok tercih edilen Linux üzerinde çalışan Phyton ile yazılmış envanter, komut mantığıyla çalışan bir Hub. Birden fazla cihaz için çalıştırılarak farklı playbook’larla yönetilirken bu işin merkezinin nasıl sağlanacağı konusunda bize Ansible Tower üzerinden birden fazla yönetilebilmeyi olanak tanıyor. Birden çok Ansible’ın içerisinde birden çok playbook’u konumlandırabiliriz. Bu sayede sistem, bulut, container, yazılımlarımızı yönetirken bunun ağ erişim kontrolü, raporlama gibi yeni nesil ağ teknolojilerin amacı olan ilgili konuyu multi-vendor sistemiyle yönetebiliriz.”
Hiper ölçekli veri merkezleri dönemi
“Kesintisiz ve Güçlü İletişim Altyapısında Yenilikler” panelini BTHABER Şirketler Grubu Başkanı Murat Göçe yönetti. Panelistler ise BiTekDer Bilgi Teknolojileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Engin Işık, İGA İstanbul Sistem Genel Müdür Yardımcısı Emrah Bayarçelik, Knowledge Club Genel Müdürü Erdeniz Ünvan ve Migros Ağ ve İletişim Müdürü Samet Çulha oldu. Pandemi ile birlikte her sektörde dijitalleşmenin önemi bir kez daha ortaya çıktığına işaret eden Engin Işık, “Cisco’nun 2021 yılında hiper ölçekli veri merkezlerindeki veri trafiğinin dört katına çıkacağı ile ilgili bir modellemesi var. Hiper ölçekli veri merkezlerinin 2021 yılında tüm veri merkezleri trafiğinin yüzde 55’ini oluşturacağını ve bu IP trafiğinin 2021 sonunda 20 zetabayt seviyesine çıkabileceğini modelliyorlar” bilgisini verdi. Bu hiper ölçekli veri merkezlerinin yüzde 40’ına yakını ABD’de, yüzde 10’u Çin’de, geri kalanları ise Japonya, Almanya, İngiltere olarak sıralanıyor. “Türkiye’de telekom operatörleri merkezleri kuruyor, global ölçekteki oyuncular buraya geliyor” diyen Işık, şöyle devam etti:
“Bulut trafiğini tetikleyecek kavramlar olarak IoT, 5G var. Bu noktada Edge Computing söz konusu. Büyük oyuncular dominant yapılarında yine de kalacaklar; ama verinin üretildiği yere yakın veri merkezleri daha önemli bir hale gelecek. 5G, sadece çok yüksek hızlar sunmakla kalmayacak, aynı zamanda kilometrekare başına 1 milyon cihazı anlık olarak bağlayabilecek. Makinelerin kendi aralarında ya da insanlarla canlı olarak iletişime geçebilecekleri bir ortamdan söz ediyoruz. 5G’nin büyümesi ile birlikte sınır veri merkezlerine yönelik talep çok ciddi bir şekilde artacak. Klasik ağ mühendisleri olarak hem kendi çevremiz, hem de Türkiye kapsamında genelde ağı geniş tutup tüm hizmet yapımızı 10G-10G şeklinde 20G sağlamaya çalışıyoruz. Ağı ne kadar geniş tutarsak tutalım Türkiye’de hala global ölçekteki pek çok ülkenin gerisinde kalıyor. Bu da birim fiyatlarına yansıyor. Network mühendisliğinden ziyade bunu izlemek, görmek, raporlamak çok önemli.”
Network altyapısı fark yaratıyor
2020 senesinde Avrupa’nın en iyi dijital havaalanı seçilen İGA’yı farklı kılan özelliklerinden birini ‘güçlü BT altyapısı olarak gösteren Emrah Bayarçelik, bu kadar büyük bir yapıyı tek bir network altyapısı üzerinden yönetmeyi en büyük mücadeleleri olarak tanımladı. Bugünse erişilen aktif network sayısı 105 bini geçmiş durumda. Aynı binanın içerisinde yaklaşık 72 bin metrekareye komşu olan bir network altyapısı söz konusu. Burada HVPLS teknolojisi kullandıklarını söyleyen Emrah Bayarçelik, şöyle devam etti:
“Bunlar size hem esneklik, güvenilirlik sağlıyor, hem de buradaki verileri kripte bir şekilde ilerliyor. Burada hiç kimseye access point koymayacağımızı söyledik. Burada dünyanın ilk Wi-Fi hizmetini sunmaya başladık. Terminalin girişinden uçağa binene dek günlük yaklaşık 30 bin kullanıcıya bir Wi-Fi şebekesi üzerinden güvenli internet sunuyoruz. Bu noktada elde edeceğimiz veriyi, analitik veri, ticari değere nasıl dönüştürebileceğimize baktık. Bu projeye başladığımızda Türkiye’de 4G yoktu. Biz burada 5G’nin planlamasını yaptık. Burada da Türkiye’nin ilk 5G altyapısı var. Dünyanın ilk TLS sertifikalı havaalanı veri merkezini inşa ettik. Şu anda yaklaşık 40’ın üzerinde müşteriye bizzat destek veriyoruz. Bugün İstanbul Havaalanı’nda 100 binin üzerinde sensörü bulunduruyoruz. Edge veri merkezlerinin çıkmasının en büyük noktası; IoT. Havaalanımız içerisinde Edge veri merkezini niteliğinde iki veri merkezimiz var. Rota planlamasını, pistlerin hangi yöne açılacağını buradaki sensörlerden aldığımız veri ile planlıyoruz. Pistlerdeki tehlikeli maddelerin tespitinde yeni teknolojilerden faydalanacağız. Bulut tarafına geldiğinizde artık CPU Center veri merkezlerine doğru evrilmemiz gerektiğini görüyoruz. Bugün 10 bin 500’ün üzerinde kameramız var ve dünyanın en büyük kapalı alan CCTV sistemini yönetiyoruz. 800 kameramız ise sadece görüntü işleme yapıyor. Görüntü işlemeyi alan yoğunluklarının tespiti adına kullanıyor. Bu noktada en önemli kavramlardan biri; siber güvenlik. Burası EDR temelli, 7/24 çalışan siber güvenlik operasyon merkezine sahibiz.”
Samet Çulha’ya göre, uygulamaların modernleşme süreci, üzerinde durulması gereken bir nokta. Monolitik uygulamalardan daha mikro servis tabanlı uygulamalara doğru bir geçiş var. BT’nin her zaman iş birimleriyle ortak bir dile ihtiyacı vardı. “İş birimlerinin taleplerini uygulama üzerinden şekillendirdiğiniz için bu uygulamayı daha hızlı deploy etmek çok daha anlamlı olmaya başladı. Fizikselden sanala geçmedeki değişim hızının ve teknolojiyi değiştirme hızının şu an tam 8 katı yaşanıyor” bilgisini veren Samet Çulha, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Perakende sektörü, dijitalleşmenin çok agresif yaşandığı sektörlerden biri. Çalıştığınız sektördeki dijital dönüşüm olgunluğunu iyi anlayabilmek için rakiplerinizin iş yapış şeklinin değişimine bakmanız gerekir. Online’daki ağırlık ile fiziksel mağazacılığın ağırlığı tartışması anlamlı olmaya başladı. Fiziksel mağazacılığın da bu dönüşümde ağırlıklı bir şekilde yer alacağı kendini gösterdi. Fiziksel mağazacılık içerisinde çok ciddi dönüşümleri yaptığınız, müşteri deneyimlerinizi arttırdığınız takdirde oyunda kalabiliyorsunuz. Migros’un birçok dijital ürünü, IoT çözümünü mağazada görebiliyorsunuz. Bu, daha fazla cihaz, daha fazla cihaz tipi anlamına geliyor. Artık veri merkezinden ‘verilerin merkezine’ doğru bir dönüş var. Covid-19 dönüşüm sürecini çok hızlandırdı. Saydığım, dönüşümü tetikleyen unsurlar, BT’yi konfor alanlarından çıkmaya zorladı. Bu noktada iş birimleri ile IT’nin daha sağlıklı ilişkiler kurmaya başladığını söyleyebilirim. Kompleks yapıları esnekliği, sistemsel gücü kaybetmeden yönetmenin sorusunun cevabı yeni nesil altyapı konularında olacak.”
Kamu, özel sektör, hatta sektör fark etmeksizin telekonferans sistemleri kullanıyoruz. Çok yoğun bir e-posta trafiği var. Bu noktada ciddi bulut hizmetleri kullanıyoruz. Bu gerçekler ışığında Erdeniz Unvan, bir tedarikçi olarak çalışmalarını şöyle özetledi:
“Bazı şirketler geleneksel şekilde merkezi network’ten kalitesiz bir şekilde bunu kullanıyorlar. Bazı şirketler ise SDN çözümümüzü kullanarak kendi şubelerinden direkt olarak internete çıkıyorlar. Değişim kaçınılmaz ve değişim konfor alanımızdan çıktığında söz konusu oluyor. Farklı altyapıları da, container, mikro servis tarafını da genel ve özel bulut tarafını da uyumlu yönetebilmeniz gerekiyor. Bu noktada Red Hat’in sunduğu çözüme benzer olarak otomasyon çözümleri var. Bunların gelişmiş bir yapıda API protokollerine göre çok daha hızlı, güvenilirlikli bir yapı oluşturuluyor.”