Robot, duygu öğrenir mi?
Bilim kurgu, gerçeklerden daha hızlı ilerliyor. Aynen insana benzeyen, insandan farksız düşünen, hisseden (duyumsayan) robotlar, ekranlarda mülti milyonluk dizilerde, filmlerde karşımızda. Robotlar dünyayı mı ele geçirecek, işimizi mi elimizden alacak, bizi esir mi edecek paranoyası dorukta. Öte yandan da gerçekten, robotların insanlarla “birlikte” çalışmasını daha uyumlu hale getirmek, derin öğrenmeyi daha derin öğretmek için bilimciler uğraşıyor. Ve, işin gurur verici yanı şu ki bu bilimciler arasında –yurt dışında yaşayan- genç Türklerin adları daha sık duyulmaya başlandı.
BBC’nin küresel yayını teknoloji programı Click’te İngiltere Cambridge Üniversitesi Bilgisayar Lab hocası Asosye Prof (bizdeki doçent) Hatice Güneş’in de fikrini sordular. Hatice Hanım, robotların “duyumsal bilişim ve etkileşim” (affective computing and interaction) kazanmasını sağlayacak uzun ince yolda ilerleyen bir vatandaşımız. İnsanların yüz ve beden ifadelerini yapay zekanın “öğrenip” bundan anlam çıkartması için çalışıyor. Londra Teknik Üniversitesi (Imperial College) mezunu. Sonra Londra Üniversitesi bünyesindeki Queen Mary Üniversitesi’nde çalışmış. Oradan, ülkenin ve dünyanın en prestijli adreslerinden Cambridge’e geçmiş.
İnsanların yüz ifadeleri ve beden dilini yapay zekanın “bir insan gibi” nasıl anlayacağını araştırıyor. Üstelik, bu anlayış her insanda standart bile değil. Örneğin otistik, hem kendinin hem karşısındakinin ruhsal durumunu “anlayamaz.” Veya narsistler, zalimler, gelişmemiş psikolojiler kendilerine hayran olmaktan, başkasını umursamaz. İnsanda bile çözülemeyen bir sorun bu. Robotta nasıl çözülecek?
Vücudun ve yüzün aldığı şekillerden “anlam” çıkartmak kolay değil. 11 değişkene bakıyorlar: Mutluluk. Şaşırma. Tiksinme. Üzüntü. Korku. Hayret. Uyumlu. Bağdeğer (valens). Dikkat. Yakınlık duygusu. Nabız hızı. Bütün bunlar bile bir insanın “gerçek” duygu durumunu göstermeyebilir. İnsanların pek ustaca yalan söyleme stratejileri var. Gerçek gibi rol yapabilirler. Robot algoritması bütün bu nüansları nasıl öğrenecek?
Bilimcilerin bilim uğruna yaptıkları araştırmalara ise pazarlamacılar hop diye atlayıp, “malımızı daha çok satalım” derdinde. İşte nöromarketing! Bu tür pazarlamada amaç, ekranda gösterilen reklamlara, ürünlere tüketicinin olumlu veya olumsuz tepkisini anında ölçmek. Nasıl? Ekrandaki web kamerasını kullanarak. Eğer sizin webcam’inizin üzerinde –Mark Z’ninki gibi yarabandı yapışık değilse, webcam kapalı değilse!- “Realeyes” adlı şirket, sizin ekrana bakan yüzünüzü yukardaki 11 değişkene göre inceliyor. Size, duyumsallığınıza dair bir puan veriyor. Bu puanlar, o ürün hakkında satıcı şirkete yol gösteriyor. Ama elbette eğer siz, bu deney sırasında gerçekten “doğal” duygularınızla davrandıysanız? Rol yapmadıysanız?
Beyin, tıpkı kalp ve diğer organlar gibi biz uyurken bile hep çalıştığı için, ürettiği alfa, beta, teta, delta dalgalarındaki oynamalara EEG ile, nöronlar arası iletişime ise fMRI ile bakarak her hangi bir anda, beyindeki faaliyetin nitelik ve niceliğini nöromarketing inceleyebiliyor.