Leicester Üniversitesi’nden ve Singapur’dan uzmanlar, kan basıncını vücudun en büyük damarında ölçmek için yeni bir araç geliştirdiler. Elde edilen ilk veriler, koldan sararak yapılan ölçüme kıyasla bu yeni yöntemin çok daha doğru sonuç verdiğini gösteriyor. Cihaz; damardaki nabız dalgalarını kaydeden ve saatin içinde bulunan bir sensörle çalışıyor. Bu yöntemle bilim adamları, kalbe yakın bir noktadan, aorttan basıncı okuyabilecek yorumları yapılıyor. Leicester Üniversitesi Glenfield Hastanesi Kardiyovasküler Bilimler Bölümü’nden Prof. Bryan Williams, bu cihazın, kan basıncı ölçümünde bir yüzyıldan uzun zamandır kullanılan yöntemi değiştireceğine işaret ederken, kısa vadede bu teknolojinin, uzman merkezlerde kullanılmasını beklediğini, gelecek beş yıl içinde de çok daha geniş kitlelerin kullanımına sunulabileceğini söylüyor.
Hücreleri yenileyen yazıcı insan cildini de onaracak
ABD’li Wake Forest Institute araştırmacıları bildiğimiz püskürtmeli yazıcılardan esinlendiler ve zarar görmüş insan cildinin de yazdırılabilir yöntemlerle tedavi edilebileceğini iddia ettiler. Bunun üzerine de insan derisine yeni hücrelerin bütünleştirilmesi yöntemiyle yeni bir yazdırma sistemi geliştirdiler. Araştırmacılar, bu sistemi gelecekte doğabilecek savaş gibi olağanüstü durumlarda kullanmayı amaçlıyor. Enstitü Direktörü Dr. Anthony Atala, geliştirilen hücre yenileyen yazdırma sisteminin cildi zarar görmüş yaralıyı tedavi etmek amaçlı kullanılacağını öne sürerken, kartuşa yerleştirilen mürekkep yerine hücre kullanarak yaralı bölgeyi tedavi etmeyi amaçlayan bilim insanları böylelikle derinin yanan ya zarar gören kısmının onarılabileceğini söylüyor. Sistemin hayata geçmesinin en az 5 yıl alacağı bildiriliyor.
Yirmi yıl sonra yapay göz ile görüyor
İngiltere Coventry’de yaşayan Eric Selby, son yirmi yılını hiçbir şey görmeden geçirmişti. Hayatı, rehber köpeğine bağımlı olarak sürüyordu. Şimdilerdeyse Selby, sağ gözüne takılan yapay gözü sayesinde dışarıda dolaşırken kaldırım ya da engelleri fark edebiliyor. Bir yıl kadar önce Selby’nin sağ gözüne SecondSight isimli şirket tarafından üretilen Argus II denilen bir cihaz yerleştirilmiş. Sistem, gözlüğe yerleştirilmiş küçük bir video kamera ve verici ile küçük kablosuz bir bilgisayardan oluşuyor. Kamerayla yakalanan sahneler bilgisayar tarafından işleniyor ve elektronik sinyaller şeklinde gözdeki eklentiye iletilmek üzere görsel bilgisine dönüştürülüyor. Cihaz retinadaki sağlıklı hücreleri harekete geçiriyor ve böylece iletilen bilgi gözdeki sinirlere ulaşıyor. Görsel bilgi beyne ulaşıyor ve objelerin şekilleri beyinde canlanıyor. Ancak her şeyden önce hastaların gelen ışıkları beyinlerinde nasıl okuyacaklarını öğrenmesi gerekiyor. Yaratılan cihaz sadece hala yaşayan hücreleri bulunan hastalarda çalışabiliyor. Ayrıca hastanın daha önce görebilmesi de şart. Cihaz, yaklaşık 100 bin dolar civarında.
Onkolojide yeni bir çağ mı açılıyor?
Meme kanserinde kemoterapiye gerek olup olmadığını belirleyen test artık kalın bağırsak kanserinde de kullanılacak. Bir süredir meme kanserinde kemoterapiye gerek olup olmadığını belirleyen ve doğru hastaya doğru ilacın verilmesini sağlayan test artık kalın bağırsak kanserinde de kullanılacak. Bir diğer önemli gelişme ise kanserli hücreleri öldürmede çok daha etkili olan yeni ilaçlar.
Artık hayal olmaktan çıkacak
Sağlıklı hücrelerle yeniden yaratılan organlarla hasarlı organların tedavi edilmesi artık hayal olmaktan çıktı. Yani nakledilecek organ laboratuvarlarda yetiştirilecek.İngiltere'nin en saygın tıp dergilerinden Lancet'te yayımlanan araştırma sonucuna göre, 6 yıl önce kendi vücutlarından alınan hücrelerden üretilen idrar yolu organları 5 çocuğa nakledildi. Organların tüm işlevlerini yerine getirdiği ve hastalarda hiçbir önemli yan etkiye rastlanmadığı açıklandı. ABD'li doktorlar, geçirdikleri bir trafik kazası sonucu idrar yolu organlarını kaybeden yaşları 10 ila 14 olan 5 Meksikalı erkek çocuğa, dünyada ilk kez yapılan bir uygulamayla, kendi hücreleriyle oluşturulan idrar yolu organları nakletmişti. Yeni uygulamada hastaların idrar kesesinden alınan mektup pulu büyüklüğündeki bir parçadaki hücreler, önce bir laboratuarda büyüme hızlarını artıracak özel bir karışımın içine konularak bekletiliyor. Daha sonra hücreler, yeni organın iskelesini oluşturacak küçük bir tüpe yerleştiriyor. Kendi kendine erime özelliğine sahip ameliyat ipiyle aynı malzemeden üretilmiş, küçük bir ağdan oluşan bu tüpün dış kısmı kas hücreleri, iç kısmı ise yüzey ( hücreleriyle kaplanıyor. ABD'nin Kuzey Carolina eyaletindeki ''Wake Forest Üniversity School of Medicine'' adlı tıp okulundan Cerrahi Bilimler Profesörü Anthony Attala, yaptığı açıklamada bundan sonraki süreci 'katlı bir pastayı fırına vermeye' benzetiyor. Araştırmayı değerlendiren bilim adamlarından, Avustralya'daki Bond Üniversitesi doku mühendisliği uzmanı Parick Warnke ''Nakledilecek organların laboratuarda yetiştirilmesi düşüncesi artık bir bilim kurgu değil'' diye konuşuyor.
Ayna ayna söyle bana, ateşim kaç
Japon teknoloji üreticisi NEC Avio, vücut ateşini ölçen ayna üretti. Ayna, bakan kişinin ateşini anında ölçüyor. Ayrıca derecesini elektronik bir ekran olan yüzeyine yansıtıyor. Diğer yandan ateşin ölçülebilmesi için, herhangi bir temas kurulması gerekmiyor sadece aynaya bakmak yeterli. “Thermo Mirror” ismi verilen ynaya bakan kişinin ateşi normalden yüksekse ayna alarmla kişiyi uyarıyor. Ürün, iki ayrı modelde piyasaya sunulmuş. Fiyatlar 1200-1500 dolar arasında.
Floresanla doktorlar en ince sinirle kadar görebilecek
ABD’nin San Diego Üniversitesi’nde geliştirilen teknolojiyle, damarlara enjekte edilen floresan sıvı sayesinde doktorların, ameliyat esnasında en ince damarlara ve en ince sinirlere kadar her şeyi görebilme şansına erişeceği belirtildi.
Floresan sıvı, sinirlerin ameliyat esnasında parlayarak görünmesini sağlayacak. Böylece kalıcı hasarlara neden olan dikkatsizliklerin azalmış olacağı bildiriliyor. Bilim adamları uzun zamandır bu buluş üzerinde çalışıyor. Şimdilik en büyük sıkıntı sıvının insanlar üzerinde denenmemiş olması.
Teknoloji iyi uykunun düşmanı
Amerikan Ulusal Uyku Merkezi ve Flinders Üniversitesi’nin ortak yaptığı yeni bir araştırma, uyku alışkanlıkları ve iletişim teknolojileri kullanımı arasındaki ilişki ile ilgili çarpıcı bulgular ortaya çıkardı. Sonuçlara göre, teknolojilerin uyku sürecini olumsuz etkilediği ve kişileri daha farklı şekilde uyardığını ortaya koydu. Yatmadan önce ve gün içinde sık sık mesajlaşan ve bilgisayar kullanan kişilerin iyi uyuyamadığı sonucu çıkaran araştırmaya göre, uyumadan önce mutlaka bilgisayar ya da cep telefonunu kullanan 13-64 yaş arası Amerikalılar’ın yüzde 43’ü neredeyse hiç iyi uyuyamıyor. İnteraktif eğlenceye kendini kaptıran katılımcıların yüzde 60’ı ise neredeyse her gece uyku problemi yaşıyor; ya çok fazla horluyor ya uykusunu alamadan uyanıyor ya da gece birkaç gez uyanıyor. Uzmanlar, uyku düzeni bozulan gençlerin hem fiziksel sağlığı hem de bilişsel gelişiminin olumsuz yönde etkilenebileceğine dikkat çekiyorlar.