Sakıncalı bir yasa tasarısı: Elektronik Tebligat
ULUSAL
TBMM Adalet Komisyonu’nda “Tebligat Kanunu ile Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” görüşülmekte. Yargı alanında ve diğer bazı resmi işlemlerde tebligat geleneksel olarak posta idaresi veya memur vasıtasıyla yapılmaktaydı. Bu tasarıdaki bazı maddeler ile internet üzerinden de e-tebligat yapılması için gerekli düzenlemelerin yapılması amaçlanıyor.
Bu satırlar yazıldığı sıra, Adalet Komisyonu’nda kabul edilen bu maddelere göre:
l Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu olacak.Bunların dışındaki tüzel ve gerçek kişilere ise e-tebligat bir seçenek olacak; yani, isteyene elektronik yolla da tebligat yapılabilecek.
l Elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması halinde, klasik usullere göre tebligat yapılacak.
l Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacak.
l Kanunun uygulamasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri, Maliye ve Ulaştırma bakanlıklarının görüşü alınarak, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek.
l PTT Genel Müdürlüğü, elektronik ortamda yapılacak tebligatla ilgili her türlü teknik altyapıyı, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içinde kurarak faaliyete geçirecek.
Yasa tasarısı daha Adalet Bakanlığı’nda hazırlanma aşamasındayken, Bilgi Üniversitesi Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurucu ve direktörü Yrd. Doç. Dr. Leyla Keser Berber uyarmıştı: “Adalet Bakanlığı’nın bir kanun tasarısı hazırlayarak, elektronik posta ile tebligat yapılabileceğini öngörmesi ve hukuken bağlayıcı ve güvenilir olmayan bu iletişim şekline hukuki sonuç bağlaması kabul edilebilir bir durum değil.” Bilişim hukuku konusunda çok az sayıdaki uzmanlardan olan, Türkiye Bilişim Derneği üyesi Avukat Mehmet Ali Köksal da benzer kaygıları baştan dillendirmişti. Fakat, maalesef hükümet kendisine iletilen kaygıları, itirazları ve yapılan önerileri dikkate almadan tasarıyı TBMM gündemine getirmiştir.
Bu haliyle tasarının önde gelen sakıncaları şöyle özetlenebilir:
l İkinci maddede, 7201 sayılı Kanuna eklenen 7/a maddesinin 4. fıkrası “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi…” diye başlıyor. Buradaki “tarih,” muhatabın elektronik posta hizmeti aldığı servis sağlayıcıya ait sunucuya ulaşma anı olarak mı anlaşılacak? Bu düzenlemeyle, sadece gönderme ve alma zamanını değil, elektronik tebligatı gönderenin ve alanın kimlikleri de kesin ve tartışmasız bir şekilde tespit edilemez.
l Ayni maddenin ayni fıkrasının gerekçesindeki “… kendileri izin vermedikçe onların [elektronik adres sahiplerinin] yerine bir başkasının da bu adrese ulaşması söz konusu olamayacağından…” ifadesi yer alıyor. Bu ifade internet konusunda bilgi sahibi birisi tarafından yazılmış olamaz.
l Klasik tebligatta PTT sadece tebliğ edilen evrakın muhatabına ulaşması için gerekli lojistik organizasyonu sağlamaktadır. PTT’nin tüm işi zarfın üzeriyledir, içindeki evrakı göremez. Oysa elektronik tebligatta içerik elektronik ortamdadır ve PTT bu içeriği saklayabilecek ve her şeyden önemlisi görebilecektir.
Normal e-posta sisteminin doğal sonucu olan bu sakıncalar, ciddi mağduriyetlere ve hukuki karmaşaya neden olabilecektir. Normal e-postanın bu zaafiyetlerini gidermek ve elektronik ortamda hukuken ve teknik olarak güvenilir bir iletişim şekli ortaya koymak üzere Kayıtlı Elektronik Posta (“certified e-mail” veya “registered e-mail”) adı verilen uygulama uzun zamandan beri dünyada farklı ülkeler tarafından kullanılagelmektedir.
Dolayısıyla, henüz Kayıtlı Elektronik Posta ile ilgili teknik ve hukuki alt yapı oluşmamışken bu tasarıdaki düzenlemelerin yapılması ve uygulamaya geçilmesi sakıncalıdır.
Bu konuda önümüzdeki günlerde yapacaklarım şöyle: Bir “Ayrışık Oy Yazısı” (eski tabirle, “Muhalefet Şerhi”) yazıp, üyesi olmadığım Adalet Komisyonu’nun üyelerinin imzasına sunmak; sonra Adalet Bakanı’nı ikna etmeye çalışmak; daha sonra, tasarı TBMM Genel Kurulu’na gelince ilgili maddelerde değişiklik önergeleri vermek.
İlgili olanları katılımcılığa ve Adalet Bakanı üzerinde baskı kurmaya davet ederim.
İnterneti regüle etmek
Y ouTube’u yasaklaması ile ünlenen ve anlamsızlaşan 5651 sayılı yasaya ilişkin tartışmalar, 11-15 Ocak 2010 tarihlerinde toplanan “Ankara Barosu Uluslararası Hukuk Kurultayı”nın Füsun Nebil başkanlığındaki “İletişim Hukuku Çalıştayı”nda devam etti. Konuya daha geniş bir bakış açısıyla bakmak gereği ve internet için kabul edilebilir bir regülasyon geliştirmenin kaçınılmazlığı üzerine genel bir anlayış birliği oluştu sanıyorum.
İnterneti bir şekilde regüle etme ihtiyacı üzerine dünyanın çeşitli yerlerinde gelişmeler ve arayışlar devam ediyor. Konu sadece göreceli bir tanıma göre “zararlı” görülen siteler değil, sadece siber-suçlar da değil, internetten korsan video ve müzik indirmenin engellenmesi de bir diğer sıcak tartışma konusu.
Fransa’da, korsan indirme yapanların internet bağlantısını kesme yolunu açan Hadopi yasası, tartışmalı ve uzun bir süreçten sonra 22 Ekim 2009 tarihinde Fransa Anayasa Mahkemesi tarafından onaylandı. Fransa’da tepkiler devam ediyor. Arayış içerisindeki diğer AB üyesi ülkelerde “3 vuruş kuralı” (korsan indirene iki uyarı gönderiliyor, üçüncüsünde internet bağlantısı belli bir süre için kesiliyor) tepkilere rağmen, müzik şirketleri tarafından hararetle savunuluyor. Japonlar ise ilginç ama uygulaması zor bir teknoloji geliştirmişler (http://www.chip.com.tr/konu/japonya-dan-teknolojik-korsan-avi_15242.html).
Öte yandan, yasal zorlama yerine veya CD satışında ısrar yerine, İSS’ler, telekom operatörleri, hatta cep telefonu üreticileri ile beraber çalışan müzik şirketleri yaratıcı yöntemler geliştirerek meşru yollardan müzik edinmeyi özendirmenin yollarını arıyorlar (http://www.economist.com/businessfinance/displaystory.cfm?story_id=14845087).
Ülkemizde ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korsana karşı Hadopi benzeri bir yasa hazırlanacağı endişesi var. Yaptığım görüşmelerden bakanlığın böyle bir çalışma içerisinde olmadığını öğrendim. Bu konunun aceleye getirilmemesi gerektiği anlaşılmış durumda. Zaten, 5846 sayılı kanunun Ek Madde 4’den yararlanan MÜYAP girişimleriyle şu anda yaklaşık 3,000 site kapatılmış durumda.
Bir yandan özgürlükleri sınırlayıcı yasaklama veya cezalandırma anlayışından daha yaratıcı yöntemler arayarak, bir yandan da özgürlük ile başıboşluk ve sorumsuzluğu birbirine karıştırmadan, zaman içerisinde internet için kabul edilebilir küresel bir regülasyon arayışı devam edecek görünüyor.