Sayısal varlığımız (2)
Bulut hizmetleri (cloud services) konusunda en büyük atılımı Netflix başardı. Artık bir müzik veya film marketine gidip bir DVD almaya gerek yok; gidecek yer de kalmadı: geçtiğimiz yıllar içinde Tower Records iflas etti, Borders Books & Music iflas etmek üzere. Netflix’de her şey var. Yeni filmler de bir kaç ay içinde Netflix’de yerini buluyor. Bir kısmını Netflix’den DVD olarak ısmarlayıp (bütün yaptıkları boş bir DVD’ye filmi yazıp size postalamak), bir kısmını ise direkt olarak tarayıcınız ile “instant” bir şekilde izlemek mümkün. DVD’yi ne almanız gerekiyor ne de saklamanız. Bu esere sahip de değilsiniz; ama ister bu eseri ister başka birini istediğiniz gün ve saatte izlemeniz mümkün; maliyeti: ayda 15 dolar.
Açıkcası, Netflix hepimizi sahip olmama konusuna alıştıran ilk hizmet oldu. Arkası var: Amazon Kindle Bookstore ve bu güz hizmete girecek Apple iCloud hizmeti, sizi artık “Star Trek Wrath of Khan” DVDsini veya “Don Giovanni” CD paketini kaybetme derdinden kurtaracağa benziyor.
70’lerde plastik plaklara sahiptik, 80’lerde video teyplere, 90’larda kompakt disklere, ve 00’larda ise DVDlere. Şimdi 10’lu yıllarda, dünyanın bilmediğimiz noktalarında saklanan bitler, istediğimiz anda evimizdeki, elimizdeki, veya cebimizdeki cihaza yönlendirilecekler ve ayda 15 doları ödediğimiz sürece bizim olacaklar. Sadece Star Trek filmleri veya Mozart operaları değil, bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm dünyanın görsel ve işitsel eserleri bize ait. Bir dakika, ait mi acaba?
Fiziksel varlıkları yok olmuş durumda.
İlerde herhangi bir Houston’da veya dünyanın her hangi bir şehrinde karşılaşacağınız eksantrik bir Türk hekiminin evindeki müzik hazinesinin sizi şaşırtma ihtimali kalmadı, çünkü o hazinenin atomları yok oldu. Bitleri ise bir yerlerde saklanıyor; hizmeti satın alana istediği zaman ulaştırılacak.