“Seçmek” özgürlük müdür?
Bilindiği gibi, 22 Kasım 2011’de, adına yanıltıcı bir biçimde “güvenli internet” denilen filtre uygulaması başladı. Elbette bu uygulamanın güvenlik”le ilgisi yok, çünkü bu filtreler bizleri spam’den, kötü amaçlı yazılımdan, dolandırıcılıktan falan korumuyor, sadece bazı sitelere girmemizi engelliyor. İlgili kararda “filtre” sözcüğünün “liste” sözcüğüyle değiştirilmesi de bu durumu değiştirmiyor elbette.
BTK 22 Şubat tarihli, herkese merkezi filtre dayatan kararında yoğun kamuoyu tepkisi ve ciddi uluslararası baskı sonucunda geri adım atmak zorunda kaldıktan sonra reklama daha önem vermeye başladı. Nitekim filtre uygulaması “seçmek özgürlüktür” sloganı ile tanıtılıyor ( http://www.guvenlinet.org/ ).
Bu sloganın Alternatif Bilişim Derneği”nin “bilgiye erişmek özgürlüktür” sloganına benzerliği bir yana, tanıtmayı amaçladığı uygulamanın içeriği açısından ciddi bir iletişim sorunu var: Seçmenin özgürlük olması için seçeneklerinizin gerçek olması gerekir. Ama filtre uygulaması sonrası aslında birbirine çok benzediği için seçenek olmayan göstermelik seçenekleriniz var. Ya çocuk profilini seçip sadece BTK’nın hangi bilgi birikimiyle hazırladığı ve içeriği belli olmayan bir “beyaz liste”ye erişeceksiniz; ya aile profilini seçip yine nasıl hazırlandığı belli olmayan bir “kara liste”ye erişemeyeceksiniz, bu arada ilk gün gördüğümüz gibi iç çamaşırı sitesinden mizah sitesine çok geniş bir içeriğe de erişemeyeceksiniz; ya da bu paketlerden hiçbirini seçmeyip hali hazırda 60 binden fazla sitenin engellendiği ağır bir biçimde sansürlenmiş internetinizi kullanmaya devam edeceksiniz veya siz öyle zannedeceksiniz… Çünkü aslında seçmediğiniz bir “standart” profile dahil edileceksiniz.
Devlet eliyle merkezi olarak filtre uyguluyorsanız, tüm internet servis sağlayıcılarına genel bir sistem dayatmak zorundasınız. Yani ilgili paketleri ve standart kullanıcıyı birbirlerinden ayırarak internet erişimini denetleyecek bir sistem. İster filtreli internet kullansın ister kullanmasın ülkedeki tüm internet kullanıcıları aynı sistemden geçerek internete erişecek. Bu sistem, tüm internet kullanımımızı takip edip denetleyebilecek bir sistem olmak zorunda. Bundan sonra filtre dışında kalan erişim engellemeler de standart liste üzerinden ve bu sistem aracılığıyla yapılacak ve bu arada engellemeyi aşmaya yarayan VPN, DNS değiştirme, proxy kullanımı gibi yasal hizmetler de engellenebilecek.
Şimdi böyle bakınca ne kadar “seçme özgürlüğü”ne sahip olduğumuz görülüyor. Ben bana dayatılan seçenekleri değil bilgiye erişme özgürlüğümü seçiyorum…