Sen bir alemsin sosyal medya…
2019 yılı için yapılan sosyal medya kullanım araştırmasına göre 82,4 milyon nüfusa sahip ülkemizde, nüfusun yüzde 72’sine karşılık gelen 59.36 milyon internet kullanıcısı var. Bu nüfusun yüzde 63’ü aktif sosyal medya kullanıcısı, yani 52 milyon kişi. Bunun büyük çoğunluğu da mobil kullanıcı. Hani sokaklarda, parklarda, kafelerde ellerinden cep telefonunu düşürmeyen bizler. Gerçi artık benzer davranışı Corona nedeniyle sokaklarda değil evlerde gösteriyoruz ama sosyal medya kullanım oranları gerçekten çok yüksek. Araştırmanın sahibini yazmadan geçmeyelim; “We are Social” ve “Hootsuit” araştırmanın ismi ise “Digital 2019 in Turkey”
Dünyada da oranlar pek farklı değil. Üstelik sosyal medya kullanım oranı 24-35 yaş aralığında biraz daha yüksek olsa da her yaş kullanımı neredeyse eşit. 65 yaştan sonra biraz düşüyor, o da nesil farkı olsa gerek. Muhtemelen bu gidişle önümüzdeki on yılda fark kapanır. Tabi sosyal medya ortamlarının popülerliği aynı şekilde giderse ki bu da çok tartışılan konular arasında. Sosyal medyanın yakın gelecekte kaybolup yerine başka ortamların geleceği şeklindeki düşünceler oldukça fazlalaşıyor.
Aynı araştırmaya göre ülkemizde günde ortalama 2 saat 46 dakika sosyal medya başında harcanıyor (Hala TV seyretme oranı daha yüksek, günde 3 saat 9 dakika). Bu sosyal medyada geçirilen süre bende daha da fazla, sanırım 5 saati geçiyordur. Peki neden?
Bence bunun bir sürü nedeni var ama en önemli ve içte yatan nedeni, olan bitenden haberdar olmak ve bunu en hızlı hatta herkesten önce başarabilmek. Diğerleri ise kendini ifade etmek, sosyal yalnızlık, reklam, PR gibi konusuna hakim insanlardan dinlenebilecek bir sürü neden.
Ben haber alma konusunu incelemek istedim. Artık haber sitelerine bakmıyorum uzun zamandır, elime geçtiğinde özenle ve dikkatle okusam da günlük gazete almaya gitmiyorum. Sadece sektörel haberler için dergi ve gazeteleri tercih ediyorum. Gündemdeki siyasi, doğa, politika, ülke, dünya, spor haberleri için ilk tercihim sosyal medya. Eminim ki birçok kişi de benden farklı değil.
Haberlere anında ulaşıyor muyum? Evet. Çok hızlı. Van’da 1 dakika önce olan depremi de Çin’de Corona’dan kaç kişi öldüğünü de maksimum dakikalar mertebesinde öğreniyorum.
Peki ya yanlış öğrendiklerim?
Son Corona virüs salgınında bunun önemli örneklerini yaşadık. Mesajlaşma platformları üzerinden kasti ve gerçeği yansıtmayan onlarca mesaj paylaşıldı. Bunu dinleyen veya izleyenler içinde hastalığın endişesi veya paniği içinde olanların kaygıları katlandı. Bu yüzden sinir hastası olanları gördük. Bir kısmı panik atak krizleri içinde hastanelere koştu.
Geçmişte de çok önemli konularda yalanlar kitleleri peşinden sürükledi. Arakan müslümanlarının Myanmar’da yakılma görsel ve haberi bunun en önemli örneklerinden. Gerçeği yansıtmayan bu görüntüler farklı zamanlarda farklı yerlerde çekilmişti ama müslümanları galeyana getirdi. Ben geçenlerde bir kadıncağız için sosyal medyada uydurulan sahte suçlar için öldürüldüğünü okudum. Siyasi ya da politik amaçlarla çıkarılan yalan haberler ve insanları aldatma ve kandırma amaçlı çıkarılan sahte mesajlar insanların hayatını zehir etmekle kalmayıp, kitleleri peşinden sürüklüyor ve topluluk karmaşalarına yol açıyor. Birgün global bir kaosa dahi neden olabilecek bu yalan haberlerin kaynağı sosyal medya.
Sosyal medyanın bir başka yönü ise kişilerin mesajını yazdıktan sonra bu konuda gerekeni yaptığını düşünüyor olması. Mesela bir hayvana şiddet varsa, kişinin ilk yaptığı iş sosyal medyada yazmak paylaşmak. İlgili bir birime telefon açmak ya da bizzat şiddete engel olmak değil, sadece yazmak. Bunu yaptığı zaman vicdanını rahatlatıyor, gönül rahatlığı içinde hayatına devam ediyor. Bunu da yapsın ama unutmamalı ki, yazdığını belki de kimse okumuyor. İlgililerin görmesini beklemek sadece bir saflık.
Bir de hep yazanlar var, doğru yanlış hep yazıyor. Ama okumuyor. Bazen zaten çok konuşulmuş ve paylaşılmış bir konuyu yazmış olmakla komik duruma düşeceğini de düşünmüyor ama yazıyor, hep yazıyor. Herkes onu takip ediyor, onu okuyormuşçasına.
Sosyal medyayı kötülemiyorum, yargılamıyorum da. Çünkü çok zararlı olduğu gibi faydalı yerleri de var mutlaka. Toplu çağrılar ile çok etkin sonuçlar alınalabiliyor. Bir HES yapımına tepkiler sosyal medyada arttıkça sonuç verebiliyor, Dünyada seçimler etkileniyor, hükümetler düşüyor, yasal takipler başlatılabiliyor. Özetle diyebilirim ki sosyal medya hem faydalı hem zararlı.
Peki bu zararlardan korunmak için neler yapmalı
- En önemlisi gaza gelmemek. Okunulan haberi insan görece daha ciddi kaynaklarla karşılaştırmalı. Bir yerde çıkan haberin doğruluğunu anlamanın en önemli yolu bu bence. Bu haber sizin için çok kritik ise TV ve gazetelerde de aranmalı.
- Çok fazla sayıda kaynağı takip etmeyin. Kendinizce güvenilir bulduğunuz ya da daha önceden güvenirliliği kabul edilmiş kaynakları seçin.
- Her zaman akıl süzgecinizi kullanın. Duyduklarınızı bu süzgeçte filtreleyin. Bu mesaj neden bana geldi, bu kişi bunu neden paylaştı, neden sadece o biliyor sorularını sorun.
- Haberin en doğru kaynağı gazetelerdir. Gazetelerde bu işi ekmek parası için yapan gazeteciler vardır. Bazıları maalesef yanlı yazılar yazsana da çoğunluğu işini doğru yapmak zorundadır.
- Gazeteler savcılık tarafından anında takip edilir. Her basılan kopya savcılığa gönderilir, gazetenin yetkilisi ve yazı işleri müdürü savcılıkta kayıtlıdır.
Yazdım…