Serbestsin piyasa!
Prof. Dr. Zeynel Dinler’in yazısından aldığım bölümlerde serbest piyasa ekonomisi anlatılmış. Bilenlerimiz çoktur ama bildiğini sananların da sayısını küçümsememek lazım.
“Daha az devlet, daha çok özel girişim” şeklinde formüle edilen yeni liberalist görüş olarak tanımlıyor Zeynel Bey. Yazılarından pek de serbest piyasa ekonomisini desteklemediğini anlasam da devamındaki önemli satırları sıralıyorum:
– Devlet, üretici ya da tüketiciyi korumak amacıyla, piyasa fiyatlarına hiçbir müdahalede bulunmamalıdır.
– Piyasaya yasal müdahale edilmeyerek, uluslararası ticaretin önündeki engellerin kaldırılması öngörülür.
– Tüm gümrük sınırlamaları ve her türlü ithalat – ihracat engeli kaldırılmalıdır.
– Devlet elindeki tüm işletmeleri, kar amacına yönelik faaliyette bulunduğu için, en verimli şekilde çalıştıracak olan özel sektöre devretmelidir.
– Devlet, sıkı para politikasıyla, para arzının mal ve hizmet arzından daha hızlı artmasını ve böylece fiyatların yükselmesini önlemelidir. Onlara göre devlet, sosyal faaliyetlerini de kısmak pahasına harcamalarını azaltmak ve dolayısıyla kemerleri sıkmak zorundadır. Bunun için devletin, ekonomiye her türlü müdahalesi azaltılmalıdır.
“Kısacası, ülkemizde 1980’lerden itibaren uygulanmasına çalışılan ve serbest piyasa ekonomisi ya da kısaca piyasa ekonomisi görüşü şeklinde lanse edilen, parasalcı görüşün esaslarının ne olduğunu açıklamaya çalıştık” diyerek sözlerini bitiriyor bu çok sevilen hocamız.
Tek tek yazmak istemiyorum ama maddelerin hangisine uyuluyor emin değilim. Bence hiçbirine uyulmasa daha iyisi olacak gerçi o da başka. Zaten Covid çıktı, mertlik bozuldu. Bu dönemde Fransa İspanya’ya, Almanya Fransa’ya yürüdü, abileri ABD de hepsine. Serbest filan kalmadı, hükümetler her şeye el attı, serbest fiyat politikaları, özelleştirme vs hepsi yalan oldu.
Bizde devlet fabrikalarını satmak dışında Serbest Piyasa ekonomisi zaten yoktu. Global pazarlara pek açılıp rekabet de edemedik, bu nedenle bizde pek de bir şey değişmedi. Ama hakkını da yemeyelim, 80’li yıllarda serbest piyasa ekonomisi tercih edildikten sonra lüks arabaları sokaklarda görebildik, dünya çapındaki markalar ülkemizde mağaza açtı, yediğimiz çikolata bile daha kaliteli oldu. Ha oldu da ne oldu, bu yorumu sizlere bırakmak istedim.
Bir ekonomist değilim, öyle süslü püslü ağdalı tanımlar yapamam ama bu yazılanlar, global piyasalar ve ekonomi, dünya açık pazarları, kutupsuz ya da çok kutuplu politikalar ve benzerleri ile de aynı makamdan okunuyor diyebilirim.
Buradan hareketle şu sonuçlara da vardık; yurttaşımız dünyanın her yerinden ev alabilir, ABD zaten kapı komşusu yapıldı ama yabancılar bizden toprak alınca kıyamet koparmak hakkımız. “Memleket parsel parsel satılıyor” diyebiliriz mesela. Bu arada sadece Kanal İstanbul projesi çevresinde yabancıların satın aldığı arsanın 800.000 m2 olduğu söyleniyor.
Biz gidip ABD’de şirket açınca neden vergisini burada vermiyor da gidip orada veriyor diye yine kıyamet koparırız ama eloğlu yapamaz. Gebertiriz, kapatırız alimallah, vergiyi burada verecek.
Bizim kültürümüze uymaz bu serbest politikalar. Yahu yurtdışından gelin getirmeyi kabullenen milletimiz yabancıya kız vermeyi bile kabullenemez, siz neyin serbestliğinden bahsediyorsunuz. Bize kuralları dayatacak biri çıkınca çok laf ederiz ama bir yandan da bayılırız. İşte o adam deriz. Şirket yönetimlerinde bile öyle değil mi? Biraz sert ve otoriter bir müdür höd höd dedi mi, kral olur. Arada 2 güleryüz yeter, değerli olur. Güler yüzlü, demokrat bir yönetici yumuşak bulunur. Neyse konumuzun dışına çıkmayalım.
Gelelim gündemdeki sosyal medya devlerinin kazanç, vergi, içerik kontrolü konularına.
Kazandıkları paralar bizim ekonomi büyüklüğünden fazla. Baş döndürücü rakamlar. Adamlar bulmuş saf ülkeleri, vuruyor parayı, ne ofis açıyor ne de vergi veriyor. Arada çıkan cezayı ödüyor, bir de Ankara ziyareti ile bitiyor problemler. E global ekonomi bu işte, sınırları belli olmayan ticaret modeli, kutupsuz politikalar vs. E 80’lerde biz seçtik bunu. Bu durumda normal olmuyor mu?
Olmuyor tabi, madem hizmeti burada veriyorlar, vergisini de burada ödeyecekler. İtirazım elbette buna değil, itirazım bu konuların kişiye, kuruma ve hatta milletine göre değişiyor olması. Madem iyi ya da kötü serbest piyasa ekonomisi uyguluyor, global pazarlara girmek için imzalar atıyoruz, bunun olumsuz yanlarından korunmak için de gerekeni yapalım. Kendimizi koruyalım, gerekli tedbirleri alalım, yönetmelikleri çıkaralım, bunu yapmak için sıradışı ve bazen de ahlaksız ortamlar oluşmasını beklemeyelim.
Birkaç söz de etik dışı paylaşımlara. Asla böyle bir şeyleri görmek istemiyoruz, özellikle çocuk ve hayvan olunca. Fakaaaat bu duyarlılığı Atatürk’e de söylerlerken, şimdiki devlet büyüklerimize de söylerlerken, hatta herhangi bir kimseye de bana da, size de söylerken göstermeliyiz.
Bu saman alevi gibi bir tepkiyle de sınırlı kalmamalı. Çözüm ise tabi ki kapatmak veya yasaklamak değil, gereken tüm kuralları dayatarak diğer Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi açılacak davalarla hakkımızı aramak.
Yazdım…