SETA RAPORU: “YENİ SİSTEMDE YENİ EKONOMİ – DETAYLI BİR YOL HARİTASI ÖNERİSİ” VE CUMHURBAŞKANLIĞININ “100 GÜNLÜK İCRAAT PROGRAMI”
Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırma Vakfı (SETA), Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazımın başlığındaki raporu (http://bit.ly/2O9cB1j) geçtiğimiz ay sundu. Bu haberi ve raporun öneriler kısmının bir özetini Hürriyet’teki köşesinde Vahap Munyar yazdı (http://bit.ly/2KoU8M9).
Raporda, saptama ve öneriler beş boyutta ele alınmış: sanayi politikası, tarım politikası, maliye politikası, para politikası, kurumsal sistem ve bürokrasi. Giriş kısmında şu cümle yer alıyor (vurgu bana ait): “Bu raporun Türkiye’nin kalkınma yolculuğunda gerçekleştirmesi gereken reformların yapı ve içeriklerinin neler olduğu hususunda canlı bir tartışma ortamına katkı sağlaması amaçlanmaktadır.” Bu canlı tartışmanın gerçekleşmesi umuduyla, Vahap Munyar’ın köşesinde yazdıklarını tekrar etmeden, raporun özellikle dijital teknolojileri ve bilişimi doğrudan veya dolaylı ilgilendiren kısımlarına odaklanıyorum bu yazıda.
“Sanayi Politikası” bölümünde, çok iyi bilinen ve yıllardır sürekli dillendirilen Doğu Asya modelleri (G. Kore, Singapur, Japonya,…) referans alınıp örnek gösteriliyor. Bu ülkelerde olduğu gibi, teşviklerin genel değil, öncelikli sektörlere odaklanması, performans ve etki analizi yapılması gibi bildik öneriler yapılıyor. Öncelik belirlemede, ihracat potansiyeli ve gelecek vaat etmesi yanında değer zincirindeki yerinin (“ileri-geri bağlantısı”) dikkate alınması öneriliyor. Sanayi politikalarının eğitim ve teknoloji politikalarından bağımsız olmaması vurgulanıyor (s.13).
Dördüncü Sanayi Devrimi’ne ülkemizin ayak uydurabilmesi için, yine yıllardır dillendirilen öneriler yer alıyor: kendi teknolojimizi kendimizin üretebilmesi, bunun kamu alımlarıyla teşvik edilmesi, gerekli Ar-Ge için finansman araçlarının ve diğer kurumsal destek mekanizmalarının geliştirilmesi. Ayrıca, rapor, “Sanayiyi Yeniden Düşünmek” başlıklı kitaptan şu alıntıyı aktarıyor (s. 14): “Sanayideki yeni dönüşümü yakalamak 3D yazıcıları veya akıllı robotları ithal ederek üretim sistemini dönüştürmek anlamına gelmemektedir.” Çok doğru ve önemle vurgulanması gereken bir saptama.
Yukarıdaki alıntının devamında da şu cümle var: “Türkiye’nin bu dönüşümü yakalaması demek; 3D yazıcıları ve akıllı robotları üretebilmesi, büyük verileri işleyerek onları kullanabilir hale getirecek algoritmaları yazabilmesi, akıllı fabrikaları kendi mühendislerinin organize etmesi veya bozulan sensörleri kendi teknisyenlerinin tamir etmesidir.” Türkiye’nin akıllı robot üretimi yapıp ölçek ekonomisini yakalayarak pazarlayabilmesi şu an imkansız. Cümlenin diğer kısmı ise ülkemizin odaklanması gereken teknolojik hedefler arasında yer almalıdır.
Yerli teknoloji geliştirme tartışmalarında eksik gördüğüm, ama teknoloji politikalarında önemli yeri olan üç önemli kavram bu raporda da yer almıyor: kullanarak/yaparak öğrenme, kurbağa sıçraması (leapfrogging) potansiyeli, taklit stratejisi. Bu kavramları gelecek bir yazımda ele alacağım.
Raporda ilginç gördüğüm, ama ayrıntısı verilmemiş bir öneri, blok zincirinin tarımda kullanılması ile ilgili (s. 21 ve 55). Gerçekten, tarımda blok zinciri uygulaması dünyada çok yeni ve önemli potansiyeli olan bir konu olarak dikkati çekiyor. Bu ve 4. Sanayi Devrimi’ne uyum için yapılan diğer önerilerin önemli ve temel nitelikte bir eksik var: ülkemizin veri altyapısını geliştirme ve paylaşma ihtiyacı.
Rapor, benzerlerinde olduğu gibi, sadece hükümet politikalarına ilişkin öneriler içeriyor. İş dünyasındaki eksikler ve yanlışlar ile sanayicilere öneriler konusuna hiç girmiyor. Hatta, özel sektörün Ar-Ge yatırımlarındaki yetersizliğini, ikna edici olamadan, mazur göstermeye çalışıyor (s. 15).
Raporda şu soruya yanıt aradım: Bu öneriler zaten yıllardır söylenir, 16 yıldır ülkemizi yöneten siyasi irade neden yap(a)madı ve neden bundan sonra yapılabilir? Raporda dolaylı olarak verilen yanıt şudur: Parlamenter sistemde bunlar yapılama(z)dı ama şimdiki Cumhurbaşkanlığı sisteminde yapılabilir. Bir yandan iyimser olup bekleyelim. Bir yandan da Cumhurbaşkanlığı sisteminde daha hızlı çalışacağı iddia edilen hükümetin 10 Temmuz’da kurulduktan ancak 23 gün sonra, 100 günlük programı ile ilgili sınırlı bir açıklama yapabildiğini de belirtelim. Bu 23 gün içinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’dan da somut bir açıklama yapılmadı. Oysa, parlamenter sistemde, hükümetin kurulduktan 7 gün sonra programını açıklaması anayasa hükmüydü. Dolayısıyla, SETA raporu “şimdiye kadar bu öneriler yapıldı ama şu nedenlerle gereken yapılamadı, bundan sonra…” diye geleceğe yönelik, geçmişi tekrar etmeyen yaklaşım önerileri içerse, çok daha yararlı olabilirdi.
100 Günlük İcraat Programı
SETA raporu kendisine sunulduktan 1 hafta sonra, 3 Ağustos günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan 100 günlük icraat programını açıkladı. Konuşmasında, 100 gün içerisinde gerçekleştirilecek 400 projeyi bir bir saymayacağını, bunların bir kitapçıkta yayımlandığını söyledi. Kitapçığı Cumhurbaşkanlığı sitesinden indirerek (http://bit.ly/2KsNLY0) inceledim. Projeden çok, seçim bildirgesinde de yer alan konu başlıkları yer alıyor kitapçıkta.
Örneğin, SETA raporunda yapılan önerilere ilişkin olarak, kitapçığın Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bölümünde (s. 28-29) 4 kelimelik tek bir cümle var: “Yerli ve Milli Teknolojilerin Geliştirilmesi” (Madde 17). Bunun konu başlığından çıkıp “proje” niteliğine kavuşabilmesi için ayrıntıların açıklanmasını beklememiz gerekecek. Gerçi, Madde 1 ve 2, yerli teknoloji geliştirmeye ilişkin bazı konu başlıkları içeriyor gibi: Yüksek Teknoloji Destek Programları, KOBİ’lere 1.225 milyon TL destek. Bunlar acaba Madde 17’deki “Yerli ve Milli Teknolojilerin Geliştirilmesi” konu başlığının içerikleri mi?
23 “proje”lik listede, bir yandan Madde 17 veya “Yerli Uydu ve Uydu Teknolojilerinin Geliştirilmesi” (Madde 5) gibi çok genel başlıklar var bir yandan da Ar-Ge Merkezleri sayısı %9, Tasarım Merkezleri sayısı %8 artırılacak (Madde 99 gibi somut hedefler var. Üstelik, Ar-Ge ve inovasyon konusunda, ülkemizin sorunu sadece nicelik ile ilgili değil, nitelik ile de ilgili.
Özetle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı listesi, genel olarak, zaten seçim bildirgelerinden bildiğimiz vaatler dışında, analiz yapılabilecek, somut, tutarlı ve ayrıntılı bir proje listesi içermiyor diyebiliriz. Gerçek anlamda projelerin listesi için acaba Kasım ayında açıklanacağı ifade edilen “Stratejik Plan”ı mı (Madde 23) beklememiz gerekecek. Umarım, aylardır sözü edilen dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 yol haritası taslağını bakan Mustafa Varank daha önce toplumda tartışmaya açar.
İlginç olan, dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 ile ilgili kavramlar, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bölümünde değil, Milli Eğitim Bakanlığı bölümünde (s. 23) yer alıyor: MEB içinde büyük veri sisteminin kurulması (Madde 7), mesleki eğitimin Endüstri 4.0 anlayışıyla yeniden yapılandırılması (Madde 9) ve algoritmik düşünme, senaryo, kritik düşünme, robotik konularının derslere entegre edilmesi (Madde 11). Yine, üzerlerinde yorum ve analiz yapabilmemiz için, konu başlığı olarak sunulan bu maddelerin somut ayrıntılarını zamanla görüp, proje niteliğini kazanmasını beklemek gerekiyor. Ziya Selçuk’un bakan olduktan sonra yaptığı açıklamalardan bu konulara olan ilgisini zaten biliyorduk. Fakat, tam da 100 Günlük İcraat Programı’nın açıklandığı gün üniversite sınav sonuçlarını değerlendiren algoritmada yanlışlık olduğu iddialarının çıkması da ilginç bir ironidir.