Siber savaş tehditi her an yanıbaşımızda
WikiLeaks belgeleri küresel gündemin başında yer alırken, başta Amerika olmak üzere ülkelerin güvenli saydıkları bilgisayar ve sunucu sistemlerinin ne denli güvensiz olduğu anlaşılıyor. Irak’ta görev yapan 23 yaşında Amerikalı bir erin ulaştığı binlerce diplomatik nitelikteki gizli bilgiler dünyaya açıklanırken ulusal güvenlik konusunda ülkeler şimdi kendi sistemlerinin güvenirliğini sorgulamaya başladılar.
Teknoloji üstünlüğünün ve nükleer silahların belirli devletlerin tekelinde kalmadığı bir dönemde ülkeleri yeni bir tür savaşın tehdit ettiği artık ortaya çıkmış bulunuyor. Konvensiyonel silahların yerini bundan böyle fare ve klavye gibi yeni silahların oluşturacağı siber savaşların olasılığı şimdi daha güç kazanıyor. Bilgisayar yongaların ve yazılımların artık küresel olarak üretildiği günümüzde herhangi bir ülkenin diğer bir ülkenin ileri teknoloji ile donanmış askeri gücünü ve sivil hayatını çökertmesi hiç de beklenmedik bir olay olmayacak.
Siber savunma bütçeleri hızla artıyor
Kara, deniz ve hava kuvvetlerinden sonra ülkelerin stratejik ulusal varlığı sayılan sayısal altyapının güçlendirilmesi
ile başta Amerika ve İngiltere olmak üzere
birçok ülke kendilerine
karşı yapılacak, aynı zamanda kendilerinin
de başka ülkelere yapacakları siber saldırı için yaptıkları yatırımlar savunma bütçelerinde büyük bir bölümü
kapsıyor. Siber savaş için Rusya, İsrail ve Kuzey Kore’nin yoğun bir çalışma içinde oldukları gözlenirken İran’da Amerika’dan sonra dünyanın ikinci büyük siber ordusuna sahip olduğu tehdidini savuruyor.
Siber savaşın en çarpıcı özelliği saldırılan ülkelerin askeri yüksek teknoloji sistemlerini virüsleyerek e-posta sistemini, rafineri ve boru hatlarını, hava kontrol sistemlerini, tren, metro ağlarını ve finans merkezlerini, bankaların bilgiişlem sistemlerini çökertmek ve ulusal
elektrik dağıtım
şebekelerini felç etmek oluyor. Bütün bunlar
15 dakikada gerçekleştiği için de hangi ülkenin bu saldırıyı başlattığı da
belli olmuyor.
Bilgisayar teknolojisi ile bir yandan füzeler küresel yer saptama sistemleri (GPS) ile yönlendirilirken, insansız uçaklar dünyanın öbür ucundan idare edilirken, uçaklar ve savaş gemileri çok büyük veri işlem merkezleri olarak görev yaparken bütün bunların e-saldırısına açık bir internete bağlı olmaları siber savaşı olasılığını da o denli büyütüyor. İnternet trafiğinin onda dokuzu deniz altı fiber optik kablolar üzerinden yürütülüyor. Ancak bu kablolar NewYork, Kızıl Deniz ve Filipinlerde Luzon Boğazı civarında olmak üzere 13 kritik noktada tehlikeli şekilde kümeleşmekte olup istikrarsız ülkelerin bulunduğu Afrika kıtası yakınındaki fiber optik kabloların döşenmesi de siber saldırı için kötü niyetlilere fırsatlar veriyor.
Siber saldırıda en büyük hedef askeri lojistik ikmal sistemleri olup aynı anda finansal veri şebekesine ve elektronik transfer sistemine yapılacak saldırı da ekonomik hayatı felç ederken en büyük zarar ülkenin enerji dağıtım şebekelerine yapılacak saldırıdan kaynaklanacak. Jeneratörler ile telafisi mümkün olmayan ülke genelindeki enerji kesintisinin birkaç gün sürmesi durumunda ekonominin uğrayacağı zarar ve halkın bozulan morali tüm dengeleri alt üst edecek.
Estonya deneyim kazandı
2007 yılında bir NATO üyesi olan Estonya’nın resmi dairelerine, bankalara ve medya kuruluşlarına yapılan ve Rusya’nın arkasında olduğuna inanılan siber saldırıdan bir yıl sonra gene Rusya’nın silahlı kuvvetlerini Gürcistan’a yollamadan önce yaptığı siber saldırıda bu ülkenin resmi ve medya web siteleri felce uğrarken telefon hatlarının kesilmesi sonucu dış dünya ile bağlantısı kopan Gürcistan’a yardım ise sadece bu tür saldırıda deneyim kazanan uzmanlarını gönderen Estonya’dan geldi.
NATO’nun yeni kuralları merakla bekleniyor
NATO anlaşmasının ortak savunma koşulunu kapsayan 5. maddesine göre ‘silahlı’ saldırıya uğrayan bir NATO üyesinin savunmasına diğer NATO ülkelerin derhal katılması gerekiyor. Bu ülkelerden birinin silahlı saldırı yerine bir fiber optik kablo yolu ile olası bir siber saldırıya uğraması halinde anlaşmanın bu maddesinin geçerli olup olmayacağı, saldıran ülkenin en kısa sürede nasıl ortaya çıkarılacağı ve bu ülkeye nasıl karşılık verileceği şimdi NATO ülkelerinin üzerinde çalıştıkları çok önemli bir konu oldu.