Sınır birlikleri
Sınır birlikleri, düzenli orduların savaşma tekniklerini uygulayan birlikler değil. Burada sağlanan “kolluk” hizmeti, farklı yaklaşımlar gerektiriyor. Bu açıdan bakıldığında farklı becerilerle donatılmış birlikler olması gerektiği açık. Bu nedenle, eğer Başbakan’ın belirttiği gibi TSK içerisinde bu şekilde bir yapılanmaya gidilecekse, bu birliklere verilecek eğitimin yanı sıra, verilecek donanımın da farklı olması gerek. Aksi durumda Başbakan’ın “en az zayiatla” ve “en etkin biçimde” tanımlamalarını elde etmek zor.
Bir teknolojik akıl yürütme olarak, bu birliklerin mensuplarının “siper kazıp saf tutmak” gibi bir yaklaşımla görev yapmayacakları, “düşman” ile çoğu zaman tek başına karşı karşıya kalacaklarını söylemek yanlış olmaz. Böyle bir durumda, birliğin geri kalanıyla iletişimin sürmesi için geleneksel “bas-konuş” teknolojisinin ötesinde bir şeyler gerektiği yadsınamaz. Bu teknolojinin “sürekli bağlı” (always connected) olması umarım düşünülmüştür. TASMUS’un mimarları olan Aselsan ve Netaş, zâten IP esaslı iletişimi yıllardır TSK’ya sağlamaktalar.
“En az zayiatla ve en etkin biçimde” söyleminin ardında, kanımca, etkin bir savaş yönetim sistemi yatmakta. O koşullarda görev yapan bir sınır birliği mensubunun gözünü araziden veya düşmandan ayırıp bir ekrandan bilgi alması neredeyse olanaksız. O bilgilerin o askere kulaklığından sözlü olarak verilmesi ve her erin bulunduğu noktaya göre uyarlanarak verilmesi büyük kolaylık sağlar. Savaş yönetim sistemlerinde de uzman kuruluşumuz Havelsan. Umarım söz konusu birliklerin donanımları da yönetim sistemleri de özel ve yerli olur.
Geliştirilebilecek özellikler arasında düşman hareketlerinden akustik olarak gelen seslerin birlik mensuplarına ulaşma anlarının (time of arrival) karşılaştırılması ile ses kaynağının yerinin büyük duyarlılıkla belirlenmesi mümkün. Bas konuş teknolojisinde bu işi yerine getirecek bir ağ kurmak olası değil ama, “sürekli bağlı” bir sistem içerisinde bu karşılaştırmayı yapmak, çok kolay.
Sektöre yeni iş olanakları mı doğuyor?