Sonsuz teknoloji iyimserliği
Eğer adını daha önce duymadıysanız, Wikipedia’dan biyografisini okumanızı önereceğim birisi var: Ray Kurzweil. Düşünen makinelerden nanobotlara, tüm dünyaya yetecek güneş enerjisi sistemlerinden sonsuza kadar yaşama bir çok buluşun, iddianın, makalenin ve kitabın yazarı. Yaptığı buluşlardan dolayı onlarca ödülün ve yirmiden fazla onur doktorasının sahibi olarak, yaptığı çalışmaları burada özetlemem gereksiz olur. Genellikle hayranlıkla izlenen ve birazcık da eleştirilen birisi. Ayrıca, söylediği her şeyin tamamıyla kabul edilmediğini söylemek de gerekiyor.
Burada, bir argümanını dikkate almak istiyorum: Teknolojinin üstel bir şekilde ilerlediği. Bir anlamdan genişletilmiş Moore kanunu. Bu görüşün bir çok alanda sessizce kabul edildiğini ama daha ihtiyatlı bilim adamlarının bazen itiraz ettiğini de görüyoruz: evet, her 1.5 yılda entegre devre yoğunluğu (ve dolayısıyla bilgisayarlarımızın hızı) 2 katına çıkıyor ama bir noktaya kadar; bir transistorun boyutu bir kaç atoma kadar indiği zaman artık Moore kanunu geçerli olamayacak. İhtiyatlı bilim adamları, her ne kadar henüz o noktaya gelmemiş olsak bile, her zaman bir ‘doyum noktası’ olacağını ve büyümenin yavaşlaması gerekeceğini söylemekten çekinmezler.
Söylediğim gibi az da olsa bazen Ray Kurzweil’in fikirlerinin eleştirildiğini görüyoruz. Nanobotlar ile insanların hafıza, akıl yürütme ve yaratıcı üretme özelliklerinin artacağını ve nöroloji (neuroscience) biliminin yapacağı atılımlarla, 20 yıl içinde insan-beyni-makina birleşiminin sağlanacağına yine bir nöroloji bilim adamından bir eleştiri geldi. Eleştiri nanobotların kapasitelerine değil de daha çok teknoloji iyimserliğine karşı. İnsan beyni ile ilgili bilgi toplama hızımız ile bu bilgileri yorumlayıp teori geliştirme hızımız arasındaki önemli fark dikkati çekiyor. Ne yazık ki üstel bir hızla bilgi toplarken, ancak lineer bir hızla bunlara anlam verebiliyoruz. Yani, daha bir süre nöroloji biliminin lineer hızla ilerlemeye devam edecek. Bu şimdilik böyle.