Sosyal Gelişme İndeksi 2014
Harvard’dan Prof. Michael Porter ve MIT’den Prof. Scott Stern’in fikir babalığında hazırlanan Sosyal Gelişme İndeksi 2014 (Social Progress Index), ekonomik büyümeyi değil, sosyal ve toplumsal kalkınmayı ölçen “yeni” indekslerden…
2014 Raporu’nda Türkiye, 132 ülke arasında 64. sırada. Üstte iki katta Ukrayna ve El Salvador. Altta iki katta Suudi Arabistan ve Gürcistan.
Alt-indeksler arasında bir tanesi, anlamlı bir boyut: Tolerans.
Tolerans ve katılımcılıkta Türkiye, 132 ülke arasında 32.41 puanla 119. sırada. Üstümüzde Nijerya, Burundi. Altımızda İran, Lübnan, Yemen, Hindistan, Irak. En üstte ise İzlanda, Kanada, İrlanda.
2007’de sosyal bilimci Prof. Yılmaz Esmer tarafından yürütülen TÜBİSAD desteğiyle yapılan “İnternet ve Bilişim Teknolojileri: Davranışlar, Tutumlar, Değerler” araştırması sonuçlarını bugün tekrar
hatırlamakta yarar var:
• İnternet kullanmayanlarda “Başka dinden komşu istemem” diyenlerin oranı yüzde 42. Kullananlarda yüzde 18.
• İnternet kullanmayanlarda “Başka ırktan/renkten komşu istemem” diyenlerin oranı yüzde 38. Kullananlarda yüzde 16.
• İnternet kullanmayanlarda “Oruç tutmayan komşu istemem” diyenlerin oranı yüzde 39. Kullananlarda yüzde 16.
• İnternet kullanmayanlarda “Nikahsız yaşayan komşu istemem” diyenlerin oranı yüzde 74. Kullananlarda yüzde 48.
Parayı veren, düdüğü çalamaz
Nedeni basit: Sevgili Comcast, ben en genişbanttan en hızlı yayın yapmak istiyorum. Sorun değil sevgili Netflix, bastır parayı, al bandını.
ABD’de ağ tarafsızlığı sorunu var. Ağ, Netflix gibi en yeni filmleri, en yoğun mega-giga içerikle ağ üzerinden gönderene olduğu kadar, ilk adımlarını atan bir çaylak tekno şirketine de “aynı hızı” sağlamak zorunda. Obama, 2007’de iktidara yürürken, “Ben ağ tarafsızlığını destekliyorum” demiş, milyonlarca internet kullanıcısına “işte adamımız!” dedirtmişti. Ama gel gör ki, geçen Ocak’ta Washington DC Temyiz Mahkemesi bir hukuk yorumu sırasında, bu ağ işlerini tarafsızca denetlemesi gereken Amerikan RTÜK-BTK’sı FCC (Federal Communications Commission) için tuhaf bir karar aldı: Efendim, bu kurum, ağ tarafsızlığını denetleyemezmiş. Yasada hata varmış. Yasayı baştan ele almak gerekecekmiş.
FCC Başkanı Tom Wheeler, kamuoyuna doğru dürüst bilgi vereceğine, bir PR felaketi yarattı. Hem de karman çorman laflarıyla bizzat… Hem, “İSS’ler daha fazla hız isteyenden elbette ücret alabilmeli” gibi şeyler söylerken, hem de, “Yanlış anlaşıldım, bu konuda yasal düzenleme gerekir” diye kaz çevirdi. İşler çorbaya dönünce Temsilciler Meclisi İletişim Komisyonu, Wheeler’ı 20 Mayıs günü ifade vermeye davet etti. Bakalım, orada ne söyleyecek bu sefer?
Bu arada, olan oldu: Netflix, “ben işime bakarım” diyerek, Comcast’a bir ödeme yaptı. Daha doğrusu, yapmış. İçeriğini miktarını bilmiyoruz. Zaten daha önce de Verizon’la bir anlaşma yaptığı anlaşılmıştı. İSS’ler, Netflix’e 8 şeritli yolu açınca, Netflix müşterisi bundan pek memnun oldu. Ne de olsa serbest piyasa ekonomisi. Ama denetlenmesi gerekiyor- çünkü artık 19. yüzyılda değiliz. Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin, “Eşitsizlik, kapitalizme zarar veriyor” cümlesiyle özetlenecek tuğla eseri “21. Yüzyılda Sermaye,” Amazon’da haftalardır Bir Numara’yken, ABD’de hiç kimse hukuk pürüzünün arkasına saklanarak “internette parayı veren, düdüğü çalar” diyemez.
Yasadan önce kamuoyu var: Bir STK olan Gelecek İçin Mücadele Et (FFF) bu konudaki itirazını, iki haftada tam bir milyon imza toplayarak ortaya koydu. Çünkü, “frekanslar kamu malıdır, herkese eşit olarak aittir, bu nedenle devlet sadece düzenleme yapılmasını sağlar,” ilkesi ABD’de 1934’te kabul edilen İletişim Yasası’nda yazıyor.
Diziyi seyret, setinde gecele
Game of Thrones, orta çağ dekorlu, ağzından alevler fışkıran ejderhaları ve koreografik kılıç düellolarıyla organik bir yaratıcı hayal ürünü dizi. Dördüncü sezonu da başladı. Ve hemen Hırvatistan’da filmin çekildiği yerler turizm varış noktalarına dönüştü. Dalmaçya kıyısındaki Split ve Dubrovnik gibi ünlü dekor şehirler, aralardaki diğer saraylar, kaleler, şatolar, doğal parklar için “planlı bir tur” paketi kişi başına 3,200 Dolardan başlıyor. Uçak hariç.
İzlanda’da yanardağlardan fışkıran lavlardan oluşan garabet coğrafya ve tuhaf doğa, Game of Thrones’un gizemli ve “dünya-dışı” görüntüleri için ideal. Turizm şirketleri için de öyle.
Ve Kuzey İrlanda, yeşilin 50 değişik tonu, altın sarısı güneşi, uzun gölgeleri ve yere yakın uçuşan mor bulutlarıyla, Akdeniz solgunluğuna hiç benzemeyen meteorolojisiye ayrı bir cazibe merkezi. Dizideki Westeros “bölgesi” burada. 1910’da Titanic’in inşa edildiği Belfast tersanesi de dizideki setlerden. 11-15 Haziran’da burada diziye dair büyük bir sergi de açılacak.
Game of Thrones’un sadece son 4. değil, daha önceki 2 ve 3. sezon mekanlarını da “bağımsız” olarak gidip görmek isteyenlere şirketler güzergah ve konaklama bilgisi sağlıyor.
Yenilikçilik öyle bir kavram ki içine girmediği alan yok. Ve her girdiği alana ticari bir fayda katıyor.